Kilitlenen Dış Politikamız - Güner Yiğitbaşı

Kilitlenen Dış Politikamız - Güner Yiğitbaşı
Atalarımız; boşuna, “Söz Gümüşse Sükut Altındır”, “Keskin Sirke Küpüne Zararlıdır”, ”Öfkeyle Kalkan Zararla Oturur” dememişler.
Bu ata sözlerinden en fazla yararlanması ve kendilerine pay çıkarmaları gerekenler, devlet adamlarıdır.
Devlet adamları; özellikle, temsil ettikleri devleti bağlayacak olan bölgesel ve Uluslar arası sorunlarla ilgili konularda, ülkesini bağlayıcı bir söylemde bulunmadan ve herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, meseleyi akıl süzgecinden geçirmeli, bir satranç ustası gibi birkaç hamle sonrasını düşünüp muhakeme etmeli, hislerine, duygularına, öfkesine, inançlarına, siyasi beklenti ve ihtiraslarına esir olmadan, uluslararası münasebetlerde, asla kalıcı dostlukların olamayacağını, ülkelerin karşılıklı  menfaatlerinin önde geldiğini, devletler arasındaki dostlukların da, bu karşılıklı menfaatler ile sınırlı olduğunu düşünmek, konuyla ilgili olarak emrindeki deneyimli diplomatların değerlendirmelerini almak zorundadırlar.
Bu aşamaya gelinmesinde, iş başındaki iktidarın da kusurlu dış politikalarının etkin rol oynadığı Suriye sorunu iyice tırmanmış, Rusya ve  müttefikleri Suriye, İran ile ABD ve müttefikleri İngiltere, Fransa, İsrail ve Suudi Arabistan arasında bir sıcak çatışma ihtimali doğmuş, tarafların savaş gemileri Akdeniz’e açılmıştır.
ABD'nin orta doğuya yönelik amaçları herkesin malumudur, aynı şekilde Rusya'nın da, Suriye ve  Ortadoğu’da üsler edinerek bölgede söz sahibi olup sıcak denizlere açılmak, Suriye'nin hamisi olarak Suriye krizinden azami derecede  yararlanmak arzu ve isteği bilinen bir gerçektir.
Krize neden olan, Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddiası, bir bahanedir. Bu nedenle bu silahı kimin kullandığının hiç önemi yoktur. Amerika ve Rusya bunu vesile yaparak, karşılıklı güç gösterisi yapmaya, Suriye ve Orta doğudan en büyük payı alma yarışına girmişlerdir.
Bölgede çıkması muhtemel sıcak bir çatışmadan, Suriye'ye askeri bir müdahalede bulunulmasından, Suriye kadar ülkemizin de zarar göreceği muhakkaktır. Bu nedenle,  Atatürk'ün; “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözünün, daha da değerlilik kazandığı sıcak günler yaşamaktayız.
Türkiye bu koşullarda ne yapmalıdır?
Bize göre, iş başındaki iktidar çok zor durumdadır. Yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal pozisyonundadır.
Esat benim düşmanımdır, onunla el sıkışmam mümkün değildir, Esat mutlaka gitmelidir, ben Suriye’de aldığım toprakları asla Esat'a geri vermem, buraları ÖSO'ya vereceğim görüşünde ısrarlıysanız, ABD'nin yanında, Esat'ın şimdilik hamisi olan Rusya'nın karşısında yer almak zorundasınız.
Yok eğer, ben Esat ile barışacağım onunla işbirliği yapacağım, onun iktidarını tanıyacağım. Çünkü, Rusya ile o kadar içli dışlı oldum ki, enerji yönünden Rusya'ya kendimi teslim ettim, Rusya'nın enerji bağımlısıyım, Rusya'ya hava savunma füzeleri siparişi verdim, Rusya ile nükleer enerji santralı yapımı için anlaşmalar yaptım, Putin benim dostum diyorsanız, Nato ittifakında yan yana olduğunuz ABD'nin karşısında ve Rusya’nın yanında yer alacaksınız.
Tam da iki ucu boklu değnek bir durum ,söylemesi kolay ama, bize göre her iki ihtimal de asla mümkün değildir. Sarkaç gibi, bir Rusya'nın, bir de Amerika’nın yanına gidip geleceksiniz.
Ayıklayabilirseniz ayıklayın bakalım pirincin taşını, dış politika ancak bu kadar kötü yönetilebilir ve kilitlenir.
Allah Türk Halkının yardımcısı olsun.
Umarız, aklıselim galip gelir.

11/04/2018
Güner YİĞİTBAŞI 
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget