Yaklaşık bir ay önce, bir gece vakti Kuşadası’ndaki yazlığımızın verandasında kızım Pınar ile oturuyorduk, avukat olan kızım, ertesi güne yetişmesi gereken bir dilekçe yazıyordu bilgisayarında.
Gecenin sessizliğinde, o sessizliği bozan yavru bir kedinin acı miyavlaması yüreğimizi acıttı, sahipsiz hayvanları çok seven ve onları sahiplendirmeyi kendisine görev sayan kızım Pınar, acele yazıp bitirmesi gereken dilekçesini yazmayı bırakarak o yürekleri dağlayan acı miyavlama sesinin geldiği yere gitti, annesinden ayrılan ve annesini aradığı için acı acı miyavlayan tekir yavru bir kedi ile geri döndü, o andan itibaren kızımın koruması ve bakımı altına giren bu sevimli tekir kedi, ben dahil tüm ailenin sevgilisi oldu,şu anda kendini kurtarmış duruma geldi.
Niçin bu sevimli tekir kediyi bugünkü yazımıza konu aldık merak ediyorsunuzdur mutlaka.
Bu sevimli tekir kedinin, o küçücük masum yüreği, bugün artık insanlarda dahi çok azalan gerçek ve karşılıksız bir sevgi ile dopdoluydu.
O kadar ki; kendisine açlığını gidersin diye mama vermek istediğimizde, ayağımıza dolanıyor, sürtünüyor ve sevgisini; tenini tenimize değdirerek, bize dokunarak ancak ifade edebiliyordu, hele kucağımıza alıp bir de sırtını sıvazlarsak, hırlayarak mutluluğunu ifade ediyor ve sevgisinin doruğuna ulaşıyordu. Bu sevgi gösterisinden sonradır ki; ancak, kendisine verilen mamayı yemeye başlıyordu. Tam bir gerçek, saf ve karşılıksız sevgi sizin anlayacağınız.
Bu sevimli tekir kediyi, sezon sonunda, yaz kış yazlıkta oturan arka komşumuza bırakıp İzmir'deki kışlığımıza döneceğiz. Arka komşumuzun; kışın, bu tekir kedinin bakımını üstlenmesinin huzuru içinde ayrılacağız bu sevgi dolu sevimli tekir kediden.
Sevgisi yüreğimizi yumuşatan, yüreğimizdeki sevgiye sevgi katan bu tekir kedinin bu karşılıksız saf ve temiz sevgisini, insanlarda da görebilmek, en büyük dileğimizdir.
Yazlıkta olduğum sabahları mayomu giyerek sahile deniz kenarına iniyorum, çıplak ayakla kumda iki üç kilometre yürüyüş yapıyor ve daha sonra denize giriyorum. Sahildeki bu yürüyüş sırasında benim gibi yürüyen kadınlı ve erkekli insanlarla karşı karşıya geliyoruz, bu insanlara ben günaydın demezsem kendiliğinden günaydın diyen yok maalesef, kimi yüzünüze bön bön anlamsız bir şekilde bakıp geçiyor, kimi de yüzünüze dahi bakmaya tenezzül etmiyor, nasıl bir insanlıktır bu, ben inadına içimdeki insan sevgisinin dürtüsüyle karşımdan gelenlere günaydın diyorum, insanlar duydukları bu günaydın sesi ile irkiliyorlar ve şaşkınlıkla bakıyorlar, beni geçtikten sonra cılız bir sesle cevabi günaydın diyenler olduğu gibi, günaydın dememi karşılıksız bırakanlar çoğunlukta tabi.
Tanımasa da, karşısındakine günaydın demeyi bile beceremeyen, bir günaydın'ı bile karşısındaki insandan sakınan bir toplumun insanlarından, sevgi beklemek imkansız tabi.
Sevgiyi, ancak aile yakınlarına, çok yakın arkadaşlarına, eşine veya sevgilisine gösterebilen, sevgiyi gönül ilişkisine, hissiyata, aşka ve tutkuya indirgeyen insanların, benim o tekir kedimin insan sevgisinden alacakları çok ders olmalı.
Bu toplumda, eşin veya sevgilin dışındaki karşı cinsten samimi olduğun bir arkadaşına; duygusallık ve aşk içermeyen temiz bir sevgi gösterisinde bulunmak, yeri geldiğinde, kendisini sevdiğini söylemek, canımlı, cığımlı hitap etmek dahi, bu toplumda karşınıza dedikodu olarak çıkıveriyor.
Geçtiğimiz günlerde yine deniz kıyısında yürüyüş yaparken, oldukça yaşlı ve toplu bir bayan, denizden çıkmak istiyor, ancak, dalgaların kıyıda oluşturduğu yüksek kum setini aşarak bir türlü kıyıya çıkamıyordu, aslında benin hemen gidip ellerinden tutarak yardım etmem ve o yaşlı bayanı kıyıya çıkarmam gerekiyordu ama, çağrı almadan bu yardımı yapmak istemedim, çaresiz kalan kadın benim hamle yapmadığımı görünce, “lütfen bana yardım edebilir misiniz” diyerek yardım talep ettikten sonra, ellerinden tutarak sahile çektim ve yaşlı kadını denizden çıkardım, teşekkür etti yanından ayrıldım.
Bırakın her şeyi, eşini veya sevgilisini aşk ve duygusal anlamda sevmeyi dahi beceremiyor insanlarımız. Çabuk aşık oluyoruz, daha doğrusu aşık olduğumuzu zannediyoruz ama, gerçek aşkın ne olduğunu ve bize yüklediği sorumluluklarını bilmiyoruz. Aşık olduğumuzu, çok sevdiğimizi sandığımız eşimizi ve sevgilimizi, güvenlerini kaybederek terk edildiğimizde, kolayca öldürebiliyoruz ve sonra da başında göz yaşı dökebiliyoruz.
Tabi, toplumdaki tüm insanlarımız sevgiden yoksun diyemeyiz, ama toplumdaki yürekleri sevgi dolu insanların çoğunluğu oluşturmasını arzu ediyoruz ve bekliyoruz.
Değerli okurlar, hepinizin yüreği, insan, hayvan ve doğa sevgisiyle dolu olsun, hepinize sevgi dolu günler, daima seviniz ve seviliniz, yaşamdan daha fazla zevk aldığınıza ve daha çok mutlu olduğunuza tanık olacaksınız.
Güner Yiğitbaşı
15/09/2018Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder