Uzun bir Şeker Bayramı tatilinden sonra tekrar birlikte olmanın mutluluğuyla merhaba…
Ulusal bayramlarımızı kutlamayı bizden esirgemeye çalışan, ancak bunda başarılı olmayan, biz aydınlara, demokratlara ve Kemalistlere din karşıtı diye iftira atanlara inat Şeker Bayramımızı vicdanlarımızda yaşattığımız temiz dini duygularımızla coşku ile kutlayarak geride bıraktık…
Tekrar geçmiş Şeker Bayramınızı kutlarken…
Yasal adı Ramazan Bayramı olmasına karşın neden Şeker Bayramı diyorum?
Bu sorunun yanıtını 02.10.2008 tarihli ve “İnadına Şeker Bayramı” başlıklı yazımla vermek istiyorum…
11.07.2016
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
İşte o yazı…
İNADINA ŞEKER BAYRAMI!...
AKP iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden beri sıkıştığı her olayda, bir konu ile gündem oluşturarak, sıkıştığı olayı unutturma başarısını göstermektedir.Son günlerde de, Şaban Dişli, Deniz Feneri Derneği, Dengir Mir Mehmet Fırat, Gaziantep ve Aliağa Belediyeleri yolsuzluk savları altında bunalan AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gündemi değiştirmek için, %99’unun Müslüman olduğunu söylediği yurttaşların temiz duygularını kullanarak tekrar bu yolu denemeye kalkması, oldukça hoşnutsuzluk yaratmıştır.
Neymiş efendim, Şeker Bayramı değil Ramazan Bayramı dememiz gerekiyormuş.
Şanlıurfa İl Başkanlığı’nın iftar yemeğinde yaptığı konuşma “Bayram adını değiştirdiler, ne oldu bayramın adı tatil... Adını bir başka türlü değiştirmişler şimdi ‘Şeker Bayramı’. Bu dört dörtlük Ramazan Bayramı... Bu kültürel erozyondur aslında. Bunlara fırsat vermemeliyiz. Olması gereken neyse bunu yerinde aynı şekilde değerlendirmemiz lazım...” diyerek, yıllarca yurttaşlar arasında Şeker Bayramı olarak bilinip söylenen bayramın, nasıl Ramazan Bayramına çevrildiğinin tarihçesini es geçip, yine yurttaşlara eksik bilgi aktararak, bayramın yasa gereği Şeker Bayramı olarak anıldığı dönemi kültürel erozyon dönemi olarak değerlendirmekte sakınca görmemiştir.
Cumhuriyet Döneminde, bayramın yasa ile adlandırılmasının tarihçesine baktığımızda;
27.5.1935 tarihli ve 2739 sayılı “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” da, dini bayram olarak adı Şeker Bayramı olarak geçmektedir. Daha sonraları, 2739 sayılı yasayı yürürlükten kaldıran ve 19.3.1981 tarihinde yürürlüğe giren 2429 sayılı “Ulusal Bayram Ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” un 2/B–1 maddesi ile adı Ramazan Bayramı olarak değiştirilmiştir.
Görüldüğü gibi 46 yıl ramazan orucunun bitiminde kutlanan dini bayramımızın Şeker Bayramı adıyla kutlanması, ne yurttaşlar arasında bir huzursuzluk yaratmış, ne de kültür erozyonuna neden olmuştur.
Peki, bu tarihi gelişime göre nasıl olur da Sayın Başbakan, Şeker bayramı adının yasa gereği 46 yıl kullanıldığını ve yurttaşlar arasında benimsendiğini, 1981 yılında Ramazan Bayramı olarak yasa ile adının değiştirilmesine karşın hala yurttaşlar arasında çoğunlukla Şeker Bayramı olarak söylendiğini yok sayabiliyor.
Bununla da kalmayarak 46 yıllık uzun bir Cumhuriyet dönemini kültür erozyonu dönemi olarak sunabiliyor.
Sunar,
Çünkü Sayın Başbakan Laik Cumhuriyet dönemini ve onun kazanımlarını sevmiyor.
Çocukluğumuzda, gençliğimizde ve sonraki yıllarda Şeker Bayramı olarak bildiğimiz en önemli dini bayramımızın bu adını, Ramazan Bayramı adından daha çok benimsiyor ve seviyorum.
Neden mi?
-O dönemlerde oruç tutan, tutmayan ayırımı yapılmazdı.
-O dönemlerde, laik Cumhuriyet kazanımlarına cephe alan ve dindar geçinen, sıkmabaşlılar, sarıklı ve şalvarlı gruplar yoktu.
-O dönemlerde, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yasakladığı tarikatlar, tekkeler, zaviyeler laik Cumhuriyet için tehlike oluşturmuyordu.
-O dönemlerde, hem laik, hem Müslüman olunmaz diyen yöneticiler yoktu.
-O dönemlerde, çiftçisine “Terbiyesizlik yapma lan, ananı da al git buradan”, Rektörüne “Sen kimsin, otur oturduğun yerde”, İşçisine “Ayakların başları yönettiği bir yerde kıyamet kopar” Diye hakaret eden, küçümseyen ve siyasi kültürümüzü erozyona uğratan yöneticilerimiz yoktu.
-O dönemlerde, yurttaşlar arasında kamplaşma bilinmez, herkes birbirini sever ve sayardı.
-O dönemlerde yüce dinimiz siyasallaşmamıştı,
-O dönemlerde, Şeker Bayramında, dini siyasi amaçları için kullanmak adına iftar çadırları kurulmazdı ve insanlar sadaka kültürüne alıştırılmamıştı.
-O dönemlerde kimseye duyurulmadan, siyasi şov yapılmadan, yoksullara, Allah için yardım edilirdi.
-O dönemlerde, bayramda ikram edilen şekerler, “tatlı ye, tatlı konuş” özdeyişinin bir sembolüydü.
-O dönemlerde, siyasilerimiz birbirlerine “şerefsiz, alçak, müfteri” diye hakaret edip, kötü örnek oluşturmuyordu.
Dahası,
-O dönemlerde ŞEKER Bayramı tüm ulusun dini bayramı olarak kabul edilir, coşku ile kutlanır ve cemaatlere ait bir bayram olarak düşünülmezdi.
İşte bunun için ben, çocukluğumun, gençliğimin ve sonraki yıllarımın Şeker Bayramını çok seviyorum ve arıyorum.
Ve bu nedenle, o güzel günler hatırına,
İnadına Şeker Bayramı diyorum.
Tüm yurttaşların güzel ŞEKER BAYRAMINI içtenlikle kutluyorum.
2.10.2008
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder