Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk:
“Lakin milletin hayatı tehlikeye düşmeyince, savaş bir cinayettir.” dedikten sonra, insanlığa barışın önemini anlatmak için “Yurtta Barış, dünyada barış” diyor…
Ne yazık ki insanlık, milyonlarca kişinin yaşamına mal olmuş 1. ve 2. dünya savaşlarından bir ders almamış olacak ki 3. Dünya savaşına hızlı adımlarla koşuyor…
Her taraf kan ve gözyaşı…
Ülkemizi yönetenler, büyük önderin yukarıdaki sözlerini bilmiyormuşçasına ülkemizi bu bataklığın içine atmakta sakınca görmüyorlar…
1 Eylül Dünya Barış Gününü kan ve anaların gözyaşlarıyla geride bıraktık…
Savaşlar, emperyalistler tarafından sahneye konuluyor…
Hala, tüm ülke ekonomilerinde silahlanmaya ayrılan bütçe, eğitim ve sağlığa ayrılan bütçenin önünde ise…
Hala, dünyanın jandarmalığına soyunan birkaç emperyalist ülke, diğer ülkelere kendi azınlıkları gibi davranıp iç işlerine karışma hakkını kendilerinde bularak bu ülkeleri savaş alanına dönüştürmekte ise…
Hala, savaşın kazananı, insanlığını yitirmiş silah tüccarları ise…
Hala çıkar, ilişkilerin olmazsa olmaz birleştirici unsuru kabul edilmekte ise…
Barış gibi temiz bir kavramın hayata geçmesi, çok uzaklarda görünmekte…
Savaşın zarar görenleri tez elden barışa giden yoldaki bu engelleri kaldırılmalı, felaketleri, ölümleri, önlemek için el birliği yapmalı, hırslara, egolara, çıkar ilişkilerine dur demelidir…
Bir dünya düşünün ki barışı yok eden şu keşkelerimiz olmasa;
Keşke; 1914 yılını, 4 yıl süren ve 9 milyon insanın öldüğü birinci dünya savaşının başlangıç yılı olarak değil de “Türkçem benim ses bayrağım” diyen Devrimci Cumhuriyet şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın doğum yılı olarak anımsasaydık…
Keşke; Faşist Hitler’in Polonya’yı işgal ettiği 1939 yılını, 50 milyon insanın öldüğü ikinci dünya savaşının başlangıç yılı değil, dünya ülkelerinin barış içinde yaşadığı bir yıl olarak yaşamış olsaydık…
Keşke; 1945 yılının 6 ve 9 Ağustos günleri yaşanmasaydı. Hiroşima ve Nagazaki sadece Japonya’nın bir şehri olarak anılsa ve biz “Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler” şarkılarını söylemeseydik…
Keşke; Vietnam denince 30 yıl süren savaş ve 1,5 milyon Vietnamlının ölümünü hatırlamak yerine, Vietnam turizm açısından en güvenli yer olarak anılsaydı…
Keşke; Kore denince akla gazilerimiz, şehitlerimiz değil de dünyanın herhangi bir ülkesi gelseydi…
Keşke; Çekoslovakya, Afganistan, Irak, Suriye, Filistin, Libya, Mısır denince aklımıza ölüm ve savaş değil barış ve refah içinde yaşayan ülkeler gelseydi...
Dünya barış günü kabul edilen her 1 Eylül’de Birleşmiş Milletlerde BARIŞ ÇANI çalınmaktadır…
Bu çan, savaşlardaki insan kıyımı anısına Japonya tarafından, tüm kıtaların çocuklarından toplanan bozuk paralardan yapılmış ve üzerine “Çok Yaşa Mutlak Barış” yazısı kazınmıştır…
Ne yazık ki o çan Birleşmiş Milletlerde çalınırken dünyanın pek çok yerinde hala çocuklar açlıktan ya da savaş nedeni ile ölmeye devam etmektedir…
Biz aydınlara düşen;
Yılmadan, usanmadan, hiçbir şeyden korkmadan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeden, en kötü barışın savaştan daha iyi olduğunun bilinciyle…
Yaşasın barış, inadına barış diye haykırmak ve toplumun her bireyine savaşın kötü bir emperyalist oyunu olduğunu ve emperyalistlerin oyunlarının ancak demokrasinin içselleştirilmesi ve tam bağımsızlık ile bozulabileceğini anlatmaktır…
Tek ülke, tek bayrak altında barış içinde Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Boşnak’ıyla kardeşçe, huzurlu bir yaşam tek parolamız olmalıdır…
Barış, beş harfli bir sözcük değildir…
Barış, sadece bir gün kutlanacak bir şey de değildir…
Barış, huzurdur…
Barış, kardeşliktir…
Barış, aynı gökyüzünü paylaşır gibi, ekmeğini, aşını paylaşmaktır…
Ölmüş atalarımızın bizlere vasiyeti, doğacak bebeğe sözümdür barış...
Onun için diyorum ki;
Savaşa hayır…
BARIŞ HEMEN ŞİMDİ…
04.09.2015
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder