Gönen “2016 Kuru Fasulye Günü” Gezi Anıları

Ulusal Eğitim Derneği üyelerinin düzenlediği Emekli İlköğretim Müfettişi Mehmet Ayhan’ın önderliğindeki Gönen Köy Enstitüsü ve civarına yönelik “Eğitim Kültür Gezisi”

Gönen “2016 Kuru Fasulye Günü” Gezi Anılar
“Mutlu Yorgunluk: Gönen 2016”

Ulusal Eğitim Derneği üyelerinin düzenlediği Emekli İlköğretim Müfettişi Mehmet Ayhan’ın önderliğindeki Gönen Köy Enstitüsü ve civarına yönelik “Eğitim Kültür Gezisi”  8-10 Temmuz 2016 de yapıldı.
8 Temmuz sabahı Ankara’dan hareketle başlayan 30 kişilik gezi grubunun üç günlük yoğun gezisinde Afyon Kocatepe anıtı ve şehitliğine uğranılıp, saygı duruşu ile İstiklal Marşı okundu. Aynı gün Dinar “Suçıkan Parkında” Dinar Belediyesi, Türk Ocakları ve Şairler Derneğince düzenlenen programda yörenin şair, yazarları Ankara’dan gelen konuklara kitaplarını imzalayıp sundular, çeşitli konuşmalar yapılırken,  Dinar Belediyesi katkıları ile Öğretmen Raif Öztürk’ün sunduğu kültür programını izlendi.
Sucikan Parkı, Büyük Menderes ırmağının ilk doğduğu kaynak olduğu kadar,  dünyada ilk kez müzik yarışmasının yapıldığı Marseyas efsanesinin yaşandığı, doğduğu yer olarak da bilinir. Bu parkta, suyun doğduğu yerde bir havuz, bu havuza 50-60 m yukarıda çağlayarak akan su çavlayanı, yanında, yuvarlak ve ilginç mimari yapısıyla, çeşitli halk kültürü eserlerinin sergilendiği müzesi bulunmakta. Havuzun çevresinde büyük ağaçların gölgelediği çay bahçeleri günün her saatinde dolmakta, ayrıca gelinler, sünnet çocukları süslü kıyafetleri ile ziyaret etmekteler.

Gönen “2016 Kuru Fasulye Günü” Gezi Anılar

Daha sonra ekip Başı Emekli İlköğretim Müfettişi Mehmet Ayhan’ın köyü olan Gönen İlçesi’nin Aydoğmuş köyüne davetle gidildi, orada Ankara’dan gelen konuk öğretmenlere köylüler tarafından, kuzu kavurması, pilav ve irmik helvasından oluşan bol ayranlı ikramda bulunuldu.
 Daha sonra, Ankara’dan gelen öğretmenler, okudukları Gönen Köy Enstitüsüne gidip, yatakhanelerinde yatarak eski öğrenciliklerini yad ettiler. Okulun ve tesislerinin eski aktif halinden, şimdilerdeki pek de bakılmayan harap halini görünce kıyaslayıp hüzünlendiler, üzüldüler.
İkinci gün, Enstitü sitesinin gezilmesi, Manastır Mahallesindeki Yunus Emre alanında Yunus Emre’yi anma programını izleyip, ikram edilen aşure, pilav, irmik helvasından oluşan öğle yemeği yenildi. Kazanlar dolusu pilav, aşure pişirilmişti.  Yunus Emre’nin heykeli, türbesi yanında tepenin eteği düzeltilerek antik tiyatro gibi basamaklı düzen yapılmış, İlçeden gelen binlerce insanlar buralara oturarak bu töreni izlediler.
Gönen “2016 Kuru Fasulye Günü” Gezi Anılar

Yunus Emre’nin Isparta’dan Kırşehir’e kadar Türkiye’nin 12 yerinde türbe ve mezarı bulunduğu konuşmalarda açıklandı. Yapılan konuşmalarda, Yunus Emre’nin Türk dini Halk Edebiyatının en önemli kişisi olduğu vurgulanırken yaşam öyküsü üzerinde açıklamalarda bulunuldu.
Yunus Emre ve Aşure günü törenlerinde, sıcakta herkes terlerken, boynu kravatlı, sırtı ceketli, başı fötr şapkalı bir adam meydanda o yana bu yana geziyordu, kendine, necisin hemşerim dedim, o, “boş gezerim” dedi; kaç yaşındasın, dedim, o da “var biraz” dedi. Oradan bir Gönen’liye sordum, bu neci, diye, Gönenli de, “abi her köyün bir delisi olur ya, o da bizimki, zararsız” dedi.
Isparta-Gönen Cumhuriyet Meydanında eli fötr şapkalı, uzaktan tıpkı Demirel’e benzeyen bir Atatürk heykeli vardı. Demirel, fötr şapkası ile simgeleştiği için, hepimiz heykele yaklaşırken, arkadaşlar “tıpkı “Demirel gibi” diyorlardı.
Gönen “2016 Kuru Fasulye Günü” Gezi Anılar

Daha sonra Ankara ekibi,  Atabey ilçesi Ertokuş Külliyesini,  İslamköy’de Süleyman Demirel Müzesini ve kabrini görerek, güzellikte eşi az görülen Eğirdir gölü Altınkum plajlarında yüzdüler,  Eğirdir içi ve Mis adasında bir tur attıktan sonra Gönen Köy Enstitüsünde açık alanda akşam yemeğinde geç saatlere kadar sohbetle eski öğrencilik günlerini andılar,  eğlendiler. Geceleyin müzik ve eğlence yanında havai fişek gösterileri yapıldı.
Üçüncü günü, okul müzesi, Fakir Baykurt, Tonguç ve Hasan Âli Yücel’in odaları gezildi; “Kuru Fasulye Günü “ adı altında törene katılarak sunulanları izlediler. Mezunlar Derneği Başkanı Halil Şen  “geleneksel yapılmakta Kuru Fasulye gününün bu yıl 26. cısını yapmaktayız” dedi. Gönen Belediye Başkanı, Kaymakamı, dernek başkanları, öğretmenler Eğitim Enstitülerinin önemi, eğitime katkısı, öğretmen ve uygulamaları hakkında açıklamalarda bulunuldu,  enstitüden mezun olan uzaklardan gelen yaşlı öğretmenlere teşekkürlerini sundular.  Öğretmenler anılarını anlatırken, mandolin çalıp okul şarkı ve marşları söylediler, anılarını anlattılar. Şarkılar, türküler yanında folklor gösterileri yapıldı.
Konuşmalardan anlatılanlara göre 21 tane köy enstitüsünden 17 bin 341 tane yoksul köy çocukları aydınlanmış olarak mezun olurlar, Anadolu’da aydınlanma ışığını yakarlar. Köy Enstitülerinden mezun olarak öğretmen yanında, 8675 eğitmen, 1591 sağlık memuru yetişmiş; 250 bin ağaç dikilmiş, 900 bin büyük ve küçükbaş hayvan yetiştirilmiş, 700 bin bina yapılmış, 15 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş, bozkırlar yeşertilmiş.
Gönen “2016 Kuru Fasulye Günü” Gezi Anılar

1940 yılında kurulan Gönen Köy Enstitüsü 76. Yılını kutlamış olmakta. Önce enstitü iken sonra, ilköğretmen okulu, Anadolu öğretmen okulları,  öğretmen lisesi, 2015 de de Gönen Fen Lisesi olmuş.
Yine bu törenleri izlemek için, tüm Gönen halkı yanında, yurdun değişik illerinden birçok mezun, emekli öğretmenler, okudukları okullarında birlikte oldukları arkadaşları ile buluştular.  Mustafa Gazalcı gibi eski öğretmenler70 yıl kadar önceleri öğrenci iken yattıkları yatakhanelerinde yattılar, eski arkadaşlık ve eğitim yıllarını anıp öğrenci ve öğretmen olmanın mutluluğunu yaşadılar.
Bu okuldan mezun olmuş eski CHP Milletvekillerinden eğitimci öğretmen Mustafa Gazalcı,  Öğretmen Niyazi Altunya gibi yazarlar törenler sırasında kitaplarını imzaladılar.  Gönen Köy Enstitüsünden mezun Yazar eğitimci Mustafa Gazalcı, kitaplarını imzalarken günün anısına şunları söyledi:
“-Ben de altı yıl bu okulda okudum, Köy Enstitüsü ağabeylerimizin yaptığı binalarda, diktiği ağaçların dibinde çok güzel bir öğrencilik geçirdim. Kişiliğimiz büyük ölçüde bu okulda oluştu, burada can dostlar edindik, aradan 50-60 yı geçmiş olmasına karşın biz buluşuyoruz. Belki adımız resmen silindi, Köy Ensitüleri, Öğretmen okulları, Anadolu Öğretmen Liseleri yok ama gönlümüzdeki bu öğretmen okulu sevgisi, mutlu silinmedi, silinmedi ki her yıl burada yüzlerce arkadaş bir araya geliyoruz. Tınaz eteklerinde Büyük Hümanist Yunus Emre’yi andık, sevdik, sevildik, tanış olduk insanlarla, aşure yedik…”.
Gönen “2016 Kuru Fasulye Günü” Gezi Anılar

Ankara Grup Başkanı Emekli İlköğretim Müfettişi Mehmet Ayhan şunları söyledi:
“ -Ben de bu okuldan mezunum. Köy Enstitüsü iken İlköğretmen Okulu olan bu okuldan 1956-1957 öğretim yılında mezun oldum. 40 yıl Türk Milli Eğitimine öğretmen ve müfettiş olarak hizmet ettikten sonra 2002 yılında yaş haddinden emekli oldum.

ÜÇ SORU
Siz değerli konuklara üç tane sorum var.
1-Toplumun en büyük sivil savunması nedir?
2-İnsanlığın en önemli iki buluşu nedir? Bir profesörün sorduğu soruyu aynen size soruyorum. Profesör 250 kız ve erkek üniversite öğrencisine şu soruyu sormuş:
3-Kadın ve erkek cinsiyet uzvunun adını kim söyleyecek”, demiş.

KEÇİLEŞEN KAPLAN
Siz bu üç sorumu düşünedurun bir Hint efsanesini anlatarak sonra bu sorulara gelmek istiyorum. Hindistan’da bir kaplan keçi sürüsüne saldırır ve bir keçiyi yakalamak isteyen kaplan gebe kaplandır, kayalıklardan düşer ve ölür. Ölürken yavrusunu düşünür ve yavrular. Yavru kaplan canlı olarak keçilerin içinde büyür, keçilerin sütünü emer. Keçiler gibi dallardan otlardan beslenir. Keçiler gibi melemeye “mee”  demeye başlar ve onlar gibi büyür yani kaplan keçileşir. Günün birinde kaplanlar yine saldırdığında bir keçi yavrusu yakalarlar, fakat yakaladıkları bir keçi yavrusu değil, bir kaplan. Ona diyorlar, “sana ne oldu böyle, kaplandın niye böyle keçileştin”, diyerek kendi özüne döndürmeye çalışırlar. Fakat keçileşen kaplan “bee beee” diye bağırarak “beni rahat bırakın, benim rahatım iyi, benim keyfim iyi, benim keçiliğim iyi” diye inat eder. Fakat kaplanlar bunu nuruna yediremez, onu kollarından tutarlar, göle götürürler, şu gölden bir su iç derler, su içerken kendi siluetini kendi yüzünü orada gölde görür ve özüne döner, tekrar kaplanlaşır.
Onun için bizim halkımızı da Cumhuriyetin önemini, eğitimimizin önemini bilmeyen halkımızı da özümüze döndürmek için Çanakkale’ye götürmek lazım. Kurtuluş Savaşımızın mezaliminin yapıldığı, zaferin kazanıldığı yerlere götürmek lazım; eğitim öğretimin en iyi şekilde yapıldığı bu yerlere götürmek ve bunda inat etmemek lazım. Tarih boyunca insanlar iki safta yer almıştır. 1-Tutucu Kesim, bu kınanacak tutum değildir; 2-Yenilikçi ilerici kesim, öncü kesim. Yenilikçi kesim daima risk alır, tutucu kesim risk almaz, toplumu çalkantılara, sallantılara bırakmak istemez. Onun için bu iki kesim, birbirine yabancı düşmüş gibi birbirine yabancı davranmamalı. Bir toplumun ilerlemesi gelişmesi için daima daima akılcı yenilikçi, bilimsel ve sanatsal yönde ilerlememiz lazım geldiğini bunun her ilerici kesime, hem de tutucu kesime yarar sağladığının bilincine ermeliyiz.
Gelelim şu üç tane sorunun yanıtına. 1- En büyük sivil toplum örgütü nedir? Cahiller grubudur.
2-İnsanlığın şimdiye kadar en önemli buluş nedir? “Ateştir, tekerlektir”, diye konuşmaya gerek yoktur. En önemli iki buluş, eğitimdir ve de yönetimdir. TC yönetimlerin en iyisini Türkiye’de kurmuştur. Eğitimin en iyisini Köy Enstitülerinde kurmuş ve bu toplumun ilerlemesine olanak sağlamış iz bırakmıştır. Gelelim üçüncüsüne, profesör öğrencilerine kadın ve erkek uzuvlarının adı nedir, diye sorduğunda, çocuklar utanmışlar ve başlarını sıranın üstüne eğmişler, utançlarından söyleyemeyince, profesör, “çocuklar utanmayın, utanmayın, beyindir beyindir” demiş.”
Öğretmenlik, Köy Enstitüleri üzerine çeşitli konuşmalar yapıldıysa da yer darlığından veremiyoruz; müzik ve folklor gösterileri ile program sona erdi.
Öğle yemeğinde ikram edilen kuru fasulye, etli pilav, ayran ve irmik helvasının tadı bir başkaydı,  hele yüzlerce Gönen’li halk ve mezun, emekli öğretmenler, enstitünün kocaman yemekhanesinde neşe içinde yemek yemeleri bambaşkaydı.
Yemekten sonra, Ankara grubu, akşamleyin saat 24 e kadar Ankara’ya ulaşmak endişesi ve de daha fazla yer görme istemi ile Keçiborlu, Uluborlu, Senirkent yoluyla Yalvaç istikametinde yola revan olundu. Keçiborlu’da şimdilerde kapatılan Cumhuriyetin ilk kurduğu fabrikalardan Kükürt Fabrikası’nın kapanmış halini, işçilerin kurduğu halkevini gördüler hüzünlendiler.   Yalvaç geçmişin tarihi izlerini taşıyan önemli kültür ve İpek yolu merkezi idi. Hisar’ı Su kemerlerini görüldü. 11 kahvehaneyi altında barındıran 900 yıllık yaşlı çınarın altında çaylar yudumlanıp halkla söyleşildi. Yalvaç’ta,  yüzyıllardır en iyi ulaşım araçlarından olan atların çektiği, müşteri bekleyen süslü püslü fayton geziciler için ilgi odağı oldu.
Yolculuk, otobüs içinde şarkı, türkü ve fıkralarla neşeli devam ederken tatsız bir de olay yaşandı.  Otobüste ikisi de türbanlı, herkesten farklı görülmeye çalışan iki kız kardeşten biri, (isimlerini vermek istemiyorum), herkes tatlı tatlı anı ve fıkralar anlatırken, o türbanlı bayan,  dinsel ağırlıklı İsa’dan Musa’dan uzun uzun vaaz verir gibi konuşunca, ulusalcı öğretmenler, öğretim üyeleri tepki göstermesi üzerine, o bayan konuşmasını kesiverdi. Bu da geziye gölge düşüren bir olay olarak kaldı.
Ama genelde gezi kültür ağırlıklı neşe içinde devam etti, gezi, Akşehir- Yunak- Polatlı hattından Ankara’ya yönelik devam edip saat 24 de Ankara’ya varıldı. Gelecek yıl da aynı geziye katılıma istemi ile vedalaşırdı,  katkı ve emeği geçenlere teşekkür edildi.
Cevat Kulaksız
 ckulaksizster@gmail.com

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget