-“Kalkan balığının kilosu 150 liraya çıktı”
Ya da;
“100 bin lira verdim otomobil aldım, üzerinde dünyanın vergisi…”
“Kardeşim bir depo benzin dolduruyorum, bir hafta ya gider ya gitmez; her seferinde ödediğim para 300 liradan fazla…”
Bu sözleri bir an için gözlerinizin kapalı olduğu bir durumda dinlediğinizi düşünür müsünüz?…
Diyelim ki bu konuşanların kimler olduğunu bilmiyor, seslerinden de tanımıyorsunuz.
Örneğin “sıradan insanlar” olduğunu düşünebilir misiniz?
Sorum şu: Sizce bunlar kimler olabilir?
*
Vergiler üzerine azdır-çoktur diye sohbet tabii ki her zaman ve herkes tarafından yapılabilir de;
“Vergicilik” farklı bir iştir.
Nasıl diyelim; mesela davul çalmayı bilmekle bir orkestrayı idare edebilmek kadar farklı.
Davulu çalarsınız çalmasına ama, gel şu orkestrayı idare et derseniz bu öyle çok kolay bir iş değildir.
Çünkü davul dediğin bir tek enstrüman iken, orkestrada birbirinden çok farklı ama hepsi de aynı eseri seslendirmesi gereken onlarca enstrüman vardır karşınızda.
Bütün hepsinden uyum içerisinde bir ses elde edebilmek için kimin ve ne zaman hangi notayı çalacağını, kimin nerede devreye girip nerede susması gerektiğini bilmeniz ve bunların hepsini elinizdeki çubukla idare edebilmeniz gereklidir.
Yani “Vergileme” bir denge gerektirir.
*
Kapitalist ya da piyasacı sistemde hükümet etmek, yani “icra”da bulunmak büyük ölçüde para işidir.
Örneğin, önceki iktidarların aldığı iç-dış borçları ödersiniz, bir zamanlar çalışmışların ve halen çalıştırdıklarınızın maaşlarını ödersiniz, iyi kötü yatırımlar yaparsınız ya da yaptırırsınız, yakıttan kırtasiyeye kadar kamu bürokrasisinin harcamalarını karşılarsınız falan…
Sonuçta hepsi “para” değil mi.
Bu sistemde “para” yoksa “icraat” da yoktur.
Tabii harcarken “para” da, o paraları toplarken bunun adı “vergi”dir.
Kimden alacaksınız?
Şundan şu kadar, bundan bu kadar falan…
İşte vergicilikte paranın kimden ne kadar alınacağı konusunun adı, “vergi yükü dağılımı”dır.
Ekonomik bir karardır…
Her ekonomik karar gibi bir yanıyla da siyasete dayanan bir tercihtir.
O siyaset her zaman doğru mudur, adaletli midir? Kime yarar sağlar, kimi kollar, kimi ezer?…
Her zaman tartışılır ve bunların her zaman tartışılacak tarafları vardır ama bu işin tartışmasız bilinmesi gereken bir tarafı vardır, o da bu tartışmalarda kimin ne tarafta olması, kimin neyi savunması gerektiği…
Örneğin; vergi yükü varsılların üzerine yüklenmişse varsıllar; yoksulların üzerine yüklenmişse yoksulların kendilerini korumaları, haklı tarafı yoksa buna karşı çıkmaları gerekir değil mi?
Örneğin; sırtına bir ceket bile alamayan kişinin kürk satışları üzerindeki vergiden şikayeti, aslında tersini savunması gerekirken bu konuda kendi kalesine gol atması değil midir?
Örneğin; özel otomobili olmayan birinin benzin fiyatları üzerindeki yüksek vergiden şikayeti…
Uzatmayalım:
Topladığı parayı oraya ya da buraya harcamasına itirazımız bir yana; bir hükümet daha fazla paraya ihtiyaç duyup bunu bir şekilde “toplayacaksa” buradaki asıl tartışma bu paranın kimlerden toplanacağı konusu olmalı değil midir? Yani bu vergi yükünün kimin sırtına bindirilmesinin daha uygun olacağı konusu…
Bunun nasıl olacağı, en başta o vergiyi koyan iktidarın sorunudur. Sonra da karşısındaki muhalefetin…
Hükümetin sorunudur; çünkü bu yükü kaldıramayacak olana yüklerse siyaseten büyük tepki toplar.
Muhalefetin sorunudur; çünkü hükümet asıl ödemesi gerekeni bırakıp ödememesi, korunması gerekeni vergilendirmeye kalkarsa, burada yanlışa tepki gösterilmelidir.
Peki,
Hükümet; varsıllardan ya da yoksullardan; ama nasıl olsa o vergiyi bu toplum içinden birilerinden alacak ve her durumda bunlardan birileriyle karşı karşıya gelmekten başka seçeneği yoksa ve kendisi de bu tepkiyi göğüslemeye razı ise, muhalefetin ne yapması gerekir?
Eğer “vergi yükünü dağıtmada” bir yanlış seçim varsa bu tercihe, haksızlığa uğrayan tarafın itiraz etmesi gerekmez mi?
Mazot konusunu şimdilik bir kenara bırakalım;
Örneğin; bu ülkede halkın kabaca yarısının özel araba kullanıp diğer yarısının hiç kullanmadığı bir durumda; benzin üzerinde yüksek vergiler varsa…
Sırf muhalefet olsun diye “insanlarımız niye bu kadar pahalı vergi yüklü benzin kullanıyor” der misiniz?
Diyelim ki dediniz;
Peki bunun anlamı, “Siz şimdi bu vergiyi benzinden, dolayısıyla en azından bir özel araba sahibi olanlardan yani “nisbeten varsıllardan” almayın da başka bir biçimde, örneğin her türlü gıda ve ihtiyaç maddesindeki KDV’den, örneğin özelleştirmelerden, örneğin yeni yeni borçlanmalardan karşılayın” demek değil midir?
Muhalefetin asıl görevi, öncelikle bu toplumda “altta kalanların” ekonomik çıkarını kollamak değil midir?
Tamam, özel otomobil kullanmak bu çağda bir lüks sayılmamalıdır. Onu anladık ama; bu toplumun yarısı özel arabaya binip diğer yarısı yaya dolaşıyor ya da toplu taşıma kullanıyorken “araç sahipleri bu kadar vergili benzin kullanmasın, benzini ucuza alsın” demek, ülkedeki vergi yükünün onların sırtından alınıp biraz da diğerlerinin sırtına yüklemeye kapı aralamak değil midir?
Eğer bu ülkede bütçe ile gereğinden fazla vergi toplanıyor, bunu biraz kısalım demiyorsak;
Toplanan vergi gelirinin miktarına bir itiraz yoksa;
Bu vergilerin neden özel araç sahiplerine yüklendiğinden şikayet etmek, bunu düzeltmeyi(!) vadetmek bir yanlış sav değil midir?
Kısaca; araç sahipleri o vergileri ödemesin, onlardan almayalım da bir başka vergi koyarak, bir başka biçimde o benzini hiç kullanmayan, arabası bile olmayan, her gün durakta otobüs bekleyen vatandaştan da mı alalım dersiniz?
Pahalı benzin, bütçesi sürekli açık veren “bu ülkede toplanması gereken verginin” önemli bir kısmının iyi kötü varsıl yurttaşlardan toplanmasının doğru yolu değil mi?
Biri “pahalı” diyecekse bu öncelikle o benzini kullananların itirazı olmak durumunda değil mi?
Bu vergi yükü dağılımı tahterevallisinde benzin kime pahalı?
40 milyon arabalıya mı ?
40 milyon arabasıza mı?
Acaba duraklarda saatlerce bekleyen, sonra balık istifi seyahat etmek zorunda kalanlar için araba sahiplerinin şu pahalı benzin işi kadar itirazda bulunuldu mu bu güne kadar?
Neden toplu taşımanın peşine bu kadar düşülmedi, aksine bu alan iktidara bırakıldı da “Bu memlekette vergi toplanacak tabii ama, önce şu araba sahiplerinin üzerindeki yükler azaltılmalı” deniyor?
Bırakın bunun şu yürümeyen trafiği iyice kilitleyeceğini, bırakın akaryakıt ve otomobil ithalatını coşturmakla dış ticaret açığını iyiden iyiye azdıracağını, bir tek yönüne odaklanın işin;
Oradan kaldırılacak vergiler, oradaki vergi kaybı nereden ve kimlerden karşılanmalı diye de bir düşünsenize hazır bu konu açılmışken?
Bülent Soylan
Yorum Gönder