Suriye’yi yok etmeye ne kadar hevesli bir başbakan ve dışişleri bakanına sahibiz. Allem ettiler, kullem ettiler birkaç emperyalist haçlıyı ikna edip savaş hazırlığına başladılar.
Pardon, onlar da zaten dünden hazırdılar ve Ortadoğu’yu mikser gibi karıştırmışlar, kan gölüne döndürmüşlerdi ama açıktan saldıramıyorlardı. Bir bahane gerekti.
Onu da bizim başbakan üstlendi, nerede azgın, kudurmuş cani varsa Özgür Suriye Ordusu aldatmacası ile vatanımızda besledi. Her türlü teçhizatı ve rahatlığı sağlayarak muhalifleri Esad’ın Suriye’sine saldı.
Bu ne kindir?
Bu ne iktidar hırsıdır?
İktidarda kalabilmek için hem ülkeyi tehlikeye atıyor hem de Müslüman bir halkın üzerine bombalar, roketler atılsın ölsünler diye var gücü ile çabalıyor.
Bu nasıl bir vicdandır, bu nasıl bir karakterdir.
Hayret!
İstanbul’da doğup İstanbul Tuzla’da eğitim alıp Hasdal’da 77. Piyade Alayında kantincilik yaparak askerlik görevini ifa eden birisi, sanırım askerliği de böylesine kolay sanıyor.
Oğlunun teki kısa dönem şehzade gibi askerlik yaptı, diğeri bilmem nerelerinde rahatsızlık olduğu için rapor aldı, el ense yattı.
Doğuda PKK ile savaşmadı, ne oğulları ne de kendi sıfır altı 40 derecede siperde yatmadı. Yazın cehennem gibi sıcağında, sırtında 35 kilo teçhizatla düşman kovalamadı.
Askerliği, savaşı nereden bilsinler.
Hiç savaş filmi demi izlemedi başbakan acaba? Düşünüyorum!
Dava, Esad’ı yok etmenin ötesinde kendi prestijini kurtarmak.
Değer mi onca insanın katledilmesine, değer mi çoluk çocuğun bombalar ile öldürülmesine?
Haa! bir de biz varız işin içinde. Durup durduk yerde içerdeki sıkıntılarımız yetmemiş gibi bir de başımıza bombalar yağacak.
Bir yandan PKK belası, öte yandan Suriye ile savaş.
Aylardan beri hudutlarımız kalbura dönmüş, isteyen istediği gibi cirit atıyor.
PKK ‘sı, kaçakçıları, ajanları, kafa kesip kalp, ciğer yiyen azılı sakallı katilleri toptan içimize girmişler.
Bu ne iş ya?
İngiliz Economist Dergisi “Sermaye girişlerinde ani bir duruş, halen yükselen piyasaların çoğu için bir kaygıdır. Bazı ülkeler, diğerlerinden daha kırılgan” 26 yükselen piyasa arasında “en kırılgan” olarak Türkiye’yi ilan ediyor. “Türk lirası, dolara karşı yüzde 13’den fazla düştü ve daha fazla batabilir” diyor.
Diğer yandan ABD Dışişleri Bakanlığı Lübnan’daki diplomatlarından ve vatandaşlarından acilen ülkeyi terk etmelerini istiyor. Aynı durum Adana’daki personel ailelere söyleniyor. Türkiye’nin güneydoğusuna seyahat etmemeleri emri veriliyor.
EEE! Bizim oralarda yaşayan vatandaşlarımız ne olacaklar?
Çok tehlikeli ve riskli felaketlere sürükleniyoruz.
ABD, Fransa, İngiltere bozguna uğrasalar çekip gidecekler.
Peki, bizim durumumuz ne olacak? Kim bize dost kalacak?
Başbakan da ailesini, avenesini hepsini toplar, gemiciklerine, uçaklarına atlar ülkeyi terk ederler.
Birilerinin bu hükümeti durdurması gerekli. Nasıl mı? CHP, MHP ve İşçi partisi diğerleri acele birleşip güç olmalı ve Milli Hükümeti kurmalıdırlar. Bu nasıl olacak bilemem ama en azından önümüzdeki seçimlere kadar dayanabilirsek veya ayakta kalabilirsek bir şeyler yapmalıyız ve bu iktidardan demokratik yollardan mutlaka kurtulmalıyız.
Başbakan savaşı kurşun askerlerle oyun oynamak sanıyor.
Öyle eskisi gibi değil artık. Süngü tak Allah Allah nidalarıyla saldır. Yok, öyle bir şey. Tabi kara savaşlarında çok önemlidir ve Türk askeri cesurdur ama ne yazık ki ordumuzun en değerli komutanları senaryolarla zindanlardadır bu gün.
Şimdi, elin gâvuru, haçlısı bir düğmeye basıyor işi bitiriyor. Katil Amerika’nın Hiroşima’da yaptığı gibi.
****
Diren ODDÜ seninleyiz.
Başbakan artık tüm ülkemiz halkı için tehlike olmaya başladı. Dediğim dedik, çaldığım düdük hesabı halkın ve gençliğin önüne polis ordusunu çıkartıyor. Evet, polis gücü değil bu, Polis ordusudur.
Engelleme değildir yaptıkları da, resmen saldırıdır demokratik haklarını yerine getiren savunmasız, gençliğin ve halkın üzerine, biber gazları, bazen de plastik veya sahici mermi sıktırmak.
Bunu ancak diktatörler yapar.
Başbakanın her şeye bahanesi hazır. Efendim,” ODTÜ’de büyükşehir belediyemizin yol çalışması var. Bir grup genç, yol yapımını engellemeye çalışıyor.” Diyor.
Bir de tehdit ediyor.
“Kimin nerede durduğunu göstermesi açısından bu çok önemli. Güvenlik güçleriyle ön açılacak, bu yollar da yapılacak.”
Mesele bu kadar basit ha?
Gezi olayını ya anlamamış ya da anlayamıyor. Belki de yıkılacağının farkında gitmeden ortalığı bir karıştırayım diye mi düşünüyor dersiniz?
Kim bilir!
Türkiye ayakta, gençlik ayakta.
Bu gençliği ne TOMALAR, ne akrepler ne de eli sopalı, palalı manyaklar durdurabilir.
Zira söz konusu vatandır ve bu uğurda can vermek bile teferruattır.
Mısır’ı, Suriye’yi neden kınıyor başbakan acaba? Darbe yapıldı, Esad halkını öldürüyor diyor.
Darbe ise sivil darbenin alasını kendisi yaptı. Yapmadığını mı sanıyor acaba?
Tek adam olarak Türkiye’yi bir diktatör gibi yönetmiyor mu?
Ne TBMM işlev yapabiliyor kilitlenmiş durumda adeta, ne de muhalefet eli kolu bağlanmış gibi pısırık kalıyor.
En büyük benim diyor başbakan. Ben de diyorum ki “Ey başbakan senden büyük Allah var. Elbet bir gün bu yaptığın zulümlerin hesabı senden sorulacaktır.”
Başka ne diyeyim ki? Allah iflâh etsin.
Gençlerimize gelince, Çelik Kuvvete karşı çelik gibi yürekleri var, onlarla gurur duyuyoruz.
Satırlarıma son verirken;
Her yer Taksim her yer direniş diyorum. Direne direne kazanacağız. Kimse merak etmesin.
Sevgiyle kalın
TC.Tünay Süer
Yorum Gönder