Kanal İstanbul - Güner Yiğitbaşı

28/04/2011 tarihli bir makalemizde, yani sekiz yıl önce, Kanal İstanbul ile ilgili bakın neler yazmışız. Hatırlatmakta yarar var. Bu nedenle, ilgili makalemize aşağıda aynen yer veriyoruz.

28/04/2011 tarihli bir makalemizde, yani sekiz yıl önce, Kanal İstanbul ile ilgili bakın neler yazmışız. Hatırlatmakta yarar var. Bu nedenle, ilgili makalemize aşağıda aynen yer veriyoruz.

13/12/2019 
Güner YİĞİTBAŞI

ÇILDIRMADAN GÖZE ALINAMAYACAK OLAN BİR PROJE!..


Kanal İstanbul - Güner Yiğitbaşı
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN nihayet çılgın projesini açıkladı.

Recep Bey; “Kanal İstanbul” adını verdiği ve kesin güzergahı henüz netleşmeyen, ancak, basında yer alan bilgilere göre,  Silivri yakınlarından geçeceği tahmin edilen yapay bir kanalla, Karadeniz ile Marmara denizlerini birleştireceklerini, İstanbul'un Avrupa yakasında yeni bir ada oluşturacaklarını, İstanbul Boğazının tanker trafiğini rahatlatacaklarını, bu bağlamda öncelikli olarak, İstanbul'u ve boğazı, olası bir tanker kazasının yol açacağı felaketlerden  korumayı amaçladıklarını beyan etmiştir.

Recep Bey, çılgın proje olarak açıkladığı ve gerçekten, ancak çılgın bir kişinin göze alabileceği yaklaşık 50 kilometre uzunluğunda, 150 metre genişliğinde ve 25 metre derinliğindeki Karadeniz ile Marmara Denizini birleştiren kanalın açılma gerekçesini açıklarken,  İstanbul'u ve İstanbul Boğazını olası tanker felaketlerinden koruma arzusuna öncelik vermişse de, bu gerekçenin göstermelik ve halkın proje aleyhindeki tepkilerini frenlemek ve projeye halk desteği sağlamak amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Recep Bey'in aklına, İstanbul ilinde uzun süre belediye başkanlığı yaptığı ve  dokuz yıldan bu yana da, Başbakan olarak iktidarda olduğu halde, İstanbul'u ve boğazı tanker facialarından kurtarmak, İstanbul Boğazı ve çevresi talan edilip öldürüldükten sonra ve de  seçimlere çok az bir zaman kala mı gelmiştir?

Yapılmak istenen, İstanbul'u ve İstanbul boğazını, boğazdan geçiş yapan tankerlerin sebebiyet verebilecekleri olası facialardan korumak değildir.

İstanbul Boğazı talan edilmiş ve bitirilmiş, buradan rant elde etme olanakları azalmış olup, yapay bir kanal ile yeni bir İstanbul boğazı yaratılarak, buraları imara açıp, yeni rant alanları yaratmak ve alın teri dökmeden yeni gayrimenkul zenginleri  türetmek asıl amaç olup, bu projenin uygulamaya konulması, günümüzde boğaz köprüleri ve çevre yollarıyla aşırı derecede büyüyerek idare edilemez bir mega kent haline gelen İstanbul'un ölüm fermanın imzalanması sonucunu doğuracaktır.

Milyar dolarlara mal olacak olan bu kanal projesinin, İstanbul Boğazının gemi ve tanker trafiğini hafifleteceği de şüphelidir.

Uluslar arası hukuk kurallarına ve Montrö Sözleşmesine göre, Boğazlardan geçiş hakkı bulunan gemilerin, açılacak olan yeni kanala yönlendirilip buradan geçişlerinin sağlanmasının bir garantisi de yoktur.

Devlet olarak; gemi ve tanker geçişlerinin, açılacak olan yeni kanaldan yapılmasını zorlayacak bir yaptırım gücüne ve yetkisine sahip olmadığımız, geçişlerin, açılacak olan yeni kanaldan yapılmasına yönelik  talebimizin, karşı tarafın anlayışına ve kabulüne bağlı bir temenniden öteye, hukuken bir değer ifade etmeyeceği asla unutulmamalıdır.

Bu gerçekleri, projeyi ortaya atan Recep Tayyip ERDOĞAN'ın bilmemesi mümkün değildir.

Bu itibarla, projenin açıklanmış bulunan, İstanbul'u ve İstanbul Boğazını, boğazdan geçen tankerlerin yol açabileceği kaza ve facialardan korumaya yönelik görünürdeki amacı, kanal projesinin asıl amacını perdeleyerek gizleme ve  felaket tellallığından öteye bir anlam taşımamaktadır.

Devlet idaresinde, ülkenin ihtiyaçlarındaki önceliklere göre icraatta bulunma prensibi egemen olmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti İstanbul ilinden ibaret olmadığı gibi, çılgın projenin sahibi Recep Tayyip ERDOĞAN da, İstanbul Eyalet Valisi olmayıp, tüm Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak, Devlet olanaklarını ve hizmetlerini, dengeli bir şekilde, tüm yurda yaymak ve dağıtmak mecburiyetindedir.

Yazımızı, 17.04.2011 tarih ve ”TÜRKİYE'Yİ İSTANBUL'A İNDİRGEYEN ERDOĞAN PLANI” başlıklı makalemizde yer alan değerlendirmelerimizi içeren bazı alıntılarla sonlandırıyoruz.
                          “ Recep Bey'in dün (16.04.2011) Türk Milletine açıkladığı ve 2023 yılına kadar uzayan bir sürece işaret eden seçim beyannamesinde yer verdiği vaatlerin; ülkemiz gerçekleri ile örtüşen, ülke kalkınmasını top yekun ülke geneline yayıp, dengeli bir ekonomik ve sosyal gelişmeyi ve kalkınmayı sağlayarak, en başta Kürt sorunu olmak üzere, ülkemizdeki işsizlik, yoksulluk, çarpık kentleşme gibi önemli sorunlarımızı çözmeyi, tüm toplumsal katmanların milli gelirden adil pay almalarını ve gelir dağılımındaki mevcut adaletsizliği ortadan kaldırmayı veya asgari düzeye indirmeyi sağlayacak olmaktan uzak olduğu gibi, mevcut sorunları, çarpıklıkları, kalkınmadaki dengesizlikleri ve adaletsizlikleri körükleyen ve Türkiye'yi, sadece İstanbul dan ibaret sayarak, ülkemizi bu ilimize indirgeyen ve ülkemizin kaderini, büyük bir deprem yaşayarak büyük bir felakete maruz kalacağı açıklanan  İstanbul'a mahkum eden, İstanbul dışında ve hatta İstanbul'un bazı bölgelerinde de var olan bugünkü Türkiye gerçeklerini görmezlikten gelerek inkar eden, ayrımcı, kayırmacı, gayri adil, gerçekçi ve ülkemizin makro  menfaatlerine uygun olmayan, sadece göz kamaştıran içi boş  magazin' el vaatler olduğu, yadsınamaz.


      Bugün, İstanbul ilimiz; nüfusu ile çoğu dünya ülkesinden büyük bir şehir olup, idare edilemez bir konumdadır. Tabiat harikası olan İstanbul Boğazı başta olmak üzere, İstanbul, büyük rantlar uğruna yağmalanmış ve o güzelim İstanbul Boğazı, adeta  yok edilmiştir.

İstanbul'un; daha da büyümeye, nüfus artışına ve çevresinde birer milyonluk yeni şehirler oluşturmaya ve buna bağlı olarak da yeni rant savaşlarına ev sahipliği yapmaya tahammülü kalmamıştır.

Recep Bey; kendisini hala İstanbul Belediye Başkanı zanneden uykusundan derhal  uyanmalı, ülkemizin İstanbul dan ibaret olmadığını görerek, ülkenin kaderini İstanbul iline bağlamaktan, İstanbul şehrini yüz ölçümü ve nüfus olarak daha da büyüterek, idare edilemez ve yaşanmaz bir kent haline getirmekten vazgeçmelidir.

Yapılması gereken; İstanbul'u, yeni yatırımlarla cazibesini artırarak,  yaşanmaz bir kent haline getirmek olmamalı, devletin ve özel sektörün yatırımlarını, İstanbul ve çevresinin dışına kaydırarak, İstanbul'u cazibe merkezi olmaktan çıkararak, ekonomik ve sosyal alandaki kalkınmayı, doğu ve güneydoğu illerimiz başta olmak üzere, dengeli bir şekilde tüm ülke geneline yayarak, ülke genelinde işsizliği  ve gelir dağılımındaki adaletsizliği en alt düzeye indirmeyi sağlayacak olan projeleri üretip uygulamaya koymak olmalıdır.

Türk insanının, Recep Bey'in yaşayıp büyüdüğü ve belediye başkanlığı yaptığı, Başbakan olarak dahi, fırsat bulduğunda Ankara dan  kaçıp yaşamak istediği, Marmara bölesindeki İstanbul dışında, tüm bölgelerde inşa edilmiş, birçok İstanbullara ihtiyacı vardır ve Türk insanı buna layıktır.”

Haksız mıyız değerli okurlar?

28.04.2011
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget