Sayın Arınç'a Yapılan Saldırı ve Türk Siyasetinin Çıkmazı
Sayın Bülent ARINÇ'ın; geçtiğimiz günlerde CNN Türk Kanalında Taha AKYOL ile yaptğı söyleşide dile getirdiği bazı gerçekler üzerine, bir kısım AKP yandaşları tarafından ağır ve haksız eleştirilere uğramasının tek nedeni, ülkemiz siyasetinin çıkmaz sokağı haline gelen ve parti içi demokrasiyi yok eden lider sultasının varlığı ve bu lider sultasından dolayı partinin ve ülkenin sultanı haline gelen ve getirilen lidere karşı, her türlü yanlışına rağmen, mutlak itaat ve biat anlayışıdır.
Yeri geldiğinde sözünü esirgemeyen Sayın Bülent ARINÇ; kendisini, hakaret derecesine varacak şekilde eleştiren kapıkulu AKP yandaşlarına, sosyal medya üzerinden gerekli cevabı vermiştir.
Sayın ARINÇ'ın bu cevabında; bizim de katıldığımız ve kendisinin Ankara Hukuk Fakültesinden sınıf arkadaşımız olması nedeniyle, öğrencilik yıllarından itibaren gözlemlediğimiz ve yakınen tanık olduğumuz bazı doğrular vardır.
Özellikle, kendisini eleştiren genç bir yandaşa verdiğ cevapta yer alan; “Senin doğumundan 20 yıl önce, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenci iken, merhum Erbakan Hocam ile birlikte bundan 45 yıl kadar evvelinde siyasete başladım. 20 yıl parlamentoda milletvekilliği yaptım.Geldiğim tüm siyasi makamlara, şüphesiz yüce Allah'ın takdiri, halkımızın desteği ve gece gündüz demeden, soğuk sıcak demeden çalışa çalışa, çile çekip bedel ödeye ödeye geldim.Bu anlamda, kastettiğiniz şekilde, hiçbir kişiye hiçbir diyet borcum yoktur. Ben siyaseten varlığımı, kimsenin yokluğuna ya da birilerinin var ol demesine borçlu değilim. Beni başka birileri ile karıştırıyorsunuz. Emsalleri, çevrenizde giderek çoğaldığı için beni de öyle zannettiniz. Çok yanılıyorsunuz.” şeklindeki beyanlarına aynen katılıyoruz.
Sayın ARINÇ; gerçekten, Hukuk Fakültesindeki öğrencilik yıllarından itibaren siyasetin içinde yer almış ve tırnaklarıyla kazıya kazıya bir yerlere gelme başarısını göstermiştir.
Bize göre, AKP'nin ilk kuruluşunda,Tayyip Bey'in parti genel başkanlığını üstlenmesine rağmen, Tayyip Bey; Sayın ARINÇ'a ve Sayın GÜL'e nazaran sadece eşitler arasındaki birincidir.
Ancak, Sayın ARINÇ; zaman zaman, benim bu partide bir özgül ağırlığım vardır diyerek çıkışlar yapma gereği duymuş ise de, bu çıkışları çok cılız kalmış ve sonunu getirememiş, Sayın GÜL ile birlikte sergiledikleri pasif tutum ve politikalarla, Tayyip Bey'in AKP içinde giderek güç kazanmasına ve sonunda partiyi tek başına sahiplenmesine neden olmuşlardır.
Sayın ARINÇ'ın, kendisine yönelik eleştirilere verdiği cevabında yer alan;” ....Bazı dostlarımız ise, söylediklerimin doğru olduğunu, ancak bunun birileri tarafından suistimal edilerek partimiz aleyhinde kullanılacağı endişesini taşıdıklarını ifade ettiler.” şeklindeki beyanı, bize göre işin püf noktasını oluşturmaktadır. Türk siyasetinde başarısızlığın ve bozulmanın asıl nedeni olan yanlış da, bu beyanda yer almaktadır. Şöyle ki;
Siyasette doğrular mutlaka söylenmelidir, söylenen doğruların, birileri tarafından suiistimal dileceği ve parti aleyhinde kullanılabileceği endişesi, doğruların söylenmesine engel olmamalı ve doğruları söyleyen siyasetçiler de, sırf doğruları söyledikleri için eleştirilip dışlanmamalıdır. Bilakis, o doğrulardan dersler çıkarılmalı ve bu doğruları dile getiren siyasiler el üstünde tutulmalıdır.
Sayın ARINÇ ve cumhurbaşkanlığı öncesinde ve cumhurbaşkanlığı süresince Sayın GÜL, siyasetin bu önemli ilkesini uygulamaya koyamamşlar, Tayyip Bey'e boyun eğmişler ve parti içinde sadece eşitlerin birincisi olan Tayyip Bey'in, tek adam olmasına katkı sunmuşlardır.
Bu yönüyle, Sayın ARINÇ kendisine yönelik haksız eleştiri ve saldırıları normal karşılamalıdır. Bu aşamada, partisi AKP'yi, normal ve demokratik bir siyasi parti olarak görmemelidir.Parlementer sistemin ülkemizde tam olarak işleyememesinin altında yatan gerçek de, ARINÇ'a saldırmanın hafifliği içinde aranmalıdır.
Bu itibarla, Sayın KILIÇDAROĞLU'nun, 12 Eylül darbe anayasası ile birlikte eş zamanlı olarak, lider sultasını ortadan kaldıracak şekilde yeni bir Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları yapalım, seçim barajını kaldıralım, 12 Eylül darbe hukukuna da son verelim çağrısı; Türk siyaseti ve demokrasisi açısından, çok samimi,çok yerinde ve çok önemli tarihi ve hayati bir çağrıdır.
01/02/2016
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder