Ülkenin kaderi, partili cumhurbaşkanının iki dudağının arasında ve akıl sağlığı elverdiğince aldığı keyfi ve din temelli yanlış ve otokratik ekonomik kararlara kilitlenmiş bulunmaktadır.
Herkes, erimeye başlayan Türk Lirasından kaçarak, elindeki paranın erimemesi için dövize ve altına koşmaktadır. Zira, her ay düşürülen faizler, enflasyonun çok altında kaldığı için, insanların parası enflasyon altında ezilmektedir.
Ülkeyi, demokrasi kuralları dışında, çağ dışı din temelli kurallarla ve otokratik bir şekilde idare etmeye çalışan, her doğruları sadece kendisinin bildiğine inanmış olan ERDOĞAN; göz göre göre, ülkeyi felakete sürüklemeye devam etmektedir.
84 milyon insan; maalesef, eli kolu bağlı bir şekilde, bu kötü gidişi sadece seyretmekle yetinmektedir.
Zira, insanlarımız susturulmuş, anayasal barışçıl protesto hakları askıya alınmış, demokratik anayasal haklarını kullanarak barışçıl olarak sokağa çıkan ve protesto haklarını kullanmaya kalkan insanlarımız, biber gazına ve polis joplarına maruz kalarak, orantısız güç kullanan polis zoruyla susturularak nezarete atılmaktadır.
Bu iktidara göre, muhalefet yapan herkes, teröristtir, hükumeti devirmeye teşebbüs eden rejim karşıtı insanlardır.
Bu ülkede, anayasal barışçıl protesto ve gösteri yürüyüşü haklarını kullanmak için sokağa çıkmak, hükümeti devirmeye yönelik bir darbe teşebbüsüdür.
ERDOĞAN; insanların anayasal demokratik protesto haklarını kullanmak için sokağa çıkmalarını, saraya yürüme ve kendisini devirmeye yönelik çok tehlikeli ve antidemokratik bir eylem olarak değerlendirmekte ve elindeki devlet gücünü kullanarak, insanları daha sokağa çıkmadan etkisiz hale getirme stratejisini başarıyla uygulamakta ve iktidarına yönelik demokratik muhalefeti, kaynağında boğmaktadır.
ERDOĞAN; bu politikasında o kadar başarılı olmuştur ki; insanlar, sokağa çıkarak ekonomideki kötü gidişi, ekonomideki belirsizliği, kur artışlarını, enflasyonu ve pahalılığı, her gün artan akaryakıt fiyatlarını protesto haklarını kullanamamaktadırlar.
Ana muhalefet partisi ve Millet ittifakı bileşeni diğer muhalefet partileri de; sokağa inerek, demokratik protesto haklarını kullanmaları için, halkımıza önderlik yapmaktan korkmaktadırlar.
ERDOĞAN; kendisine yönelik demokratik eleştiri ve protesto hakkının kullanılmaması için; sürekli, gezi parkı paranoyasını canlı tutmakta, muhalefet yapan herkesi ve her kurumu terörist olarak ilan ederek, kendisini ve iktidarını koruma altına almanın gayreti içindedir.
Devletin gücünü ve yetkilerini, kendisine bağlı yargısını, acımasız ve haksız bir şekilde kullanan ERDOĞAN yönetimi tarafından; halkımız, adeta rehin alınmış ve etkisiz hale getirilmiştir.
Bu nedenledir ki; ülkede, kişi hak ve özgürlükleri, basın özgürlüğü bilinçli olarak yok edilmiş ve demokrasi rafa kaldırılmıştır.
İçinde bulunduğumuz bu zor koşullar; insan hak ve özgürlüklerinin ve demokrasinin erdemini, ülkenin ekonomik buhrandan çıkabilmesi için, muhalefetin korkmadan konuşmasının ve demokratik bir şekilde eylem koymasının zorunluluğunu, hepimize açıkça göstermiştir.
Bu ülkenin üretiminde, ihracatında ve istihdamında öncülük yapan, vergileriyle hazineye en büyük ekonomik katkıyı sağlayan sanayici ve işadamlarının; içinde bulunduğumuz ekonomik buhrana yönelik eleştiri haklarını kullanarak; ERDOĞAN yönetimine, "Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli" çağrısını yapmış olmalarına dahi tahammül edilememiş ve ERDOĞAN; Pazar günü İlim Yayma Vakfı tarafından Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen 2021 İlim Yayma Ödülleri töreninde yaptığı konuşmasında, TÜSİAD'ın bu çağrısına yanıt vererek, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneğine (TÜSİAD)yönelik olarak; "Ey TÜSİAD ve yavruları… Size sesleniyorum. Sizin tek göreviniz var, yatırım, üretim, istihdam ve büyüme. Siz bunda ne yapıyorsunuz önce onu ortaya koyun. Kalkıp da hükümete saldırmanın değişik yollarını aramayın, bizimle mücadele edemezsiniz. Sizin cinsinizi de cibilliyetinizi de gayet iyi biliyoruz. "söyleminde bulunarak, iş adamı sanayicileri aşağılayıp tehdit ederek, bu ülkenin iş insanı sanayicilerine savaş açarak, bindiği dalı kesmiştir.
İşte, tek adama dayalı otokratik ve teokratik devlet yönetiminin özeti ve hüsran dolu sonucu budur.
İnsanlarımız, demokrasinin erdemini, çok geç de olsa öğrendiler sanırım.
Ancak, çok büyük bedeller ödeyerek.
Keşke, akıllarını ve muhakeme güçlerini, ekonomik ve demokratik krizle tanışmadan, ağır bedeller ödemeden kullanabilselerdi.
Güner Yiğitbaşı
20/12/2021
Hukukçu
Yorum Gönder