Ankara’da Himalaya Tuzu ile şifa dağıtan bir dükkân
Batıkent İlk yerleşim Mahallesi Semt pazarı üstü Metro Ucuzluk Pazarı dükkanlarında bir ev aletimizin tamiri için dolaşıyordum. Daracık sokaklarını dolaşırken, çok ilginç tabelası bulunan adı kadar ilginç, Ankara’da hiçbir yerde böyle tuzla tedavi yerinin olmadığını öğrendiğim sokakta rastlantı sonucu bir dükkâna rastladım. 2’nci peron no 59 da kapının üzerindeki tabelada “AKADEMİ HİÇ DÜŞÜNCE SIRLAR ATÖLYESİ” gibi ilginç gizemli bir yazı okunuyordu. Bu gizemli levha adının neden böyle yazıldığını merak ettiğim için içeri girip bana çok genç görünen 25 yaşlarında gösteren ve gerçek yaşının 57 yaşında olduğunu öğrendiğim dükkân sahibi üniversite çıkışlı Şenel Akdemir bu tabelanın nedenini şöyle açıkladı:“Bu levhayı şunun için koydum, mekanıma gelen vatandaşlara dükkânda tasavvufla ilgili konuşmalar yapıyorum orada. Kuantum bu evrenin enteresan bir sırrı, kuantumu anlarsanız tasavvufu aha iyi anlıyorsunuz. Çok bağlantı var arada biraz bunları anlatmaya çalışıyordum onun için bu adı kullanıyorum. Birçok tasavvuf erbabı Mevlanalar, Şemsler, Farabiler aslında kuantumu anlatmışlar. Fakat o zamanları buna kuantum denilmemiş, biraz da söyledikleri anlaşılmamış, şimdi de bunların çoğunu söylediklerini Kuantum bilimi bilimsel olarak ispatlıyor. Bir örnek vereyim Şemsi Tebrizi der ki mesela “bütün kâinat yekvücuttur görünmez iplerle birbirimize bağlıyız” der. O zaman yaşayanlar aramızda görünmez bir ip mi var, nasıl bağlıysa anlayamamışlar. Ama Kuantum bilimi adına plazma denilen beşinci element bulundu, şimdi toprak ateşten sonra beşinci element; plazmit alanda her birimize elektrik sinyalleri ile birbirimize bağlı olduğumuzu elektronlar düzeyde ispatladı. Dolayısıyla aslında o zaman anlaşılmayan bu günkü şeyden bilimsel çalışma ile aydınlığa çıkmış oldu. Sır burada işte”.
İşte böylesine ilginç tabelalı dükkâna girdim, içerisi çok daha ilginçti ve hiçbir dükkânda böylesine görüntü görmemiştim. Duvarlarda boya badana yoktu ama düzgün bir şekilde taşlarla örülmüş duvarlar görüntüsü haliyle insanda garip duygular uyandırıyordu, görüntü bir düşler evi gibi sanırsınız. Bu tabelanın sırrını dükkân sahibi Siyasal Bilgiler Fakültesi çıkışlı Giresunlu olduğunu öğrendiğim Şenel Akdemir’e sorunca bu açıklamada bulundu. Sonra dükkânın içine göz atmaya başladım. Bir köşede üç tane bayan Himalaya tuzu kalıpları dolu torbanın başında, torbadan aldıkları kristal tuzları pazarlanmasında kolaylık olsun diye daha küçük keselere bölüştürüyorlardı.
Tuzdan kanepede yatarak tedavis
Duvarlarda ilginç görüntüler vardı, bir köşede Prof. Dr. Canan Karatay’ın kaya tuzunun yararlarını anlatan gazete kupürü ve bazı gazete haberlerinde tuzunun öneminden belirten çerçevelenmiş gazete kupürleri; duvardaki raflarda dizili Himalaya tuz kalıplarından yapılmış sarımsı renk veren gece lambaları sürekli yanıyordu, bu lambaların ışığı da odaya mağaraya benzer loş garip bir görüntü veriyordu. Farklı heykelciklerle ile duvarda kare şeklindeki kağıtlara yazılmış buraya gelip tuzdan yararlandığını yazan kişilerin notları yazıları çerçevelenmiş asılı idi, karşı duvarın dibinde tuzdan yapılmış bir kanepe, kanepenin üstüne kare şeklinde tuz kalıpları yan yana sıkça döşenmiş, alttan ısıtılıp aydınlatılıyor, o kanepenin üstüne oturan yatan kişiler tuz kanepenin ağrılarını giderdiğini söylemekteler. Vardığımda Himalaya tuzundan yapılmış kanepenin üstüne uzanmış döne döne tuzun yararından faydalanmaya çalışan yaşlı bir adam yatıyordu. O kanepenin önünde yerde bir levhaya büyük harfle yazılmış “bakışa göre akış, akışa göre nakış” yazılı biz özdeyiş okunuyor. Yine duvarda bir tabelada “Hayat her zaman insana gülmez azıcık da sen gıdıkla” yazısını okuyoruz. Duvarlarda çeşitli çerçevelenmiş fotoğraflar, ne olduğunu bilmediğim bazı ilginç tılsımlar görülüyordu. Yine o Himalaya tuzundan yapılmış kanepesinin yanında başka kanepede tuz kanepesinde oturma veya yatma sırasını bekleyen iki bayan oturuyordu.İşte bu garip görüşlü odada insan kendini gizemli bir sihirbaz odasında veya bir uzaylının evinde imişsiniz gibi sanıyor. Bu gizemli dükkânın sahibi Şenel Akdemir şu bilgileri verdi:
Ş.A. “-Burası Akademik hiç düşünce. Ben çok kilolu olduğumuza inanıyorum, ne kadar çok düşünceniz varsa o kadar çok karışıksanız, ne kadar çok karışıksanız da o kadar da dağınıksınız huzursuzsunuz. Tasavvuftaki en yüksek mertebelerden birisi hiçlik makamıdır. Şimdi kuantumla beraber yeni bir trend var dünyada sıfır noktası sıfıra ulaşmak, niye sıfır noktası her şeyin başladığı nokta. Kaynakta direk bağlantılı olduğumuz nokta, sıfır noktasında hiçlik devreye giriyor, hiçliğin de heplik olduğunu düşünüyoruz. Tuzla olan bağlantısı işe şu, eskiden Anadolu’da Keloğlan’ın annesi Keloğlan’a “git tuz al gel” demezmiş, “git hiç al gel” dermiş. Çünkü tuzun içerisinde bu gezegende var olan ve sizin vücudunuzda bire bir eşi olan tüm mineraller var. Kalsiyum, bakır, magnezyum, demir aklınıza ne gelirse 84 mineral var. Bizdekilerle beraber bu sayı 103. Size eğer beninizde anne karnında o hücrelerin dokuların oluşurken ki hafızayı tekrar oluşturabilecek bilgiyi geri gönderirseniz hücrelerin bir algısı var, kendini onarabiliyor yenileyebiliyor ve iyileştirebiliyor. Nitekim 90 yaşındaki bazı insanın dişlerinin çıktığını duymuşsunuzdur. Vücudunuzun da algısı var, yüzünüzdeki aynı ten aynı renk geri geliyor, hafıza var.Soru C.K.: Bu Himalaya tuzunun gerçekten bir tedavi kudreti mi var? Mesela şu tuz kanepesinde arkadaş yatıyor, alttan ışık ısı veriliyor. Vücuda kemiklere manyetik bir etkisi mi var.
Ş.A. “-Var, tuzun içinde mineraller var, her mineralin de frekans değeri var. Doğal tuzların hepsinde 84 mineral var aslında. Sadece o doğal tuzu eşesine bağlı hücrenin içerisine girebilme marifeti biraz farklı. Bizim ülkemizde Çankırı vs. tuzları çıkar, çok değerli tuzlardır. O tuzun içindeki minerallerin frekanslarını tekrar bedene gönderirseniz. Bir tane üstat çıktı Profesör Albert Friskov, prizmanın altına paslanmış bir bıçağı koyuyor, 60 saat sonra bakıyorlar ki bilim insanları laboratuvarda eskisinden keskin olmuş o paslanmış metal. Şimdi sorunuza geliyorum.
Siz onu oluşturan maddeyi enerjiyle buluşturursanız Maddenin kendini aslı formda onarım olmadaki aktifi kaçınılmazdır. Sizin bedeniniz enerjik bir beden oluştuğu için kendimizi etten kemikten bir post sanıyoruz. Hani Yunus Emre diyor ya, “ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” diyor. Asıl görünen bu, siz asıl görünmeyen ise enerji kümesine alışıyorsunuz. Sizin için gerekli minerallerin frekansları da tuzla okyanusta oluştuğu için tuzla beraber tuzlu su oluşturur. Onun içindeki oluşturulan tuzlu su yoğunluğu binde 97 okyanuslardaki tuzlu suyun yoğunluğu da binde 97, sizin hücrelerindeki suyun yoğunluğu yüzdesi de binde 97 yani siz ne yapıyorsunuz doğa olan kendinizi, bakın siz doğasınız biz doğa olmaktan doğanın kendisiyiz aslında, doğal olmaktan doğa olmaktan uzaklaştırıldık. Böylece tedavi ile aktive oluyorsunuz, aktive edilince ne olunuyor, anki bilgi devreye giriyor, hücredeki altı canlanıyor kendini onarıyor, kendini değiştiriyor ve yeniliyor.
Şu tabloda çerçeve için de olan notlar kendini yenileyen insanların notlarıdır, hiçbirini tanımıyorum. Burayı 2013 de Kosgeb desteğiyle kurduk. Mezun olduğum dalda iş bulamayınca 10 yıldır bu alanda yürüyorum. Bu Himalaya tuzu Tibet’ten geliyor, o tuzun da kendi aralarında kademeleri var. 250 ila 500 milyon yıl süreçten geçmiş. Bizim tuzumuz da Çankırı tuzudur, bu tuz da 15 milyon yıl, o da çok değerli fakat aradaki fark şu, bu kömürle elmas arasındaki fark gibi. Kömür de milyarlarca yıl basınç etkisi ile geçse idi elmasa dönüşecekti. BU tuz basıncı yediği için kristalize olmuş. Kendi doğası içindekini her şeyi dışarı atmış. Bizim ülkemizde 15 senedir Himalaya tuzu kullanılıyor, 10 12 senelik bir mevzu. Bugüne kadar Himalaya tuzu kullanılmıyor doğal tuz kullanılıyordu. Doğal tuzu ihtiyacınızdan fazla kullanamazsınız. Eğer bir hastalığınız varsa iyileşme sürecinde bunu kullanıyorsunuz.
C.K.- Bu Himalaya tuzunu nereden alıyorsunuz.
Ş.A.-Bu tuzu ithal ediyoruz. Bu tuzun bayisi yok, bunun birkaç tane ithalatçısı var, onlar da belli bir oranda getiriyorlar. Sürekli gelemiyor, nakliye çok pahalı, bu işin vergisi de çok ağır. Bazen bulamıyoruz, onun için isteyenlere bir keseden fazla veremiyoruz. Hem öğütülmüşü var hem de tuzla suyu birleştiriyoruz, bu suyu da yemeğe koyuyoruz, salatalarda falan muazzam.
Gördüğünüz gibi tuzdan bir yatağı var, tuzdan bir zemini var, tuzlu kanepenin üzerine 40-45 dakika yatılıyor, fayda sağlıyor. Özellikle egzama, romatizma, bel fıtığı boyun fıtığına iyi geliyor. Eskiden Anadolu’da kadim topluluklarda bu bilgi çok güçlüdür bilinir. Eskiden evlerinin dört köşesine tuz serpilirmiş, o zamanın kötü ruhlarını kovalım diye. O gününü kötü ruhu bugünün negatifliğe tekabül ediyor. Polonya’da kimileri tuzlu ekmekle karşılarlarmış, biz sizinle dost olduk sizinle artık savaşamayız anlamında. Peygamberimiz Haz. Ali’ye “yemekten önce bire çimdik tuz her derde deva” dermiş. Tasavvufta da çok geçer, birçok mitosta efsanede geçer, Türklerin Orta Asya’da Tengriye inandıkları zamanlarda tuz çeyizdeki en önemli değermiş. Hatta Çiçek hastalığı ve diğer hastalıklarda bütün tuzla tedavi ederlermiş. Eskiden Romalılar altın yerine Askerlere tuz verirlermiş, tuz çok kıymetli imiş. Bugün beyaz altınken kara zehire çevirdi bu günkü endüstri. Tuzu değişikliğe uğratarak sofra tuzu diye bize veriyorlar, kalp ritim bozukluğu, kalp rahatsızlığının en büyük nedeni bu. Bazen üniversitelerde bununla ilgili sunumlar yapıyorum. Biz bir tuz ülkesiyiz, insanlar ilaçların prangası altında anaları ağlamış durumda. Siz şeker hastası, tansiyon hastası, astım hastasının ilacı kullanarak iyileşeni gördünüz mü? Doktorların önermedikleri tuz rafine tuz, rafine tuz sizi öldürür. Dünyada en fazla tuz kullanan ülkeyiz, birincisi Endonezya ikincisi biz. Yemeğe tuz atıyorsunuz ya yemeğin lezzeti gelsin diye, hayır, sizin anne karnında bir hafıza bir bilgi oluşuyor ya, şuurunuz değişiyor o tuzu istiyor, ama attığınız tuz, tuz olmadığı için o beden ihtiyacını karşılayamadığı için sana hala “at at” diyor. Şimdi yediklerimiz doğal değil ki ya antibiyotikli ya hormonlu ya kimyasal olduğu için, gıdalar GDO lu olduğu için normal tuz gereksinimini alamıyor. Ekmekte, zeytinde peynirde kullandıkları tuz bizi öldürüyor. Rafine tuz içinde alüminyum silikat denilen bir madde katıyorlar. Halk için en büyük tehlike kanser diyor halbuki en büyük tehlike alzaymır, alzaymır en büyük tehlike çünkü alüminyum silikat beyin hücrelerini tahrip ediyor Beyin hücrelerinin gelişimini engelleyen bariyerler oluşturuyor. Çok iddialı konuşuyorum, istediğin akademisyen akademik çevre ile tartışmaya hazırım bekliyorum. Bir ay sürüyor, isteyen şeker hastalığı ile konuşurum, bir iki ay içerisinde biter; astım hastalığı iddia ediyorum en fazla iki, iki buçuk ay; sizi mahveden rafine tuz. Doğal tuzu vücudunuzun ihtiyacından fazlasını kullanamazsınız. Damardan kan akacak ya, damar daraldı, tıkandı kalbi kalınlaştı, trafik tıkandı, kalbe diyor ki bu trafiği “aç pompa yap” diye basınç yaratıyor, tansiyonun adı bu. Tansiyonda bu iki şeye yarar ya daralan damarı genişletir, bir de akan kanı seyreltir. Siz tansiyon ilacını alıyorsunuz ya, ya daralan damarı genişletir ya kanı seyreltir. Halbuki siz bu daralan damarı genişletebilirsiniz. Nasıl? Siz hortumu çeşmeye bağlasanız açıkken pırrtt deyip içerisine su dolmuyor mu? Akımın içindeki akanı çoğaltın. Kan neden oluşuyor biliyor musunuz su ve tuz. Su molekülü sulu olmazsa kana dönüşmüyor, yüzde 90’ı böyle oluşuyor. İddia ediyorum arkanızda yazılı 70 yaşındaki vatandaşın tansiyonu falan bitti.
Ayrıca bu raflarda gördüğünüz tuzdan lambalar cep telefonu bilgisayardan kaynaklı radyasyonu nötralize ediyor; konsantrasyon eksikliği hafıza dağınıklığı, bellek zayıflığı, hafıza zayıflığına çok iyi geliyor. Hatta Avrupa’da yüksek zekalı çocukları sınav öncesinde tuz odalarında yetiştiriyorlar. İddia ediyorum bir insanın evine alacağı en büyük hediye bu tuz lambaları, nereden alırsa alsın, uzun sene dayanıyor bunlar. Hem odayı temizliyor hem o radyasyonu yok ediyor.
Biz maalesef o cep telefonunun şarj aleti var ya onunla bir de frekans yüklüyorlar. Şu an biz çok büyük bir saldırının çok büyük bir tuzağın içerisindeyiz. Evlerde durduk yerde başımız ağrıyorsa, ağrılarımız bir tülü bitmiyorsa, evde anlamadığınız bir gerginlik varsa bilin ki o cep telefonları, o bilgi radyasyonlar, o televizyonlar radyasyon yapıyor. Kanserin bir numaralı nedeni, ama biz göremiyoruz, ya anlamıyoruz. Biliyor musunuz bir baz istasyonuna örümceği koyuyorlar örümcek ağ atamıyor. Çünkü mekanizma bozuluyor, bizi de bu hale getiriyor. Alışveriş merkezlerinde bu cips gibi şuydu buydu çalışan kız çocuklarının çocuğu olmuyor artık, o kadar çok radyasyona maruz kalıyoruz ki, o yüzden böyle çok tüp bebek merkezleri hastanelere başvurular artıyor.
2013’den beri bu işle uğraşıyorum ama burası açılalı iki yıl oldu, daha önce İstanbul’daydık. BU şekilde Türkiye’de tekim”. Kanser, alzaymır, cildinizde yağ bezi öteki bezlere bu tuzu suyu sürün yok ediyor.
Bu arda orada bulunan bayanlardan Aliye Özdağ, bu Himalaya tuzunun yararı konusunda şunları anlattı: “benim oğlumu cildinde yüzünde çokça sivilce vardı çeşitli ilaçlar kullandık geçmedi, bu tuzdan bu sivilcelerin üzerine sürdük, sonra akşamları içtiği suya birkaç damla koyup içti, sivilcelerin hepsi gitti” diyerek bu Himalaya tuzunun yararını anlatıyordu. Oğluma kullandığın ilaçlar fayda etmiştir” dedim. Oğlumun bu Himalaya tuzu kullandığının haberi bile yok, çok faydasını gördük”.
Ş.A. “Sedef, mantar, egzama, sivilce rahatsızlıklarının tedavisi kolaydır bu tuzla”.
Hasılı bu gizemli ilginç tuz tedavi yerindeki izlenimlerim bunlardı. Bu tuz tedavici Şenel Akdemir’in tedaviler konusunda iddialı olması, Ankara değil, Türkiye’nin başka hiçbir yerlerinde böyle Himalaya tuzu ile tedavi yerinin olmadığını söylemesi gerçekten dikkat çekici idi.
Cevat Kulaksız kulcevat5165@gmail.com
Son notlar
Himalaya Tuzu Nedir?
Himalaya tuzu içerisinde 84 mineral barındıran gıda maddesidir. Himalaya tuzu, Pakistan'ın Pencap bölgesinden çıkarılır. Genellikle pembemsi bir rengi bulunur. Mineral açısından zengin olan Himalaya tuzu yüksek basınç altında kalarak kristalleşir. Dünyada en katıksız tuz olarak bilinen Himalaya tuzu iyot, sodyum, kalsiyum ve fosfor açısından çok güçlüdür.
https://www.milliyet.com.tr/pembenar/himalaya-tuzu-nedir-nasil-kullanilir-himalaya-tuzu-faydalari-nelerdir-6577872
Yorum Gönder