Anayasanın laik hükümlerine karşın, ülkemizin iktidar tarafından planlı bir şekilde dinsel devlete doğru evrilmesi, aydınlar tarafından endişeye neden olmakta. Bu nedenle, Kadın Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Necla Arat, metnini aşağıya aldığımız, Başbakan Davutoğlu’na yazdığı mektubu, bu endişeyi dile getirmek için aşağıya alıyoruz. Laiklikten endişe eden öteki sivil toplum kuruluşlarından tepkiler geleceği sanılıyor. Çünkü laiklik gitti mi, ülkede demokrasi de gider, o zaman Türkiye asla çağdaş bir devlet olamaz, laikliğin olmadığı ülkede bilim de üretilemez. Müslüman ülkelere bir bakın, hemen hepsi (özellikle Orta doğudaki Müslüman ülkeler) kan ve ateş, gericilik içinde kıvranıyor. Örnek mi, katı Müslümanlıkla yönetilen, laikliğin olmadığı 50-60 dan fazla bir buçuk milyar nü nüfuslu Müslüman ülkelere bir bakınız, hangisinin durumu çağdaş, ne kadar bilimsel buluşlar üretmişler. Türkiye’mizde bile bilim dalında sadece Prof. Dr. Aziz Sancar Nobel ödülü aldı. O da, kendisinin de dediği gibi Atatürkçü Laik eğitim sayesinde olmuştur. Birtakım dinci, gerici toplum ve devletlerin yatıp kalkıp “Yahudileri” kötülediklerini es geçip, bütün dünyada Yahudi bilim adamlarının bilime katkıları ve bilimsel buluşları nedeni ile aldıkları Nobel Bilim ödülü sayısı kaç tane biliyor musunuz, tam yüz civarındadır. Osmanlı, şunu unutmayın, bilimsizlikten, bilime ilgisiz kalmaktan batmıştır. Sadece dinle, sadece imam hatiple ülke kalkınamaz, aydınlanamaz.
Bilim, mutlak laik düşünceyle üretilir.
Öyleyse ülkeyi dinsel devlet yapılanmasına sürüklemek, ülkeye yapılan çok büyük kötülüktür, bunu ileride tarihler böylece yazacaktır.
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
BAŞBAKAN SAYIN AHMET DAVUTOĞLUNA AÇIK MEKTUP
Sayın Başbakan,
Son günlerde "dini inanç özgürlüğü" kavramını kullanarak, sanki ülkemizde insanların cuma namazına gitmeleri engelleniyormuş gibi, gerçekte Anayasa'ya ve laiklik ilkesine aykırı bir dayatma içeren "Cuma Namazı İzni" genelgesine imza attınız.
Genelgenin ilk cümlesinde "Anayasa ve ilgili mevzuatla güvence altına alınan dini inanç özgürlüğünden" söz ettikten sonra, bu güvencede ne gibi bir eksiklik görerek cuma namazı saatini yeniden düzenleme ihtiyacı duyduğunuzu anlamakta güçlük çekiyoruz.
Ülkede kan gövdeyi götürürken devleti dine göre biçimlendirme programını sürdürmenizi kınıyoruz.
Kadın kuruluşları AKP'nin on üç yıllık iktidar sürecinde devletin dine göre biçimlendirilmesi kapsamında yaratılan iklim içinde hayat bulan, kadınları aşağılayıp olumsuz yönde etkileyen, antidemokratik, İnsan Haklarına ve Laikliğe aykırı çeşitli söylemlerden çok büyük bir kaygı duymaktadır.
Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde "Babanın kızına şehvet duyması haram değil" türünden sapıklığı meşrulaştıran fetvalar yer almakta ve Diyanet'in 2016 Takvimi'nde "Kürtaj yaptırmanın cinayet olduğu" vurgulanmaktadır.
Ayrıca, kadınların örtünmeleri, çalışmamaları, yalnızca erkekleri için yaşamaları, konuşmamaları, şarkı söylememeleri, nişanlıları ile el ele tutuşmamaları, hamileyken sokağa çıkmamaları, kız yurdunda kalan kız öğrencilerin yurt içinde pijama ile dolaşmalarının ahlaka aykırı olduğu gibi ataerkil ve cinsiyetçi kompleksleri yansıtan akıl dışı öneriler kitleler arasında yaygınlaştırılmaktadır.
Bütün bunlar (ve daha niceleri) olurken susan iktidarınız, şimdi kamuoyunu "Cuma namazı kılanlar ve kılmayanlar" diye ikiye bölecek bir genelge yayınlamakla bir kez daha devleti dini referanslarla yönetme örneği sergilemektedir.
Oysa, laik bir devlette din esaslı düzenleme yapılamaz. Gerçek anlamda laik ve demokratik bir ülkede kadın hak ve özgürlüklerine de, kadın bedenine de müdahale edilemez.
Bütün bunları size anımsatarak ülkenin üzerine çöken karanlığı iktidarınız süresince daha da yoğunlaştırmamanızı diliyor; milletin size verdiği görev için ettiğiniz yeminin gereğini yerine getirmenizi istiyoruz.
Saygılarımızla.
Prof.Dr.Necla Arat Kadın Araştırmaları Derneği Başkanı
Yorum Gönder