Dil Devriminin 81. Yılında Türkçe - Sevgi Özel

Dil Devriminin 81. Yılında Türkçe - Sevgi Özel 26 Eylül 2013’te, 81. Dil Bayramı’nı bilimin ve hukukun yaralandığı, özgürlük ve adalet isteyen gençlerin öldürüldüğü kirli siyasanın gölgesinde kutladık.

Dil Devriminin 81. Yılında Türkçe - Sevgi Özel
Hepimiz Türkçe konuşuyoruz da anlaşamıyoruz. Siyasal iktidarlar, özellikle “milliyetçi muhafazakâr”lar, inanmasalar bile “büyük ölçüde dil devrimiyle özgürleşmiş Türkçeyi” kullanıyorlar; ancak “milliyetçilik”ten çok “muhafazakârlık”a sarılanlar Türkçeye, düşünce özgürlüğüne ve Türk devrimine inanmadıklarından “devletin dili”ni doğru öğretme amacı taşımıyorlar. Dünyaya “aynı görüntüyle sınırlı” bir pencereden bakıyor, düşünce özgürlüğünü “ben”le sınırlıyor, “ben” özneli, dinsel kavramlarla bezeli bir dille inanç ve köken ayrımını kullanıyor; yüreklice değil, kaçak güreşerek devrimlerle hesaplaşıyorlar. Dil ve eğitim dinselleştikçe dinselleşiyor; resmi Türk Dil Kurumu (TDK), iktidar ağızlı üniversite ve korkusuna gömülen basın bu durumu eleştiremiyor.

Düşüncenin 
yenileşmesi
Dilin yenileşmesi düşüncenin yenileşmesi demektir; bunu bilen ve sürekli Atatürk’ün kurumuna saldıran gericiler, Kenan Evren TDK’yi kapatınca devrimcilerin soluğunu kestik sandılar. Başbakanlık’a bağlı TDK’ye iktidarların atadığı sözde bilimciler, dilimiz siyasaya araç yapılırken susuyor. AKP iktidarınca işlevsizleştirilen TDK, kuruluş amacıyla çelişen yandaş yapıtlarına “telif” ödeyerek Atatürk’ün kalıtını savuruyor, “cemaat” etkinliklerinde boy gösteriyor. Türkiye Türkçesi için hiçbir şey yapmadığı gibi ölçünlü dil ve yazım birliğini bozmayı sürdürüyor. AKP Osmanlı’ya sarılma, Cumhuriyetle hesaplaşma eylemlerine girişince, on yıl önce “Türk İslam sentezi”ni savunan TDK de bu “sentez”in “İslam” ayağına yapışır oldu; “gerici, irtica…” gibi kavramları “ak”larsa hiç şaşırmayız.
Atatürk, Türk Tarih ve Dil Kurumlarını “dernek” olarak kurmuş, kendi varlığından gelir bırakmıştı. Atatürk’ün amacının bu kurumların “akademi”ye dönüşmesi olduğunu, 12 Eylülcülerin de Ata’nın bu isteğini yerine getirdiğini söyleyenlere soruyoruz; bu TDK’nin “akademi”ye benzer yanı var mı? Dilsiz Dil Kurumu nerede görülmüş? 30 yıl önceki kurum, iktidarların dil ve eğitimdeki yanlışlarını bilimsel verilerle engellerdi; AKP’lileşen TDK’nin “4+4+4”lük çağ dışı eğitime tepki verdiğini duyan oldu mu? Türkiye Cumhuriyeti’nin dili Türkçedir, diyebiliyor mu?
Kurucu çoğunluğun dili olduğu için Türkiye Cumhuriyeti’nin dili Türkçedir. Türkçe ünlüsü bol, sesçil bir dildir. “Bağlantılı” dil olmasıyla, ses, biçim ve anlam özellikleri arasındaki uyumla yerli-yabancı dilbilimcilerin de belirttiği gibi “matematiksel” dizgeye sahiptir. Dilbilimcilere göre bu özellikleri Türkçenin kolay öğrenilmesini sağlar. Dünyanın her yerinde çoğunluk hangi dili konuşuyorsa o dil, birlikte yaşayanların ortak iletişim aracı olmuştur. Türkçenin tarihsel akışı da bunu gösterir. X. yüzyılda İslamiyete geçişi tamamlanan Türkler İran’da Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nu kurmuş, sonra Anadolu’yu yurt edinmişlerdir. Oğuz Türkleri Anadolu’ya “Rum diyarı”, kurdukları devlete de “Rum Selçukileri” derken Avrupalılar, gelenlerin Türk olduğunu, Türkçe konuştuğunu görerek buraya “Türkmenlerin ülkesi” anlamında “Turcomania” ya da “Turchia” demiştir. Atatürk ve arkadaşları her türlü iletişim ve belgede “Osmanlı” değil, “Türk” adını kullanmış; kurdukları devlet de “Türkiye Cumhuriyeti” adıyla tarihe yazılmıştır.
Arapça ve Farsçanın boyunduruğu altına girdiği dönemlerde de aydınlar Türkçeyi savunmuşlar; “Kutadgu Bilig, Divanü Lügat-it Türk” gibi görkemli yapıtlar bu amaçla doğmuştur. Ömer Seyfettin’ler imparatorluk çökerken en çok dilin Türkçeleşmesini tartışmışlardır. Yüzyıllar önce de yönetenlerin yabancı hayranlığı ve aydın aymazlığı yüzünden Türkçe başka dillerin saldırısına uğramış; buna karşın ticaret amacıyla gelen Avrupalılar, örneğin İtalyanlar, buradaki farklı köken ve inançtan her insan gibi Türkçeyle iletişim kurmuştur. Osmanlı’nın son döneminde Osmanlıca yetersiz kaldığından tıbbiyede öğretimin ilkin İtalyanca, sonra Fransızca olması, eğitimde bu dile öncelik verilmesi, Türkçeye Fransızca sözcükleri doldurmuştur. Kendi okullarında hangi dille eğitim yapacağını bilmeyen imparatorluğun çöküşü sırasında, özellikle Doğu Anadolu’da kendi diliyle eğitim veren yüzlerce yabancı okul açılması, bugün aynı bölgedeki dil tartışmaları açısından da ilginçtir. 90 yıl önce olduğu gibi yine dili ve eliyle karnımızı karıştıran yayılmacıyla işbirlikçisinin gözünde Türkçenin de Kürtçenin de önemi yoktur; dilini eğitim kurumlarına yerleştirmiş, devletin dilinin önüne geçirmiştir. “Arabın medeniyeti benimdir” diyenlerin ardılları da 4+4+4’lük dizgeyle eski dil ve Arapçaya sarılmış, toplumu “okey”le “inşallah” arasına sıkıştırmıştır.

Cumhuriyetle hesaplaşma
Bugün kimilerinin bilimsel bilgi yoksunluğu ya da siyasa gereği “iki dilli” eğitimi, “iki resmi dil”i savunması “bölünme isteğinin örtülü biçimde dillendirilmesidir. Türkçenin devletin dili olması” yurttaşın “iki dilli” olmasına, anadilini öğrenmesine engel değildir. “Hiçbir dil kendiliğinden ortak dil olmaz”; bunu öğrenmenin yolu, ortak dilin tarihsel akışını önyargısız izlemektir. Ayrıca hak ararken çoğunluğun dilini ve birikimini karalanmak bilimsel ahlakla bağdaşmaz. İngilizce ülkeyi kuşatırken hem dinci takım hem köken farkını siyasallaştıranlar, farklı beklentilerle sessiz kalmıştır. İktidarın kendi üretimi olmayan dil/ekin siyasasızlığı, “muhafazakârlık”ı dinle ya da ırkla özdeştirenlerin cumhuriyetle hesaplaşma yarışını hızlandırmıştır. Bu yarışı kazanacağını sananlar, 90 yıllık devrimci birikime toslayacaktır. Ortak dili “yurttaşlık” bilinciyle içselleştirdiğimizde özgürce düşünerek birbirimizi anlayabilir, ortak çıkarlar için savaşım verebiliriz. Özgürlüğü ve yaşamı yok edilen her yurttaş, kurutulan her dere, kesilen her ağaç bizimdir; ortak dille çözüm üretemediğimiz için bunca yıkım ve acının üstesinden gelemiyoruz. 26 Eylül 2013’te, 81. Dil Bayramı’nı bilimin ve hukukun yaralandığı, özgürlük ve adalet isteyen gençlerin öldürüldüğü kirli siyasanın gölgesinde kutladık.
Her şeye karşın umutluyuz; Mustafa Kemal’lerden aldığımız güçle direneceğiz!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget