Devlet adamı tutarlı olmak zorundadır! - Güner Yiğitbaşı

Devlet adamı tutarlı olmak zorundadır! - Güner Yiğitbaşı
Devlet adamı sıfatını hakkıyla kazanabilmek, o kadar kolay olmasa gerek.

Devlet adamı denildiğinde, orada bir durmak ve düşünmek gerekmektedir.

Seçim ve seçimler kazanarak, devletin önemli mevki ve makamlarına gelmekle, gerçek anlamda ağırlığı olan, sözlerine ve samimiyetine güvenilen, insana güven ve huzur veren  bir  devlet adamı olunamadığının örneklerini hep birlikte görüyoruz.

Devlet adamı vardır; yıllar geçse de, ölüp gitse de, adını asla unutamayız, yeri geldiğinde, geçmişte yaptıklarıyla ve sarf ettiği sözleriyle, kendisini sürekli hatırlar ve anarız.

Yine bir başka türden devlet adamı vardır ki; esen rüzgara göre ve işine geldiği gibi konuşan, söyledikleri birbiriyle çelişen, tutarsız, çifte standart düşünen, konuşan ve davranan, bazı olaylarda ve koşullarda  gerçekten doğruları söylese ve yapsa da, aynı koşulları taşıyan başka bir olayda,şahsi ve siyasi kaygı ve menfaatlerini ön planda tutarak, aynı doğruları yapamayan ve söyleyemeyen, zaman zaman, başkalarına nasihat olarak söylediği güzel sözler, kendisi o sözlere uygun davranamadığı için ağzına hiç yakışmayan ve inandırıcılığını kaybeden bir davranış, kişilik ve ruh hali sergileyen, bu nedenle, insana güven ve huzur veremeyen, samimiyetine bir türlü inanamadığımız, adını hiç anmak dahi istemediğimiz, görevden ve bu hayattan göçüp gittikten sonra da, adını asla hatırlamak istemeyeceğimiz, bugünkü gücünü ve saygınlığını sadece işgal ettiği makamdan alan şahsiyetler.

Hepinizin bildiği gibi, geçtiğimiz günlerde, İstanbul Çağlayan, yeni ismiyle Savcı Mehmet Selim KİRAZ Adalet Sarayında çok üzücü ve müessif bir terör hadisesi yaşadık.Bu baskın eyleminin devamı sırasında, Hükümet tarafından basın organlarına yayın yasağı konuldu. Bu, anlık yayın yasağına, kimsenin bir diyeceği olamaz, devam etmekte olan kurtarma operasyonunun, bizim bilemediğimiz zorunlu bir gereği olarak, böyle bir yasak konulmuş olabilir.

Ancak, operasyonun tamamlanmasının ertesi günü çıkan bazı gazetelerin; rehin alınan şehit savcımızın, teröristlerce rehin alındığı halini gösteren fotoğrafını yayınlamış olmaları nedeniyle, o gazetelerin muhabirlerinin, şehit savcımızın cenaze törenine katılmalarına ve gazetecilik görevlerini yapmalarına yasak konularak engel olunmasının, demokrasinin ilkeleriyle, basın ve halkın haber alma özgürlükleriyle örtüşen hiçbir haklı nedeni bulunmamaktadır.

Başbakan DAVUTOĞLU tarafından bizzat alınarak uygulanan bu yasak, hiçbir haklı nedene dayanmadığı gibi, demokratik de değildir.Bu da bize göre, bir nevi devlet terörüdür.

Bu yasağın, savcımızın odasını basan ve onu rehin alarak sonra da şehit eden teröristlerin ve mensubu oldukları örgütün propagandasını yapmaya vesile olunduğu gerekçesiyle alındığını zannediyoruz.

Bu şekilde, cenaze törenine getirilen antidemokratik ve keyfi yasağı, hiçbir koşulda kabul etmemekle birlikte, hadi diyelim ki, bu basın organlarımız, illegal bir örgütün propagandasına alet oldular, siz bu duyarlılığı ve titizliği, niçin her daim ve her illegal örgüt için gösterip aynı yasakları uygulamaya koymuyorsunuz ve örgütler arasında bir ayrıma gidiyorsunuz, yoksa, sizin için, binlerce yurttaşımızın ve güvenlik görevlilerimizin kanına giren onları hayattan ve sevdiklerinden koparan PKK bölücü terör örgütünü illegal silahlı ve bölücü örgüt saymıyor musunuz, PKK örgütünü, terör örgütü listenizden sildiniz de, bizim mi haberimiz olmadı?

Marjinal bir örgüt karşısında gösterilen ve bir bardak suda fırtına yaratma anlamına gelen hassasiyetin zerre kadarının, paralel bir devlet haline gelen, Güneydoğu Anadolu bölgemizi fiili hakimiyeti altına almış bulunan çok azılı, güçlü ve silahlı, bölücü ve ülkemizin birliği için çok tehlikeli  PKK  örgütüne karşı gösterilmemesi, bölücü PKK Terör örgütü ile müzakere masasına oturulması, onun hapisteki liderinin mesajlar yayınlamasına izin verilmesi, ayağına heyetler gönderilmesi, nevruz gibi özel günlerde mesaj yayınlaması için kendisinden ricacı olunması, gözünün içine bakılması, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış olmasına rağmen, ÖCALAN'a diğer mahkumlardan ayrı özel bir statü tanınması, Güneydoğu illerimizdeki PKK bayrak ve flamaları ile ÖCALAN posterlerinin; şehir ve ilçelerin duvarlarına, devlet dairelerine asılması, sokakların ve meydanların isimlerinin Kürt isimleriyle değiştirilmesi ve bunlara benzer bölücü eylemlerin sürekli ve kalıcı bir hal alması, tüm bu eylemlere ve fiili oluşumlara, AKP iktidarının imkan tanıması ve  açıkça göz yumması, bizzat iktidar eliyle PKK illegal bölücü silahlı örgütünün propagandasının yapılması ve hatta bu örgütün zımnen tanınmış olması değil midir?

Yok Ahmet Bey; şayet siz bir devlet adamı ve bu ülkenin Başbakanı iseniz, bu ayrımcılığı yapmaya, tutarsız ve çifte standart bir uygulamaya imza atmaya hakkınız olamaz. Zira, siz Başbakansınız ama, sakın unutmayınız ki,saygın ve büyük bir devlet olan Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanısınız, Türkiye Cumhuriyetini temsil etmektesiniz, bizler de bu Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarıyız, sizin bu tutarsız ve çifte standart, savunulması asla mümkün olmayan antidemokratik uygulamanız, her şeyden önce, sizin yönetiminiz altında bulunan bizlerin de itibarını sarsmaktadır, bu çifte standart antidemokratik yasaklarınız, sizin kadar bize de zarar vermektedir, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin saygın vatandaşları olarak bizler, sizin adınıza böyle keyfi ve antidemokratik yasağa, asla layık değiliz, kendi itibarınızı düşünmeseniz de, millet olarak bizlerin itibarını ve gururunu rencide ettiniz.

Devlet adamları; kararlı duruşlarıyla, yere, zamana ve koşullara göre çelişmeyen sözleriyle ve icraatlarıyla,Türk Milletinin gerçek anlamda layık oldukları demokratik ve tarafsız bir yönetime kavuşmuş olduklarını, hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde, göstermek zorundadırlar.

03/04/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat 

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget