Seçimler yaklaştıkça, AKP'nin iktidardan düşmesi halinde, bugüne kadar AKP iktidarını eleştiren ve sosyal medyada paylaşma rekorları kıran çok okunan yazılarıyla ve bu yazılarını daha sonra çok baskı yapan ve satan kitaplara dönüştürerek, AKP iktidarının sırtından bol paralar kazanan bazı yazarlarımızın; sermayelerini kaybedecek olan tüccarların korkusuna kapılarak, bırakınız seçim kazanmayı, seçim barajını dahi aşmaları mucize olan bazı partilerin gösterdikleri, tek özellikleri şu veya bu nedenle isimleri duyulan milletvekilleri adayları üzerinden, Vatan Partisini parlatma ve öne çıkarma, CHP'yi itibarsızlaştırarak zayıflatma amacıyla, ülkemizdeki tek iktidar alternatifi olan CHP'yi eleştirerek yerden yere vuran bazı köşe yazarlarının bu inanılmaz tavır ve gayretlerini gördükçe, üzülüp şaşırmamak mümkün değil.
Bugün Sözcü Gazetesinde çıkan VATAN başlıklı yazıyı okuyunca; bizim de kendisini severek ve beğenerek okuduğumuz çok tanınmış bir yazarımız nasıl olur da, bu ülkenin tek iktidar alternatifi ve yazılarına bakıldığında kendisinin de beğenmediği ve sürekli eleştirdiği AKP'nin en güçlü rakibi olan CHP'nin seçmen tabanının ve CHP'ye oy vermeyi düşünen yeni seçmenlerin kafalarını karıştırarak, CHP'nin seçimlerde kan kaybetmesine ve AKP'nin yeniden çoğunluğu sağlayarak, iki başlı antidemokratik bir yönetimle, Türk Milletinin başına çorap örmeye devam etmesine katkı sunabilir? Diyerek saçımızı başımızı yolduk.
Yazıya bakıyoruz, örneğin Anayasa Mahkemesinin önünde cübbesiyle adalet nöbeti başlatan,hukuk tarihine damga vuran avukatın Vatan Partisinin milletvekili adayı olduğunu beyan ederek, bu kişi ile CHP'nin aday gösterdiği kişileri mukayese ediyor ve Vatan Partisinin, aday bazında CHP'ye yüzde yüz fark attığını iddia ediyor.
Yazarımız; Vatan Partisinin adayları üzerinden isimler vererek mukayeselerine devam ediyor, örnek verdiği isimlerden birisi de, kendisini televizyonlardan sunduğu CEVİZ KABUĞU programından tanıdığımız değerli bir gazeteci yazarımız. Abdullah ÖCALAN'ı İmralıda yargılayan ve daha sonra Yargıtay Üyeliğine seçilerek emekli olan yargıcımızı da, Vatan Partisinin adayı olarak CHP adayları ile mukayesesine malzeme yapıyor.
Olabilir, Vatan Partisinden aday olan bu avukat, gazeteci ve emekli hakim, kendi çaplarında mutlaka değerli kişilerdir, yazarımız da bu kişileri beğenebilir ve bu beğenisini, CHP aleyhine bir algı operasyonu yapmadan, yazılarında paylaşabilir, demokrasinin olmazsa olmazı olan düşünce ve düşünceyi serbestçe açıklayabilme özgürlüğü bunu gerektirir, ancak, bu özgürlüğü kullanırken, tam da seçim arifesinde, demokrasi ile diktanın oylanmasının yağılacağı 7 Haziran seçimlerine fesat karıştıracak olan açıklamalardan sakınmak da, demokrat ve özgürlüklerden yana olmanın bir gereğidir.
Anayasa Mahkemesi önünde adalet nöbeti tutmak ne demektir? Allahınız aşkına. Avukatın böyle bir görevi yoktur, avukat dilekçesini en iyi şekilde yazar ve Anayasa Mahkemesine verir, sonucu bekler. Sonucun çabuklaştırılmasını istiyorsa, yeniden dilekçe verir, bu nöbet tutmalar bize göre, başvurunun sonucunu olumlu olarak etkileyen yasal ve hukuki davranışlar olmayıp, vitrine, gösterişe ve reklama yönelik davranışlardır. O avukat arkadaşımız da, amacına ulaşmış ve hukuk tarihine damga vuran bir hukukçu kimliğini kazanarak(!) bu hareketini oya tahvil etmek için aday olmuş ve sayın yazarın övgülerine mazhar olmuştur.
Gelelim, CHP adaylarıyla kıyaslanan meşhur ve tanınmış gazeteci yazarımıza; televizyonlardan sunduğu CEVİZ KABUĞU programı ile önemli konuların tartışılmasına ve kamuoyunun bilgilendirilmesine çok olumlu katkılar sunduğunda hiçbir şüphe duymadığımız, birkaç kez programına telefon ile bizim de konuk olduğumuz bu gazetecimiz, daha önce siyasete soyunmuş ve şu anda ismini hatırlayamadığımız bir partinin genel başkanlığını üstlenmiş ve şu veya bu nedenle başarılı olamayarak, genel başkanlığı ve aktif siyaseti bırakmıştır.Kendisi, milletvekili olmadan da, pekala, bu ülkeye ve bu ülkenin demokrasisinin gelişmesine, gazeteci ve yazar olarak daha fazla hizmet edebilir, Vatan Partisinden adaylığı, CHP adaylarıyla kıyaslanarak, CHP'yi itibarsızlaştırmanın malzemesi yapılması, bu gazeteci yazarımızı üzmüş olmalıdır.
ÖCALAN'ı İmralıda yargılamak, o yargılamayı yapan hakime, insan olarak ve mesleki yönden artı bir üstünlük ve değer kazandıramaz. O yargılamada bir başka hakim başkan olsaydı da, o yargılama yine yapılacak ve ÖCALAN'ın mahkumiyetine kesin olarak karar verilecekti. Siz yargılanan kişinin ününe bakarak o yargılamayı gözünüzde büyütmeyin, ÖCALAN davası, Türk Hukuk Tarihinin en kolay bir şekilde vicdanları sızlatmadan karara bağlanan bir davasıdır. ÖCALAN'ın suçlandığı eylemlerin sübutu için delil aramaya bile gerek yoktur, ÖCALAN, PKK lideri olarak tüm eylemlerini, cinayetlerini halkın gözlerinin önünde onların tanıklığı ile işlemiş olup, onun yargılanması ve suçluluğunun mahkeme kararı ile tescil edilmesi, sadece hukuki bir formalite olarak yerine getirilmiş olup, ÖCALAN hakkında verilen ölüm cezası da, kamuoyunun vicdanında kolaylıkla onay bulmuştur. İnanın, emekli bir hakim,savcı ve şu anda da avukat olarak çok samimi bir şekilde söylemek istiyorum, çok sanıklı, müşteki sanıklı ve bol tanıklı, karşılıklı hakaret, tehdit ve müessir fiil içeren asliye cezalık bir mahalle kavgasının yargılamasında, gerçeği bulmak için sarfedilen çaba, ÖCALAN davası için sarfedilen çabanın çok üzerindedir. Bu itibarla, sayın yazarın hangi düşüncelerle, ÖCALAN'ı yargılayan hakimde artı bir üstünlük bulduğunu ve CHP adaylarıyla kıyaslamada malzeme olarak kullandığını anlamakta zorlanmaktayız.
Sayın yazar tarafından eleştiri konusu yapılan, CHP Genel Sekreteri Sayın Gürsel TEKİN'i; “HDP'nin barajı aşmasını arzu ederiz, HDP'nin güçlenmesi bizi çok mutlu eder” dediği için özellikle tebrik ediyoruz. Biz de bu beyanın altına imzamızı atıyor ve HDP'nin barajı aşarak meclise girmesini yürekten diliyoruz. HDP'nin barajı aşamayıp da çöpe gidecek olan oylarının, bu ülkeye HDP'den daha büyük zararlar vereceğinin bilincindeyiz.
Bir köşe yazarı olarak bugüne kadar yazdığımız yazılarımızı takip edenler bilirler, PKK ve HDP'nin yaptıklarını şiddetle eleştirmişizdir, AKP'nin; başı, kıçı ve gövdesi bilinmeyen gizlice yürüttüğü çözüm sürecini en ağır şekilde eleştirenlerden biriyiz, ancak, Kürtleri ve onları temsil eden HDP'yi inkar edemeyiz, bu sosyolojik ve etnik gerçeği kabullenmek ve Kürtlerin de mecliste HDP tarafından temsil edilmelerine, kontrol altında tutulmalarına tahammül etmek zorundayız, bu tahammül gücü, demokrat olmanın asgari koşul olup, parlak yazılar yazan ve çok okunan yazarlarımızın da, yazdıklarında samimi ve gerçek bir demokrat olup olmadıklarının en önemli kriteridir.
Diyelim ki, HDP barajı aşamadı ve meclis dışında kaldı, siz zannediyor musunuz ki, uslu uslu köşelerinde oturacaklar, tabii ki hayır, onları ve temsil ettikleri kitleyi illegaliteye ve sokağa mahkum etmiş olmayacak mıyız?
Bu nedenle, CHP'ye yapılan karalama ve haksızlığı ve bu yolla AKP iktidarının değirmenine su taşıyanları, kim olurlarsa olsunlar, kınıyoruz.
10/04/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder