Bu gün, büyük bedeller ödenerek kazanılmıştır. Günün kutlanmasını gerektiren olaylar insanın içini sızlatacak derecede üzücüdür.
Bu yazıda günün üzücü olayları olan olan;
-8 Mart 1857, ABD’nin New York kentinde fabrikaya kitlenen ve çıkan yangın sonucunda 120 işçi kadının yanarak yaşamını kaybetmekten…
-1908 yılında New York’ta, “Ekmek ve Gül” sloganıyla oy hakkı ve doğum izni isteyen 15.000 kadının yürüyüşünden…
-1910 yılında Clara Zetkin’in, Dünya kadınlar günü önerisini kadın Enternasyonal’ine götürüp kabul ettirmesinden…
-1917 yılının 8 Mart’ın da Rus kadınlar, yaşam koşullarını protesto ederek “ekmek ve barış” için grev yapmasından…
-Dünya kadınlarının, “Hak verilmez, alınır” sloganıyla kadın haklarını söke, söke aldıklarından…
Kapsamlı olarak söz etmeyeceğim…
8 Mart’ta kutlanan dünya kadınlar gününde, dünya kadınları büyük bedeller ödeyerek haklarını elde ederlerken, ülkemizde kadının durumu ne idi?
Ondan söz etmek istiyorum.
Üzülerek belirtmeliyim ki Cumhuriyetin ilanına kadar, Duygu Asena’nın dediği gibi “Kadının adı yok ”tu.
Örneğin;
Erkek egemen şeriat toplumunda kocanın boş ol emri ile kapı önüne bırakılan kadını,
-Miras bölüşümünde erkek kardeşlerine göre yarım pay alan kadını,
-Tanıklıkta iki kadının tanıklığının bir erkek tanıklığına eşit olduğu kadını,
-Çarşıya, pazara bir erkek yakını olmadan tek başına çıkamayan kadını,
-Çarşafla örtünmeden dışarı çıkamayan kadını,
-Kocasının arzusuna göre üç kumaya razı olmak zorunda bırakılan kadını,
-Sosyal ve iş hayatında yok olan kadını,
-Meşhur özdeyişte söylendiği gibi “sırtından sopası, karnından sıpası eksik” edilmeyen kadını,
Görüyoruz.
Söylem yerinde ise Cumhuriyetin kuruluşuna kadar ikinci sınıf yurttaş sayılan kadın, Cumhuriyetin ilanından sonra da elde ettiği haklar açısından ciddi bir uğraş vermemiştir.
Halk yararına olarak tepeden gerçekleştirilen her devrim gibi kadın hakları da doğrudan, kadına çok önem veren büyük önder Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde devrimleri gerçekleştiren ekip tarafından altın tepsi içinde sunulmuştur.
Kadının sosyal ve çalışma yaşamında yerini alması, okula başlamsı, erkeklerle eşit yurttaşlık haklarına sahip olması, kılık kıyafettre modern ve özgür bir yaşam elde etmesi Cumhuriyetle başlamıştır.
Cumhuriyetin ilanıyla Türk kadını, birçok uygar Avrupa ülkelerinde bulunmayan seçme ve seçilme haklarına onlarda önce kavuşmuştur.
Örneğin Türk kadınına;
1930 yılında belediye seçimlerinde seçme, 1933 yılında Köy Yasası ile muhtar seçme ve köy kuruluna seçilme, 5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa’da yapılan bir değişiklikle milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilirken…
Fransa, Belçika ve İtalya 1944 da, İsviçre 1971 yılında ancak kadına seçme ve seçilme hakkını verebilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına bakış açısı şudur.
“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın”
-Laik Türkiye Cumhuriyetinde anamız, bacımız, eşimiz güzel kadınlarımıza layık görülen bu haklar, günümüz Türkiye’sinde tekrar geri alınmak, kadını sosyal ve çalışma yaşamından koparmak, eve kapatmak, çabaları sürerken, ne yazık ki en üzücü olanıda, bazı kadınlarımızın haklarına sahip çıkmayıp, geri gidişi özgürlük diye nitelendirerek buna çanak tutmalarıdır.
Değerli Türk kadını, zahmetsiz bir şekilde büyük önder ve arkadaşları tarafından sizlere sağlanan insani ve yasal haklarınıza çok kıskanç bir şekilde sahip çıkmanız, sizleri tekrar eski günlerinize sürüklemek isteyenlere geçit vermeyerek #HAYIR demeniz gerekmektedir.
Çünkü siz buna layıksınız.
Ülkemizde ilk kez 1921 yılında, “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanan ve 1975 yılından beri de yaygın olarak kutlanmaya başlanan, sizin ve tüm dünya kadınlarının “08 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜ” en içten duygularımla kutluyorum.
08.03.2017
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder