Seçimler sırasında ortaya çıkan verilere bakıldığında seçmenin ciddi bir bölümünün oy kullanmaya gitmediği görülüyor.
Niye gitmezler ki?
Her seferinde karşılaştığımız bu olay sadece yurttaşların toplumsal
konulara karşı duyarsızlıklarının zayıflığından mı? Yoksa o sandıklarda
kendilerini rahatsız eden bir şeyler de mi var?
Bu durum siyasal
partilerin gözlerinden kaçmıyor kaçmasına şüphesiz ama, peki neden
gidilmediği konusunda ciddi analizler yapılıp bu nedenlerin ortadan
kaldırılmasına çalışılıyor mu?
Kendilerine sorarsanız; belki
çoğu, “olmaz olur mu tabii ki çalışıyoruz” diyecektir ama, bu tablo
seçimler boyu pek değişmediğine göre şu iki olasılık akla geliyor:
-Ya bu konuda kimse ciddi bir çalışma veya doğru bir analiz yapamıyor,
-Ya da yapmasına yapıyor ama o seçmeni sandığa taşıyacak tedbirler işine gelmiyor; yani “böylesi bize daha uygun” diyor.
*
İnsanlar hem birer “homo economicus”tur, hem de “toplumsal varlıklar”dır denir.
Herhalde “toplumsal” tarafımız ne kadar gelişirse, her şeye kendi
ekonomik çıkarlarımız açısından bakmaktan, tavırları buna göre
belirlemekten de bir o kadar uzaklaşabiliyoruz.
Eğitim kuşkusuz
insanlarda toplumsal sorumluluk duygusunu yükseltme yönünde etki yapar
ama bunun hangi ağırlıkta olduğuna ilişkin bir veri yok elimizde..
Düşünüyorum da, açıkça bir toplumsal sorumluluk olan “sandığa gitme”
olayında “seçime katılmayan”ların ne kadarı bu sorumlululuğu aslında
gayet iyi biliyor ama yine de gitmiyor acaba?
Gitmemelerinin haklı ya da giderilebilir nedenleri var mı?
Keşke partiler o gitmeyen birilerini suçlamak yerine bu konuda ciddi
analizler yapsalar, bunlar kamuoyuna malolsa da, bu günlerdeki halimizin
nedenlerini, açmazlarını daha iyi yorumlayabilsek.
*
Katılımın hayli yüksek olduğu bu son seçimlerde sandığa gitmeyen seçmen oranı yine de yüzde 12,85 olmuş.
Kıyaslarsak, üçüncü büyük partiye verilen oy düzeyinde bu sayı hemen hemen.
Biraz gerilere gidersek önceleri oranlar daha da büyükmüş:
2011’de yüzde 16,84
2007’de yüzde 15,75
2002’de yüzde 20,86
Merak ediyorum, acaba bu “katılmayan” yurttaşlara “hallerinden memnun
olup olmadıkları” sorulsa onların kaçta kaçı “bırak böyle gitsin, ben
siyasetçilerden memnunum” diyebilir?
Memnuniyetsizlik nedenleri
giderilip bir “gayrı memnunlar partisi” kurulsa, acaba mevcut partileri
beğenmediği için seçimlere katılmayanların bu kez oy yüzdesi ne olur?
Örneğin sadece yarısı falan bile olsa şimdiki seçim barajını dahi zorlamaz mı?
*
Bir başka açıdan bakalım:
Çıkın sokağa, sorun vatandaşın “durum”dan memnuniyetini…
Alacağınız cevabın büyük kısmı “memnun değilim bunlardan” diyecektir.
Nitekim daha Haziran 2015’de yapılan bir ankette seçmenin 67,4’ü memnun
olmadığını söylemiş. Ama bunu söyleyenlerin yüzde 92’si yine de aynı
partiye oy vereceklerini ifade etmişler.
Çok kaba bir ortalama
ile ankete katılanların yüzde 24,6’sı kendi partilerine oy verdikleri
halde onu beğenmiyorlar. Şimdi siz buna, “hiçbir partiye oy vermek
istemeyen yüzde 20’yi de eklerseniz, oyunu “içine sinerek” verdiğini
kabul edebileceğimiz seçmen yüzdesi en fazla yüzde 55.4 değil midir?
Yani yarı yarıya “kerhen”
O zaman belli ki bizim siyasi düzenimizde partisi hangisi olursa olsun,
seçmenin hemen hemen yarısının beğenmediği bir işleyiş vardır.
Peki, bu düzeltilebilir mi?
Siyasette öne çıkan partinin aldığı oya bakarsanız o bu konuda rahat.
İnsanoğlu’nun “homo ecenomicus” yanına daha fazla ağırlık vererek,
toplumun algı düzeyini daha iyi değerlendirerek beş seçimdir rakiplerini
rahat rahat geçiyor.
Belli ki aldığı oyların bir kısmı da böyle bir yaşamı dünya görüşüne uygun bulduğu için destekliyor.
Ama yine de, iktidar partisinde bile önemli ölçüde bir “memnuniyetsizlik” olmalı.
Nitekim, yapılan bir başka araştırmaya göre “bu gün seçim olsa oy
verdiğim partime yine aynı gönül rahatlığıyla oy veririm” diyebilenlerin
oranı CHP’de yüzde 57,03 iken AKP’de ancak yüzde 72,59’a ulaşabiliyor.
Yani birinci partide bile yüzde 27,41 “gönül rahatsızlığı” var.
Buradan anlaşılıyor ki; partilerimizin bu konuda üzerinde çalışmaları gereken pek çok işleri var.
Peki, yapabilirler mi?
Bunun için tabii ki önce kendi gerçeklerini “bilmeleri”, sonra da
“yapa" "bilmeleri” gerekiyor.
Bilmeleri kolay,–dışarıya sızdırmasalar bile- bu kadar deneyimden sonra
bu konuda sokaktaki seçmenden kendi tabanlarına kadar, insanların
siyasetten ve partilerden neden bu kadar memnuniyetsiz olduğunu iyi kötü
biliyorlar.
O zaman bir başka olasılığa çıkıyor yol:
Biliyorlar, ama "yapamıyorlar"; çünkü düzenleri böyle işliyor.
“Karar verici”leri de, bunca oy kaybına rağmen bu durumu değiştiremiyor.
Çünkü“partiler” toplumsal tavır konusunda geliştirilmiş en önemli
kurumlar olmasına rağmen oralarda da insanoğlunun“Homo economicus”
niteliği ciddi bir belirleyici oluyor..
Bülent Soylan
Yorum Gönder