AKP hükümeti ile iki nedenden dolayı “yeni” bir anayasa yapılamaz:
1- Mevcut TBMM’nin yasal ve anayasal niteliği:
Geçenlerde Prof.Dr Erdoğan Teziç ile, mevcut anayasanın
değiştirilmesi, yeni anayasa yapımı konusunda sohbet ediyorduk; aslında
ben soruyordum, o açıklıyordu. Diyeceksiniz ki bir şair bir anayasa
bilgini ile nasıl konuşur? Bal gibi konuşur: Çünkü şiir Hukuk ve
Matematik duygu ve mantığı ile yazılır da ondan! Şimdi bu sohbetten
aklımda kalanları yazıyorum. Sorumluluk bana aittir. Aklı olan Erdoğan
Teziç’in ANAYASA HUKUKU (Beta Yayınları) adlı kitabını okur. İsteyen bir
başka anayasa uzmanının yazdığı anayasa hukuku kitabı okur. Gördüğüm
odur ki anayasa hukuku okumadan önüne gelen lagaluga yapıyor.
Şu anda yürürlükte olan bir anayasa var. Bu anayasa, darbe
dışında, bir kitabı masadan kaldırır gibi yürürlükten kaldırılamaz.
Barış içinde yürürlükten kaldırılması için mevcut TBMM’nin yeni anayasa
yapmakla görevli bir KURUCU MECLİS kurması, yapması, oluşturması
gerekir. Mevcut TBMM, mevcut anayasayı yürürlükten kaldırıp yerine yeni
bir anayasa yapamaz. Hele parlamanter düzene son verip yerine başkanlık
sistemi getiremez.
Mevcut anayasanın 175. maddesi anayasanın sadece
değiştirilmesine (ilk dört madde + 174. madde dışında revizyonuna,
onarılmasına) izin verir; mevcut anayasanın “revize”
edilmesi anlamındadır. Yani, anayasanın maddeleri ilk dört madde ile
çeliştirilmeksizin tamir edilebilir.
Ancak, AKP’nin uyanıkları İkinci BMM’nin (Büyük Millet
Meclisi) 1921 anayasasını yürürlükten kaldırıp 1924 anayasası ile
yenilemesini örnek göstererek “Biz de aynı şeyi yaparız! Bizim başımız
kel mi?” diyorlarmış. Yapamazsın bre zır cahil yapamazsın! Önce
tarihini iyi öğren!
23 Nisan 1920’de açılan BMM (henüz başında T(ürkiye) yok)
1876 anayasasını yürürlükten kaldırmamıştı. 20 Ocak 1921’e kadar 1876
anayasası ile idare edildi. Bu tarihte, aslında gerçek bir anayasa
olmayan, 1921 anayasası yürürlüğe girdi. Böylece Meclis yönetimi “İki
Anayasalı” (1876-1921) oldu. (Bu noktada, Bülent Tanör’ün OSMANLI-TÜRK ANAYASAL GELİŞMELERİ (YKY) adlı kitabını tavsiye ederim. (4.Baskı, sayfa: 290).
Şimdi iki anayasa nasıl olur diye soracaksınız? Olur, çünki
Osmanlı Devleti ölmemiş henüz ve Cumhuriyet doğmamış. Bir ara dönem.
Ancak, Büyük Millet Meclisi‘nin
1 Kasım 1922’de kabul ettiği 308 numaralı “Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin, hukuku hâkimiyet ve hükümraninin mümessili hakikisi
olduğuna dair” adlı kararnamesi ile saltanat kaldırılınca 1876 anayasası
da fiilen ilga edilmiştir. Geriye gerçek bir anayasaya benzemeyen 20
Ocak 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu’nu oluşturan “yatkın” (yumuşak)
metin kalmıştır. (E.Teziç.13 Baskı. s.169)
Nitekim, 29 Ekim 1923 tarihinde Teşkilatı Esasiye Kanunu’da
değişiklik yapan 364 sayılı kanuna dayanılarak anayasa değişikliği
yapılabilmiştir. (age.s.169).
“Kurucu Meclis” özelliğini devam ettiren İkinci BMM, 1876
anayasası artık yürürlükte olmadığı; 1921 anayasası da devletin şeklini
tanımlamadığı; devlet rejiminin niteliklerini belirlemediği; devletin
resmi bir başkenti bulunmadığı; resmi dili, bayrağı, ulusal marşı
belirlenmediği için, yeni devlet resmen kurulmadığı için, Kurucu Meclis
sıfatıyla, yeni bir anayasa, 1924 anayasasını yaptı.
İkinci BMM’nin hiçbir özellik ve niteliğine sahip olmayan
2016 TBMM’nin yeni bir anayasa yapabileceğini, dahası devletin
parlamanter rejimini başkanlık rejimine dönüştürebileceği İDDİA ETMEK,
hukuki cehaletten öte, anayasayı ilga etme girişimi ve vatana ihanettir.
Kaosa ve devletin yıkımına davetiye çıkarmaktır.
Şimdi traşı kesip sözü işin ustası Prof.Dr. Erdoğan Teziç’e bırakalım (Anayasa Hukuku, 13 Basım,s.156):
ANAYASALARIN YAPILMASI ve DEĞİŞTİRİLMESİ
[Anayasaların yapılmasına kurma ya da kuruculuk işlevi deniyor. Başka
anlatımla, devleti hukukî ve siyasî bir kurum olarak kuran iktidara, ya
da güce, kurucu iktidar denir. […] Kurucu iktidar, kaynağı ve yetkileri bakımından aslî kurucu iktidar (pouvoir constituant originaire) ve türev ya da tâli kurucu iktidar
(pouvoir constituant derivé) olarak ikiye ayrılır. Birincisi anayasanın
yapılmasını ikincisi de anayasanın değiştirilmesini ifade eder.
ASLİ KURUCU İKTİDAR
A— Aslî Kuruculuğun Tanımı
Aslî kurucu iktidar, daha önceden konmuş hiç bir hukuk kuralı ile
bağlı ve kayıtlı olmaksızın, bir devleti kuran, ona hukukî/siyasî
statüsünü veren; anayasayı ilk kez, ya da yeniden yapan iktidardır.
Aslî kurucu iktidar, yeni bir hukuk düzeni oluştururken, eski hukuk
düzeninin ortadan kalktığı, ya da hukukî bir boşluk bulunduğu
varsayımına dayanır.
Aslî kuruculuk değişik durumlarda ortaya çıkabilir. Bunlardan birincisi
yeni bir devletin kurulması durumudur: Örneğin, 1787’de ABD’nin
bağımsız bir devlet olması, (Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923 yılında
kurulması). 18. ve 19. yüzyıllarda merkezî millî devletlerin ortaya
çıkması, ya da 1960’lardan sonra, bağımsızlıklarına kavuşan Üçüncü Dünya
ülkelerinin oluşması gibi. İkincisi, bir savaş sonucu
yok olan devletin yeniden ortaya çıkmasıdır: Örneğin, 2. Dünya Savaşı
sonucu BatıAlmanya’nm 23 Mayıs 1949 Anayasası ile tekrar yeni bir devlet
olarak belirlenmesi gibi. Üçüncüsü, var olan anayasalı düzenin bir ihtilâl ya da darbe ile ortadan kaldırılması durumlarıdır.]
AKP hükümetinin çoğunlukta olduğu 2016 TBMM, hiçbir biçimde ASLİ
KURUCU MECLİS özellik ve niteliklerine sahip değildir. Dolayısıyla yeni
bir anayasa yapamaz, ancak usulüne uygun olmak koşuluyla mevcut
anayasayı değiştirebilir, tamir edebilir.
Bu yazdıklarımı eğer Başyüce, eğer Başbakan, eğer en azından on tane
AKP milletvekili bilmiyorsa, veyl Türkiye’nin haline! Vay Türkiye’nin
haline!
TALÎ KURUCU İKTİDAR
Bir kez daha tekrarlayalım : AKP hükümetinin çoğunlukta olduğu 2016
TBMM, hiçbir biçimde ASLİ KURUCU MECLİS özellik ve niteliklerine sahip
değildir. Dolayısıyla yeni bir anayasa yapamaz, ancak usulüne uygun
olmak koşuluyla mevcut anayasayı değiştirebilir, tamir edebilir.
Sanırım ki vaziyetin durumu anlaşılmıştır! Şimdi, Prof.Dr.Erdoğan Teziç’in ANAYASA HUKUKU (Beta, 13.bası) adlı kitabının 168-169. sayfalarından alıntı yapalım:
[“Anayasa’nm değiştirilmesi söz konusu olduğunda talî, ya da türev
kurucu iktidardan sözedilir. Talî, ikinci derecede önemsiz anlamına
geliyor . Oysa türev (derivé, müştak) sıfatı, nispî bir önemsizliği
ifade etmemesi açısından daha yerindedir. Hukuk tekniği açısından, her
ikisinin de ifade ettiği, yürürlükte olan anayasayı değiştirme
yetkisidir (pouvoir de révision).
Aslî kurma fonksiyonundan farklı olarak, türev kurucu iktidar, mevcut
anayasa kurallarını değiştirirken, ya da buna yenilerini eklerken,
yürürlükteki anayasanın koyduğu kurallar çerçevesinde hareket eder; bu
bakımdan da, türev kurucu iktidar, kurulmuş bir organdır. Aslî
kuruculuktan gene farklı olarak, türev kuruculuğun hukukî bir işlev
olduğu tartışmasızdır. Bu açıdan, bunun sahibinin kim olduğu ve hangi
hukukî çerçevede ve usûller uyularak kullanılacağı da daima hukukî bir
sorundur.
Türev kurma fonksiyonu, anayasayı değiştirme yetkisi olduğuna göre,
anayasalar, nasıl değiştirileceklerine ilişkin kuralları da içerirler.
Çünkü anayasalar değişmez, dokunulmaz metinler olmayıp, zaman içinde
koşullara göre değişikliğe uğrayabilirler.
Anayasa değişikliğinin hangi organ, ya da makam tarafından yapılacağı
bir tercih sorunudur. Ancak bu tercih ortaya konurken, hukukun tutarlı
olma ilkesine uyulmalıdır. Örneğin millî egemenlik anlayışına dayanan
bir sistemde, anayasayı değiştirme yetkisi, milletin temsilcilerinden
oluşan meclise tanınmalıdır.
Anayasaların değiştirilmesine ilişkin olarak, ikili bir ayrım
yapılır: Yatkın (yumuşak, ya da esnek = souple), katı (sert = rigide).
Yatkın Anayasalar / Katı Anayasalar
— Yatkın, esnek, ya da yumuşak anayasa denildiğinde,
bir anayasanın herhangi bir kanunla değiştirilebilmesi anlaşılır.
Gerçi bu tür anayasalar da, önemleri nedeniyle, uygulamada herhangi bir
kanundan daha güç değiştirilir ama bu durum, hukuken yatkın anayasa ile
öteki kanunlar arasında bir kademelenme yaratmaz. Yatkın anayasanın
bulunduğu bir ülkede, talî kuruculukla, alelâde kanun koyuculuk özdeş
olmakta, birbirinden ayrılmamaktadır. Anayasanın bütünüyle yatkın
nitelikte olduğu İngiltere’de, şeklî bakımdan bir anayasanın mevcut
olmadığı belirtilir. Başka söyleyişle, yatkın anayasa maddî anlamda bir
anayasadır ama, şeklî anlamda bir anayasa sayılmamaktadır.
İngiltere örneğinde olduğu gibi, kaideten teamülî anayasaların
hepsi yatkındır. Ancak yazılı anayasa türleri içinde de yatkın olanlar
vardır. Örneğin. 1814 ve 1830 tarihli Fransız anayasaları, nasıl
değiştirileceklerine ilişkin bir kural içermedikleri için, yatkın
anayasaydılar. 1848 tarihli İtalyan anayasası da yatkın bir anayasaydı
ve 1922’de faşistler iktidara gelince, sonraki yıllarda bütün siyasî
kurumlar kanunlarla değiştirmişler, örneğin yasama meclisi yerine
mesleklerin temsili esasına dayalı Korporasyonlar Meclisi
kurabilmişlerdi. Türkiye’de 20 Ocak 1921 Teşkilâtı Esasiye Kanunu yatkın
bir anayasaydı. Nitekim Cumhuriyeti ilân eden 29 Ekim tarih ve 364
sayılı “Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Mevaddmın Tavzihan Tadiline
Dair Kanun”la Anayasada değişiklik yapılabilmişti.
— Katı anayasa denildiginde bir anayasa metninin
herhangi bir kanunla değiştirilememesi, değiştirilmesi için öteki
kanunların yapılmasından daha güç ve farklı usuller anlaşılır. Başka
anlatımla, katı anayasa şeklî anlamda anayasayla eş anlamlıdır.
Anayasaların katılığını sağlamak üzere, biçim ve usul yönünden
getirilen kayıtlamaların yanısıra, bazen süre ve içerik (muhteva)
yönünden getirilen kayıtlamalarla, katılığın daha da güçlendirildiği
olabiliyor. Örneğin 1791 Fransız Anayasasında, değişiklik yapılabilmesi
için on yıllık bir sürenin geçmesi gerekiyordu. Yakın bir örnek olarak,
1975 tarihli Yunanistan Anayasasına göre (m. 110), bir anayasa
değişikliği yapıldıktan sonra, beş yıl geçmedikçe hiç bir anayasa
değişikliği yapılamıyor. İçerikle ilgili kayıtlamalara gelince, 1958
Fransız Anayasasına göre (m. 89), hükümet biçiminin Cumhuriyet olduğuna
ilişkin kural değiştirilemez. Aynı yönde kurallar, 1947 İtalya (m. 139),
1976 Portekiz (m. 239) ve T.C. 1982 Anayasasında (m. 4) var. Bu
kurallann hukukî değeri ve niteliği üzerinde ilerde ayrıca
durulacaktır.”]
AKP iktidarı ile “Başkanlık isterim de isterim!” diye tutturan Başyüce’ye birinin şu iki gerçeği mutlaka anlatması gerekiyor:
1- Mevcut TBMM, bir Asli Kurucu Meclis olmayıp bir Tali
Kurucu İktidar olabilir ve yeni bir anayasa yapamaz, ancak ve sadece
mevcut anayasanın maddelerini, ilk dört maddenin koruması altında
değiştirebilir.
2- Mevcut 1982 anayasası katı bir anayasa olup değiştirilemez
maddeleri (1, 2, 3, 4) vardır. Ben de bu dört maddeye 174. maddeyi de
ekliyorum. Katı anayasalar ancak yeni Kurucu Meclis tarafından
değiştirilebilir. Gerisi de lagalugadır.
Mevcut Anayasa ile Türkiye dünyanın en demokratik ülkesi haline
getirilebilir. Bu anayasayı toptan değiştirecek bir anayasayı ancak bir
Kurucu Meclis yapabilir. Ancak kurucu meclis turşu gibi kurulmaz. Kurucu
Meclis kurmak, siyasal partilerin genel seçime girmesine benzemez.
Kurucu Meclis’te genelevlerin temsilcisi de olacaktır. Özel ve çok güzel
bir meclistir Kurucu Meclis. Hiçbir siyasal parti resmen yer alamaz.
Ve R.T.Erdoğan ile tayfası Kurucu Meclis’in önünden bile
geçemeyecektir.
Mevcut TBMM, mevcut anayasanın ilk dört maddesinin ve benim 174. maddenin tek bir harfini bile değiştiremez.
Özdemir İnce/ozdemirince.com
Yorum Gönder