28 Şubat Davası Kararı'nın Yorumu

28 Şubat Davası Kararı'nın Yorumu 28 Şubat davasında aralarında İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 21 sanık müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

28 Şubat Davası Kararı'nın Yorumu
28 Şubat davasında aralarında İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 21 sanık müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Davada 68 sanığın beraatına karar verildi.

Rahmetli ERBAKAN'ın başkanlığında kurulu iş başındaki Refahyol Koalisyon Hükümetinin; o dönem, askerlerin sayıca ağırlıkta olduğu, Başbakan ERBAKAN'nın da katıldığı  Milli Güvenlik Kurulunda,28.Şubat.1997 de alınan kararlar sonrasında,  28.Haziran.1997 de ERBAKAN'ın hükümetin istifa dilekçesini Cumhurbaşkanı DEMİREL'e sunmasıyla sona ermesini, post modern darbe olarak nitelendiren bu davanın dayanağını oluşturan, ERBAKAN'ın da Başbakan olarak katıldığı 28 Şubat 1997 tarih ve 406 sayılı MGK'unda alınan aşağıda yer verdiğimiz kararlar; iş başındaki hükümeti cebren devirmeye yönelik kararlar olmayıp, laik Türkiye Cumhuriyetinin Anayasasında yer alan, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan temel niteliklerinin korunmasına, aynı şekilde, en başta bir devrim yasası olan ve anayasanın koruması altında bulunan Tevhid-i Tedrisat Yasası ile diğer devrim yasalarının harfiyen uygulanmasının sağlanması ve Tevhid-i Tedrisat Yasasına göre, dini eğitim veren İmam Hatip Liselerinin sayılarının, ülkenin din adamı ihtiyacı ile sınırlandırılmasına, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetinin korunmasına yönelik ve adeta, laik cumhuriyetin meşru müdafaası niteliğinde kararlardır.

MGK'nın bu kararlarını dikkate alması ve uygulaması, anayasal ve yasal görevi olan iş başındaki Refahyol Hükümetin, bu anayasal ve yasal kararları uygulayabilme gücünü, isteğini ve arzusunu siyaseten kendisinde bulamayarak, Başbakan ERBAKAN'ın kendi isteğiyle hükümetin istifasını zamanın cumhurbaşkanı DEMİREL'e sunması, asla ve asla, MGK kararına imza koyan askerlerin, hükümeti deviren yasa dışı post modern bir darbe eylemini gerçekleştirdikleri şeklinde yorumlanamaz ve nitelendirilemez. Ceza kanunumuzda post modern diye nitelendirilen bir darbe suçu yoktur. O dönemde güçlü ve söz sahibi olan asker, gerçekten bir darbe yapacak olsaydı, doğrudan klasik bir darbeyle iş başındaki hükümeti pek ala alaşağı edebilir ve zamanın koşullarına göre de, halkın desteğini arkasına alabilirdi.

Biz bir hukukçu olarak her zaman idam cezasına karşı çıktık ve idam cezasını; kamunun kişilerden öç alması, kan gütme saikiyle adam öldürmenin nitelikli adam öldürme sayıldığı bir ülkede, idamın da, devletin, kamunun, kan gütme saikiyle adam öldürmesi olarak nitelendirmemize rağmen, artık idam cezası olmadığı için, eskiden cezası idam olan ağır suçlar söz konusu olduğunda, hakimlerimizin; nasıl olsa idam cezası kalktı düşüncesiyle, çok kolay bir şekilde, anayasayı ihlal, hükümeti ve meclisi devirme, ortadan kaldırma gibi ağır suçlardan, yasal unsurları oluşmadığı halde çok kolay mahkumiyet kararları verebildiklerini görüyor ve bu suçlarla ilgili uygulamaları olan  yaklaşık elli yıllık bir hukukçu olarak çok üzülüyoruz.
Yedi buçuk yıl ile yargılanan ve mahkum olacakları dahi belli olmayan FETÖ'cülerin tamamına yakınını tutuklu olarak yargılayacaksınız, müebbet hapis cezası verdiğiniz 28.Şuba sanıklarını sudan sebeplerle hükümle birlikte tutuklayamayacaksınız, bu dahi, verdiğiniz karara kendinizin de inanmadığınızın açık delilidir.

Bize göre de, Tevhid-i Tedrisat Kanunu tam olarak uygulanmalı ve ATATÜRK tarafından çıkartılan bu yasanın amaçladığı gibi, Türkiye’nin din adamı ihtiyacını giderecek kadar İmam Hatip Liselerini muhafaza ederek, geri kalan tümü derhal kapatılmalı, en önemlisi de, din adamı yetiştiren bir meslek okulu olan bu lise mezunlarının, ilahiyat fakülteleri dışında kalan fakülte ve yüksek okullara girişleri engellenmelidir. Bunu ben söylemiyorum,bir devrim yasası olan Tevhid-Tedrisat Yasası böyle söylüyor.
Herkes şu gerçeği aklının bir köşesine iyice kazısın. Postmodern darbe olarak nitelendirilen 28.Şubat MGK kararlarına burun kıvırılmasaydı ve gereği eksiksiz yerine getirilseydi, FETÖ Terör Örgütü, darbe girişiminde bulunacak kadar gelişmez, ülkemiz 15.Temmuz darbe girişimini yaşamazdı ve darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL altında idare edilmezdik.

28.Şubat.1997 tarih ve 406 sayılı MGK Kararlarını aşağıda beğeni ve taktirlerinize sunuyoruz.

1-Anayasamızda cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4’üncü maddesi ile teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır.

2- Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Tevhid-i Tedrisat Kanununu gereği Millî Eğitim Bakanlığı’na devri sağlanmalıdır.

3- Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından:

a- 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı.
b Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği Kuran kurslarının Millî Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

4- Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılâplarına sadık, aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü, milli eğitim kuruluşlarımız, Tevhid-i Tedrisat Kanununu'nun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır.

5-Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı, bu tesislere ihtiyaç varsa, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı’nca incelenerek mahalli yönetimler ve ilgili makamlar arasında koordine edilerek gerçekleştirilmelidir.

6- Mevcudiyetleri 677 sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmelidir.

7- İrticai faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK’yi dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.

8- İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasadışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK’dan ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmemelidir.

9-TSK’ya aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalıdır.

10- Bu maddenin tam metnini Türkiye’nin uluslararası ilişkilerini ilgilendirdiği için yayınlayamıyoruz.

11- Aşırı dinci kesimin Türkiye’de mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak çok tehlikeli faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir.

12-T.C.Anayasası,Siyasi Partiler Yasası,Türk Ceza Yasası ve bilhassa Belediyeler Yasası'na aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında gerekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır.

13-Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye’yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır.

14- Çeşitli nedenlerle verilen, kısa ve uzun namlulu silahlara ait ruhsat işlemleri polis ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli, bu konuda kısıtlamalar getirilmeli, özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmelidir.

15-Kurban derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olunmalı, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır.

16-Özel üniforma giydirilmiş korumalar ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasadışı uygulamaların ulaşabileceği vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile öngörülmemiş bütün özel korumalar kaldırılmalıdır.

17-Ülke sorunlarının çözümünü “Millet kavramı yerine ümmet kavramı” bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne de aynı bazda yaklaşarak onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan önlenmelidir.

18-Büyük Kurtarıcı Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemelidir.

Güner YİĞİTBAŞI 
Hukukçu

Güner Yiğitbaşı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget