Bugün (6.Nisan.2018) İzmir Barosu tarafından düzenlenen törenle meslekte 25 yılı tamamladığımız için 25 yıl plaketini aldım.
Beşli gruplar halinde çağırılan benim de içlerinde bulunduğum avukatlar, baro başkanının elinden plaketlerini aldılar.
Ben, plaketimi aldıktan sonra bir konuşma yapmak istedim ve kürsüde konuşmaya başladım ama, sanki saatlerce konuşmuşuz gibi, sağımdan solumdan baro yönetimince vır vır uyarılar gelmeye başladı, konuştuğuma ve konuşacağıma bin pişman oldum.
Bu ülkede, yerli yersiz içi boş veya dolu konuşma yapabilmek için, ya deli olacaksın sokakta ulu orta bağıracaksın veya bir seçim kazanıp, baro başkanı, milletvekili-ki şimdi onları da konuşturmuyorlar-bakan, başbakan, cumhurbaşkanı ve parti genel başkanı olacaksın. İyi ki yazabiliyorum da, konuşmaya pek gerek kalmıyor.
Baskı altında, yarım yamalak yapabildiğim, benim hiç haz alamadığım konuşmamda söylediklerim tırnak içinde şuydu;
“Yargının savunma ayağında 25 yılda almış olduğum yol, ikinci etap 25 yıldır, bunun öncesi de var, yargının iddia ve karar makamlarında(ayağında) geçen 25 yılı da ilave ettiğinizde, yargı faaliyetinde geçen toplam 50 yıl. Bu nedenle, benim itirazım var, yargının; iddia, savunma ve karar ayağında, nerede çalışırsanız çalışınız hepsi yargı faaliyetidir, yargının kurucu unsuru olan iddia, savunma ve karar makamlarının hepsinin ortak bir amacı vardır, o da maddi hakikate, gerçeğe ve adalete ulaşmaktır. Benim önerim, plaket verilirken değerlendirmenin böyle yapılmasıdır.
Buradan genç avukat arkadaşlarıma da bir tavsiyede bulunacağım, kimsenin önünde eğilmeyin dik durun ve savunmanın itibarını koruyun. Türk Milleti adına yargı yetkisi kullanan hakimlere tabi saygı duyacaksınız ama, siz de onlardan saygı bekleyeceksiniz, duruşma salonuna girince hakimden otur komutu beklemeden masanıza oturacaksınız, siz hakimin memuru değilsiniz, yargının üç kurucu unsurundan birisiniz. Unutmayın, hukukçunun ulaşabileceği son makam, zirve ve doruk, avukatlık mesleğidir, yani savunmadır”
İşte bu kısa konuşmayı bana ağız tadıyla yaptırmadılar ve belki de hiç dinlemediler, bu kısa konuşmanın sonlanması için uyarıp durdular. Konuştuğuma bin pişman ettiler.
Benim kısa konuşmama vakit kıtlığını ileri sürerek müdahale edenler, bize gelen davetiyedeki saat disiplinine kendileri uymadılar, töreni gecikme ile başlattılar, tören sonrası işin eğlence ve magazin faslı olan yemekli baloya yetişme telaşı içindeydiler.
Ben 25 yıl çalışmışım, beklemişim bir iki kelam edemeyecek miyim? Töreni daha geniş bir zamana yaymak, töreni mekanik plaket al verden kurtararak bir dayanışma, konuşma ve dertleşme ortamına dönüştürmek o kadar zor muydu?
Bu anlayıştaki baro yönetimlerine tavsiyem, bundan sonra plaketleri verin bir kargoya ve adrese postalayın olsun bitsin.
Okurlarım biliyorlar, yazılarımı Hukukçu imzasıyla yayınlıyorum. Aslında İzmir Barosu Üyesi Avukat imzasıyla yayınlamayı çok arzulardım ama, demek ki, ben de mevcut baro yönetimine yönelik var bir memnuniyetsizlik.
Benim buruk sevincime kutlamalarıyla ortak olan tüm dostlara buradan teşekkür ediyorum.
06/04/2018
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder