Tarihe Yazılan Kara Gün: Sivas Katliamı…

Sivas katliamı konusunda kapsamlı bilgiler içeren bu yazıyı yüreğimdeki acı ile 01.07.2006 tarihinde yazmıştım. Bu kara günü sunmak için tekrar yayınlama gereği DUYDUM

SEVGİLİ DOSTLAR,
Sivas katliamı konusunda kapsamlı bilgiler içeren bu yazıyı yüreğimdeki acı ile 01.07.2006 tarihinde yazmıştım. O tarihten sonra doğan ve sosyal medyayı çok etkin olarak kullanan gençlerin bilgisine bu kara günü sunmak için tekrar yayınlama gereği duydum.
02.07.2018
Gündüz AKGÜL 



Tarihe Yazılan Kara Gün: Sivas Katliamı…

Tarihe Yazılan Kara Gün: Sivas Katliamı…
4.Temmuz.1993 günü düzenlenecek 4. Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmak için, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından laik Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Sivas’a, 30.Haziran.1993 günü sanatçılar, yazarlar, ozanlar ve yüzlerce aydından oluşan topluluk, Ankara’dan Sivas’a doğru yolu çıkarken, Sivas halkı gelen konukları coşku ile karşılamak üzere hazırlık yapmaktaydı.
1 Temmuz günü Sivas Kültür Merkezi Konferans Salonunda, paneller, dinletiler yapılarak gün coşku ile son bulur.
2 Temmuz günü, bir gün önceki yorgunluğa aldırmadan yoğun programa devam edilir. Saat 14.00’te Kültür Merkezinde “Medya ve Emperyalizm” paneli yapılacaktır. Kültür Merkezinde yoğun bir izleyici kitlesi bulunmaktadır.
Bu hazırlıkların yapıldığı sıralarda, bazı cami önlerinde görülen gruplaşmalarda, fısıltı halinde bir saldırı olabileceği haberi yayılır.
2 Temmuz Cuma günü camiler tıklım, tıklım dolmuştur. Cuma namazından sonra değişik camilerden insanlar kalabalık gruplar halinde şenliklerin yapıldığı Kültür merkezinin önünde toplanmaya başlarlar ve saat 13.30 sıralarında, “Sivas laiklere mezar olacak, şeriat gelecek batıl zail olacak, Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu Sivas’ta yıkılacak” naralarıyla Kültür Merkezinde toplanan sanatkârlara, yazarlara, ozanlara ve aydınlara saldırırlar. Yetersiz sayıda da olsa orada bulunan güvenlik güçleri ve etkinlikleri izlemek üzere Kültür Merkezinde bulunanların direnişi ile karşılaşan saldırganlar geri çekilmek zorunda kalırlar. Ancak saldırıdan vazgeçmek niyetinde değildirler. Katılanlarla gittikçe çoğalmaktadırlar. Bu arada Kültür Merkezi boşaltılarak, insanlar başka yerlere gönderilmeye başlanır. Bu kez kalabalık Valiliğe yönelir. “Şerefsiz Vali istifa, Sivas size mezar olacak, şeriat gelecek zülüm bitecek, yaşasın şeriat, Muhammed’in ordusu kâfirlerin korkusu, yaşasın Hizbullah, kahrolsun laiklik” sloganları ortalığı çınlatırken Valilik binası taş yağmuruna tutulur.
Saldırganlar iyice kalabalıklaşmış ve sayıları 15 bine yaklaşmıştır. Bu kez Şeriat naraları ile yaklaşık sayıları 150 olan konukların, sanatçıların, yazarların ve ozanların bulundukları Madımak Oteline yönelirler. Otelin önünde bulunan az sayıda ki güvenlik güçleri saldırganlara “Yapmayın, dağılın” uyarısında bulunuyorlarsa da, işlenen katliamı önlemede etkisiz kalırlar.
Otelde bulunanlar olacakları tahmin ettiklerinden, Valiyi, Emniyet Müdürünü arayarak önlemin arttırılmasını isterler. Bir yandan da Ankara’yı arayarak Başbakan, Başbakan yardımcısı ve Bakanlardan yardım isteyerek olayın tehlikesini anlatırlar. Aldıkları yanıt ise “Korkmayın, her türlü önlem alınmıştır” demekten öteye gitmemektedir.
Bu arada Vali de sürekli Ankara’yı arayarak olayın gittikçe bir katliama dönüşeceğini söyler. Valinin bu çabaları sonucu az sayıda da olsa civar illerden ve Sivas’taki Tugaydan yardımcı kuvvetler gönderilir. Bu Kuvvetler de yetersiz kalır ve saldırganlar Madımak otelini ateşe verirler. Kaçıp kurtulmayı fırsatı bulamayan 37 can yakılarak katledilir.
PSAKD (Pir Sultan Abdal Kültür Derneği) İnternet arşivleri ile birçok yazarın bu konuda yazdığı makalelerden derlediğim bilgilerin ışığında SİVAS KATLİAMI’NIN gerçekleşme tarihçesi kısa ve özet olarak böyledir.
Bu Katliamın perde arkasını aralayıp düşüncelerimi açıklamaya çalışacağım.
Ülkemizde aydınlanma dönemi, Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, kurtuluş savaşında ki utkudan sonra, kuruluş aşamasında gerçekleştirdiği devrimler sayesinde başlamıştır. Ancak Kemalist aydınlanma Fransız ihtilali gibi ulus tarafından benimsenerek gerçekleştirilen bir aydınlanma değildir. Büyük bir devrimci olan Mustafa Kemal Atatürk ve bir avuç yol arkadaşı ile gerçekleştirilen bir aydınlanmadır.
Buna karşın ulusuna çok güvenen Atatürk, kısa sürede bu devrimlerini benimsetmeyi başarmışsa da, karşı devrimciler hiçbir zaman boş durmamış, devrime karşı yeraltı örgütlenmelerini süregelmişlerdir. Çok partili parlamenter rejime geçtiğimiz 1946 sonrasın da, iktidar 1950 seçimlerinde sağ partilerin eline geçmiş, o günden bu güne kadar devam eden süreçte oy uğruna devrimlerden ödün üstüne ödün verilmiş ve karşı devrimciler her geçen gün daha çok cesaretlendirilmişlerdir. Laik Cumhuriyet kurulduğundan beri devrimlerin ödünsüz savunucusu olan Alevi kitle ve aydınlar, asırlarca devam ettiği gibi karşı devrimcilerin hedefini oluşturmuştur. İşte Sivas katliamının arkasında yatan gerçek budur. Bu saldırı doğrudan doğruya Laik Cumhuriyet ve dolayısıyla bu cumhuriyetin savunucuları olan Alevi kitlesi ile aydınlara yöneliktir.
Saldırı ve katliam o günkü refleksle yapılmış bir saldırı değildir. Önceden planlanmış organize bir saldırıdır. Saldırıya Civar illerden çokça katılım olduğu gibi, katliamdan iki gün önce halka dağıtılan “ Müslüman kamuoyuna” başlıklı bildiri ve Aziz Nesin tarafından önceleri Türkçeye çevrilen Salman Rüşdi’nin “Şeytan ayetleri” kitabının o dönemde gerici çevrelerce yoğun protestolara uğraması, bu planlanmanın önceden yapıldığının açık kanıtlarıdır.
Olayın diğer yönü ise Devletin katliamı önlemede yetersiz kaldığıdır. Olay yerinde yetersiz de olsa bulunan güvenlik güçleri olayı önlemede tam görev yapmamışlardır.
Örneğin;

 Polis telsizleri “Taş atıyorlar, saldırıyorlar, ne yapalım?” derken Emniyet Müdürü “ Anlaşıldı, müdahale etmeyin” emrini verebiliyordu.
12 Eylül 1980 öncesi Başbakan olan Süleyman Demirel “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” diyerek tarafını belirlerken, Sivas Katliamında Cumhurbaşkanı olarak “Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz” emrini vermekte sakınca görmüyor ve saldırganları halk olarak kabul ediyordu..
Madımak Otelinde yobazların çıkardığı yangın sonucu 35 can katledilirken Başbakan Tansu Çiller “Çok şükür, otel dışında ki halkımız bir zarar görmemiştir”, “ Bir vatandaş, sigortadan para almak için sigortalı oteli yakmıştır” diyerek katledilen 35 aydını görmezden geliyor ve sorumsuzca beyanlarda bulunuyordu.
İç İşleri Bakanı Mehmet Gazioğlu “Aziz Nesin’in halk inançlarına karşı bilinen tahrikleri sonucunda halk galeyana gelerek tepki göstermiştir” diyerek, saldırganların katliamı nedenini Aziz Nesin’e yüklemekte sakınca görmüyordu.
Katliam sırasında Belediye Başkanı olan Temel Karamollaoğlu, yaptığı açıklamalarla saldırganların daha fazla galeyana gelmesine neden olmuş, sonraki dönemde de Milletvekili olarak TBMM ne taşınarak ödüllendirilmiştir.
Yargılamalar sırasında DYP- Refah koalisyonu Adalet Bakanı olan Şevket Kazan, katliam sanıklarının Avukatlığını üstlenmekte bir sakınca görmemiştir.
Maalesef üzülerek söylemeliyim ki, yargılama aşamasında yerel bağımsız yargı da (DGM) bu davada sınıfta kalmıştır. Katliamı, Aziz Nesin’in tahriki eksenine oturtmuş, olayı laik Cumhuriyete karşı planlanmış bir örgüt eylemi olarak görmemiştir. Yerel Yargının bu eksiğini Yüksek Yargıtay 9.Ceza Dairesi kararı esastan bozarak kısmen gidermişse de, Katliamın asıl tertipçileri ve arkasındaki karanlık güçler bulunup cezalandırılmamıştır.
Sivas Katliamını Alevilere karşı işlenmiş bir çerçevede düşünmek yanlış olacaktır. Olay aydınlığa, devrimlere, laik Cumhuriyete karşı gerçekleştirilen gerici bir ayaklanmadır. Tüm demokratların, aydınların, Kemalistlerin davaya sahip çıkıp uyanık olmaları gerekmektedir.
Gerici güçler tarafından katledilen 35 can(ikisi otel görevlisi), aradan 13 yıl geçmesine karşın aydın kamuoyu tarafından unutulmamış, gün geçtikçe de unutulmayacaklardır.
Ülkemin aydınlık yüzü olup, katledilen 35 canın ruhları şad olsun. Anıları hep devrimci mücadelede rehber olacaktır.
Bu gün ki zihniyet tarafından et lokantası olarak işletilen Madımak otelinin Müze olması konusunda açılan kampanyayı yürekten destekliyorum.
2 Temmuz 1993 Tarihe yazılan kara gün; SİVAS KATLİAMI….
Karanlıklara lanet, aydınlığa selam olsun.
 01.07.2006
Gündüz AKGÜL 
Emekli Cumhuriyet Savcısı

Gündüz Akgül



NOT: Bazı yayınlarda ölenler 37 kişi olarak gösteriliyorsa bunlarda ikisi kurşunla öldürülen eylemciler Ahmet Alan ve Hakan Türkgil’dir.

(02.07.2018 Facebook, Onpunto ve AÜ Mezunları sitelerinde yayımlandı.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget