Muhafazakar Bademler, 17/25 Aralık 2013 tarihini milat olarak kabul edip, toplumu da bu yalana inandırmaya çalıştılar. Dedikleri şu idi;
“17/25 Aralık 2013 tarihi milattır. Bu tarihten öncesini, yargı dahil kimse karıştırmasın! Yaşananlar unutulsun, önümüze bakalım…”
Milat ne demek;
Tarih hesaplamalarında Hz. İsa’nın doğum tarihine dair net bir bilgi olmamakla birlikte, Gregoryen Takvimine göre oluşturulmuş zaman çizelgesinde başlangıç noktası olarak kabul edilir.
Müslüman Muhafazakar Bademler, bu tarihi başlangıç kabul edip, tarihimizin en büyük soygununu, hırsızlığını, rüşvet olayını ört bas edip “bu yapılan bir darbe girişimidir” diye dünyayı kendilerine güldürdüler…
Anılarınızı tazelemeniz için bazı hatırlatmalar yapıp, bu konuda Çoban Ateşi Hareketinin bakışını sizlerle paylaşmak isterim.
İranlı iki sahtekar (Babek Zencani ve Reza Zarrab) Türkiye’de bazı üst düzey siyasetçi-Bakan- Kamu Bankası Genel Müdürü-Bürokratları, rüşvetle maymuna çevirdiler!
Tıpkı, Bademlerin eski dostu İsrailli Ofer’in yaptığı gibi!
Patron Babek Zencani, İran’da yakalanıp yargılandı ve idama mahkûm edildi.
Zencani mahkemede “Türkiye’de, Reza Zarrab eliyle 8,5 Milyar Dolar rüşvet dağıttım” dedi.
İranlı Yargıçlar, Zencani ’ye “İran’a olan borcunu öde” dediler.
Zencani, “Ödeyecek durumum yok” dedi.
İran Başsavcısı Muhsin Ece şu açıklamayı yaptı;
“Türkiye’den devlet yetkilileri geldi ve Zencani’nin İran Devletine ne kadar borcu varsa biz ödeyelim, yeter ki onu serbest bırakın, dediler. Tabii ki Türk Heyetinin bu talebi reddedildi!”
Şimdi beraberce düşünelim;
Bu olay, organize bir soygun değil de Muhafazakar Bademlerin dediği gibi bir darbe olsaydı, İran Zencani’ yi neden idama mahkûm etti? Niye Zencani’nin parasını bizim Bademler ödemek istedi?
Zencani ve Zarrab Türkiye’de 8,5 Milyar Dolar dağıttıklarını hem İran Mahkemesinde hem de ABD Mahkemesinde ifade ettiler.
Dört Bakanın ve Banka Genel Müdürünün aldıkları rüşvet tutarlarını tek-tek açıkladılar.
Saatçi Zafer-Boyunsuz Muammer-TOKİ’ci Erdoğan ve Bakara-Makara Egemen’in aldıkları toplam rüşvet tutarı yaklaşık 400-500 milyon dolar ediyor!
Geriye kalan yaklaşık 8 Milyar Dolar kime gitti? Unutulmaması gereken budur.
Olay günü, yani Devlet Bahçeli’nin MHP Genel Merkezindeki saatinin 17/25’te durduğu gün, iki babanın oğullarıyla konuşmalarının (Adli Tabiplikçe doğrulanmış)ses kayıtlarını dinledik!
Bu iki konuşma, hırsızlığın oğuldan babaya mı, babadan oğula mı geçtiğinin kesin kanıtıdır.
Son olarak, 17/25 Aralık olayının gerçek yüzünü yansıtan ve mahkemede geçen bir konuşmayı hatırlatmak isterim;
Yargıç, Polis Müdürüne sorar; “Neden Bakan çocuklarını gözaltına aldın?”
Polis Müdürü; “Sayın Yargıç, ben polisim. Hırsız görürsem yakalarım, İşim bu!”
Çoban Ateşi Hareketinin en önemli işlerinden biri kim devlet hazinesini soymuşsa, kim makamını kullanıp hırsızlık yaptıysa, onu yargılayıp paraları yeniden Türk Hazinesine iade etmektir.
17/25 Aralık 2013’teki Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olayları bir daha yaşanmasın diye, Çoban Ateşi Hareketi Siyasi Partiye dönüştüğünde tüm Türkiye’ye
“Devr-i Sabık” yaratacağımızı ilan edeceğiz.
Anadolu’da, hırsızlık için kullanılan bir söz vardır;
“Bağa dadanan ayıyı, bir daha gelmesin diye pekmez s.çıncaya kadar kovalayacaksınız!
Anladınız mı, Süslüman Muhafazakar Bademler?
Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat Serdaroğlu
18 Aralık 2019
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder