İlhan Kesici AKP- RTE nin 2020 bütçesini fıkralarla eleştirdi

İlhan Kesici, Meclis genel kurulunda partisi adına yaptığı konuşmasında bütçeyi değerlendirirken, AKP-RTE iktidarının ekonomik uygulamaları ve 2020 yılı bütçesini espri ve fıkralarla eleştirdi.

İlhan Kesici AKP- RTE nin 2020 bütçesini fıkralarla eleştirdi
“Türkiye’de toplan vergiler borcun faizlerini bile karşılamıyor”.
CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici,  Meclis genel kurulunda partisi adına yaptığı konuşmasında bütçeyi değerlendirirken, AKP-RTE iktidarının ekonomik uygulamaları ve 2020 yılı bütçesini espri ve fıkralarla eleştirdi.
Aynı açıklamaları,  Gürkan Hacir’in Halk TV deki söyleşisinde de tekrarlayan Kesici, toplanacak vergilerin ancak faize gideceğini söylerken, ekonomik “karadelikten” bahsetti, ekonomideki geleceğimiz için, “bahardan sonra yaz değil, karakış gelecek” dedi.  Bu duruma göre, 2020 yılı da hepimiz için daha sıkıntılı geçecek demektir. Biz de bu konuşmanın bazı bölümlerini ara ara da olsa alma gereğini duyduk, Sayın İlhan Kesici’nin tespit ve teşhislerini size sunmak istedik.
Epeyden beri AKP nin ekonomik durumu iyi gitmiyor. Düşük kur yüksek faizle dolardaki oynamalarla, yabancılar yüz milyon dolarla geldiler, dört senede 290 milyon dolarla gittiler. O nedenle bizi gelirken de öptüler, giderken de öptüler.
Yabancı bu akan para için  “ilimizi, kemiğimizi emdiler” dedi. 2008 e kadar faizler yüksek olduğu için yabancı para 100 dolarına 4 yılda 146 dolar para kazandı. Yıllık faiz ortalaması yüzde 20 eder, kur ayarlamasından Türkiye ucuz ithalata ülkesi oldu. Yüz dolarla geldiler 246 dolarla çıktılar.
Meğer bu yabancılar yılda bu katlı karlı paralarla iki defa öpmüşler, hem gelirken öpmüşler, hem giderken öpmüşler. Buna ülke ekonomisinin dayanması imkânsız.
“Gizliden boğaya gelen açıktan buzağılar”
Yunanistan, iktidarın rakamlarla oynadığı gibi rakamlarla oynayıp kendilerini havalı gösterdiler, sonunda Yunanistan ekonomik krize girdi, bu daha 20 sene sürecek; bunun sebebi bilançolarını makyajladılar.
Dış ticaret açığı, ihracatımızla ithalatımız arasındaki fark, bir küçük mevsizmsel ihracat artışı olduğu zaman bakan seviyesindeki Ak Partili arkadaşlar yeri göğü inletiyorlardı, “ihracatta dünyanın birincisi olduk, Çin’i geçtik, Maçin’i geçtik, Marsta bir şey varsa onu da geçtik” falan diye geçici bu durum için havalandılar. Ama sonunda acı gerçek açığa çıktı.
Ben Sivas Zara’lıyım, bizim orda bir laf var, “ışkereden boğaya gelen (gizliden boğaya gelen) aşkereden buzağalar, aşkere (aşikâr, açıkatan), yani gizliden bunu yaparsın ama gün gelir açığa düşersin, aşkereden buzağılarsın. Yunaistan’ın durumu da öyle oldu. Gizli gizli gizli rakamlarla oynadılar sonra iş açıkça meydana çıktı. Ama bunu saklasanız da bunu dünya biliyor, bilir.
Kazın cücüğü güzün belli olur
Kars’ta bir laf var “kazın cücüğü güzün sayılır” diye. Kazın cücükleri baharda meydana gelir. Birisi “ne kadar kazın var” dese, biri dese yüz, belli olmaz, güze gelinceye kadar kimisini yel alır, kimisini sel alır, kimini tilki kapar, kimini komşuların çocukları çalar. Böyle olunca kazın cücüğü güzün sayılır. Burada kaz yerine dış ticaretimize bakacağız, sanayimizin rekabeti, uluslar arası piyasadaki yaptığı, başarılar, başarısızlıklar ihracat kaleminde görülecek,
Güz 17 yılsonu AKP iktidarının bu sonu, güz geldi, şimdi kazın cücüğünü sayalım.  İhracatımızla ithalatımız arasındaki fark bir trilyon elli milyar dolar. Bu dehşet bir rakam, Allah seni inandırsın ben bunu irdelerken gözlerimden yaş geldi, bu dehşetengiz bir şey, böyle bir şey olabilir mi?
Dadaş Turizm yolcusu
Bizim küçüklüğümüzde otobüsler, lokantalar bu kadar lüks değildi, şimdi çok güzelleşti oralar. Şimdi Dadaş çay ve ihtiyaç molasına girmiş, anons ediliyor, “Dadaş Turizmin yolcuları otobüsünüz kalkmak üzeredir; Dadaş fırladı, bir baktı on tane büyük otobüsler birbirine benzemekte, o otobüs parkında on tane “Dadaş Turizm otobüsü var” otobüs parkında. Otobüsü hangisi, telaştan adam şaşırdı, otobüs hareket etti edecek, yanlış otobüse binse yanlış yola gidecek. Dadaş telaşla bir otobüsün önüne çıktı, “ula gardaş hele bir bakın ben bu otobüsün yolcusumuyem”: Ben de bazen bakıyorum söylenen rakamlara, yolcular var, söylenen rakamlar var, “acaba hangi otobüsün yolcusuyuz” diye şaşıyoruz. Ben de bazen şaşırıyorum, arkadaşların söylediği rakamlara bakarak, “acaba biz de mi bu otobüsün (ekonominin) yolcuları mıyız, diye.
17 yılda 460 milyar dolar faiz ödemişiz
Şu ana kadar devletin, özel sektörü de hesaba katmak suretiyle devletin ödediği faiz dış ve iç borçlanmadaki ödediği faiz 460 milyar dolar, yıllık. Bunu güne saate getir, galiba 108 bin saat ediyor bu, 17 yıl 150 bin saat her saat üç milyon dolar faiz ödüyoruz. 138-140 milyar lira 2020 yılı bütçesi, şimdi kabul ettiğimiz bütçesinde bu rakam faiz rakamı 139 milyar Türk lirası bu sene faiz ödeyeceğiz.
Bazı Ak Partili arkadaşlar “bu doğru olabilir mi, böyle bir şey olabilir mi” diye şaşkınlıklarını belirtiyorlar. Bu faizi güne ve saate bölün 2.6 milyon dolar, her saat 2.6 milyon dolar faiz ödeyeceğiz. Türkiye’de hani vergi topluyoruz ya, burada dehşetengiz bir kara delik var. Türkiye’de iki milyon insan doktorlar, mühendisler, avukatlar bütün serbest meslekte çalışanların sayısı iki milyondadır. Üç milyon memur, 14-15 milyon civarında özel sektör, maaşlı ücretli çalışanı asgari ücretli dâhil iki milyon civarında,  20 milyon civarında hepimizin verdiğimiz vergilerin toplamı bu rakamı etmiyor, yani toplanan tüm vergiler 139 (140)  milyar lira faiz etmiyor.  Bu bir kara delik. Bu ciddiyetle ele alınması lazım.
Genç işsizlik ayrı bir sorun, Türkiye’de 15-30 yaş grubu genç nüfus, bunların nüfusu 11 buçuk milyon, 12 milyon diyelim buna. Bunların okulda, çalışıyor olanları var, kayıtlı iş arayanlar bir buçuk milyon civarında, bir bölüm daha var ki, daha vahimi ne iş arıyor, ne okulda, ne eğitimde, ne de iş arıyor küsmüş.  Bunun nüfusu 3 buçuk milyon, bunun 650 bini üniversite mezunu, 600-650 bini lise mezunu, 700 bini de teknik lise mezunu. Bunlar eninde sonunda devlete düşman olacaklar, bu kendi devletinden sıtkını sıyırmak demek, bunların hayalleri öldürülüyor. Geriye ne kalıyor, gerideki toplum kendini kurumaya çürümeye bırakacak, ağaçların kuruduğu gibi. Bu 15-25 arası gençler bizim geleceğimiz demektir. Bu aynı zamanda insan enerji israfıdır, en büyük israf gençlerin israfıdır. Bunun ikinci bacağı da toplum kendi kendini kurumaya bırakıyor. Bu kara deliği kapatmak için ne kadar vergi artırabilirler ki.
Siyasiler şöyle mugalâta yapıyorlar, “aslında biz iyi idik ama teknoloji ilerledi, robotlar arttı fabrikalarda çalışmaya başladı, işçinin yerini robotlar aldı, onun için işsizlik var” falan deniliyor.
Oysa dünyanın en ileri teknolojisini kullanan imalat sanayinde kim ABD, dünyada fabrika başına, insan başına en çok robot kullanan kim ABD de en çok robotlar üretime katılıyor, orada işsizlik olması gerekir gibi görünür, ama ABD de son 49 yılın en düşük işsizlik seviyesi en az noktadadır.
Bayburtlu İşsiz
Bayburtlu bir arkadaşıyla dertleşiyor. Bayburtlu arkadaşına yakınıyormuş: “Yav çarşıya çıkırem dağlanırem, eve dönirem evde de horlanıram. Yani çarşıya gidiyor daralıyor adam, kahvede otursun, nerede otursun oturamıyor, eve geliyor hanımdan azar işitiyor, hanım tarafından horlanıyor. Bu yüzden evlerin huzuru, saadeti iş ve işsizlikle ilgili olduğu görülüyor”.
İsraftan kaçınmalı daha dikkatli olmalıyız
2007 IMF raporlarına göre, ekonomi yönüyle dünyanın en kırılgan ülkesi Türkiye diye yazmakta. Bu raporlara göre daha dikkatli olmalı idik, yoksa daha sıkıntılı hale geliriz.  
İlhan Kesici ümitsiz olan Türk ekonomisi için böyle bir benzetme yapıyor ve şu sözlerle konuşmasını sonlandırıyordu:
Durum ciddiden de ciddidir. Bu ciddiden de ciddidir; devletimizi yöneteler meseleye böyle bakmaları lazım. Bu işte sihir de keramet de yoktur. Kışa girmekteyiz, her kıştan sonra bahar olmuyor, bazen kıştan sonra karakış oluyor. Buna nükleer kış da diyebiliriz, yani icaplarını yapmaz isek, içinde bulunduğumuz hali küçümsersek, üstesinden kolayca kalkabileceğimize inanırsak, ciddiyetle çok ciddi bir program hazırlamalıyız. Saplantılarda inat etmemeliyiz. Osman Bölükbaşı’nın inatçı siyasetçileriniz için bir sözü vardı, “zengini hayırsız evlat batırır, memuru süslü avrat batırır, siyasetçiyi kuru inat batırır”   .Öyleyse inatçı olmayı bırakıp, uzlaşmaya, anlaşmaya çağıran mahiyette olmak lazımdır.
17 yılda devletin ödediği faiz tam 460 milyar dolardır. Bu rakam, mesela 115 adet Atatürk Barajı eder. Atatürk Barajı'nın maliyeti 4 milyar dolardı. Faaliyette olduğu 27 yılda her yıl 10 milyon dönüm tarla suladı. 25 milyar dolarlık, 250 milyar kws de
elektrik üretti. Hesap budur
CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, TBMM de 2020 Bütçenin kapanış konuşmasını partisi adına 60 dakika konuşarak, bütçedeki, daha doğrusu ekonomideki kötü gidişatı, bozuklukları fıkralarla süsleyerek anlattı.
Uçağın dört motoru da durursa!
1990 lı yılların birinde, ABD li bir milyarder dört motorlu büyük bir uçağı ile değişik yerleri gezerken yolu Arap Yarımadasına da düşer. Dolaşırken, oralarda bir yerde uçağının bir motoru durur. Adam telaşla Arabistan’ın kontrol kulesini arayarak şöyle der:
Selamünaleyküm” der. Ve kuleden şöyle bir yanıt gelir:
“-Ve Aleyküm selam” der. Arap topraklarında oldukları için kule ile Arapça konuşulur.
Zengin Amerikalı şöyle derdini anlatıyor: Sayın küle, benim dört motorlu bir jetim var, havadayız, motorun bir durdu, ne yapacağım”
Kuledeki Arap Görevli cevap verir:
“-Sen korkma keyfine bak”. Kuledeki görevli Arap’ın bu sözü Amerika’lıyı rahatlatır ve Amerikalı kendi kendine şöyle söylenir:
Biz Orta Doğu’daki insanları bazen küçümsüyoruz, bak Bu Arap görevli hem havacılık teknolojisini en iyi şekilde kullanıyor, hava trafiğini ve uçakları yönlendiriyor, uçak motorundan anlıyor, ne kadar iyi…”
Havada giderken biraz sonra uçağın ikinci motoru da duruyor. Arap kontrolör, yine aynı ifadelerle, “merak etme sen yoluna devam et” diyor.
Havada böylece giderken, biraz sonra üçüncü motor da duruyor, yine aynı söylem devam ediyor.
Yola devam ederken, olacak var ya, dördüncü motor da durunca zengin Amerika’lı  çok daha büyük endişe ve panik içinde, Arap hava kontrolörü arıyor,  çok daha büyük endişe ve panik içinde, Arap hava kontrolörü arıyor, yahu üstadım şimdi ne yapacağım?”
Arap kontrolör de endişeli ve ümitsiz, “korkma üstadım”, diyor, “şimdi benim söylediklerimi tekrar et”.
Amerikalı belki bir kurtuluş ümidi var diye “tamam, tamam” diyor.
Kuledeki görevli Arap ümitsiz ve üzgün bir şekilde kelime-i şahadet getiriyor, “Eşhedüenla İlaheillah”…”
Ülkede şimdi 4 ncü motorun da sıkıntıyla gireceği haller oluyor. Böyle bir durumu Allah korusun bizi!”
İşte böyle ülkemizin 2020 ekonomik geleceği. Toplanacak vergiler faizi bile karşılamadığına göre, Kanal İstanbul parasını, yatırım için parayı nereden bulacağız? Çılgın projelerden vaz geçip daha tasarruflu, daha gerçekçi politikalar izlemeliyiz. Borç harç içindeyken Suriye bataklığından, Libya Çöllerine doğru uzanma tehlikesi karşısında bizi daha sıkıntılı 2020 bekliyor demektir. Her şeyden önce vatandaşımız aydın olmalı, gerçekleri araştırmalı, görmelidir.

Cevat Kulaksız

Cevat Kulaksız 

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget