“Balyoz”,
“Ergenekon”, “Casusluk” derken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kıymetli
komutanları daha davaları bile sonuçlanmadan Yüksek Askeri Şura
kararıyla emekliye sevk edildi. Köklü gelenekleri olan Silahlı
Kuvvetlerimizde, emekliye ayrılan komutanlar 30 Ağustos’ta “Arz-ı veda”
adı altında bir mesaj yayınlar. Bu, üniformalı son gündür.
Koramiral
Abdullah Can Erenoğlu gibi bazı komutanlar “arz-ı veda”yı cezaevlerinden
yayımlamak ve üstlerine göndermek durumunda kaldı. O “arz-ı veda”larda
isyan var, beddua var, sitem var… Avukatı Murat Ergün aracılığıyla
“arz-ı veda”sını cezaevinden gönderen Abdullah Can Erenoğlu özetleyerek
vereceğim arz-ı vedası, anlayana çok büyük mesajlar içeriyor.
“Benim için hukuk o gün bitti”
Emekliye
sevkedilen askeri cezaevlerindeki komutanlar, Pazartesi gününden
itibaren sivil cezaevlerine nakledilecek. Türk Denizaltı Filosu’na 2 yıl
kumanda eden ve 46 yıl sonra üniformasını cezaevinde çıkarmak zorunda
kalan Koramiral Abdullah Can Erenoğlu’nun, avukatı Murat Ergün
aracılığıyla gönderdiği “arz-ı veda”sı önemli mesajlar içeriyor. O
vedadan kısa bir bölüm:
“Asrın iftirası, ‘Balyoz Davası’ kapsamında,
11 Mayıs 2010 tarihinde ifadeye çağrıldım. Tamamı iftira ürünü imzasız
dijital verilerde iradem ve bilgim dışında ismim geçtiği için suçlandım.
3 Temmuz 2010 tarihinde, üzerime atılı suçu işlediğime dair delil
olmadığından hakkımda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
Buna
rağmen dünyanın hiçbir hukuk devletinde delil olamayacak iftira ürünü
dijital verilere istinaden ilk şüphelinin Beşiktaş’a ifadeye çağrıldığı
gün benim için hukuk bitmişti. Bu düşüncemde de yanılmadım. Aldatma ve
kalleşlik sanatlarının hünerli kahpeleri tarafından üretilen iftiralara
istinaden diğer arkadaşlarım gibi ben de 14 Eylül 2011 tarihinde Güney
Deniz Saha Komutanı iken haksız, hukuksuz, adaletsiz ve vicdansız bir
şekilde tutuklanarak esir alındım.
Nefrete dayalı hesaplaşma
Bu
yıl Yüksek Askeri Şura tarafından alınan kararla en temel hukuk
ilkelerinden biri olan ‘masumiyet karinesi’ hiçe sayılarak yargılama
süreci sona ermeden 30 Ağustos 2013 tarihi itibariyle emekli edildim.
Deniz subaylığı maceramı yanımdaki iftiraya uğramış seçkin Bahriyeliler
ve silah arkadaşlarım ile birlikte Hadımköy Askeri Cezaevinde noktalıyor
ve üniformamı yüreği vatan, millet ve Atatürk sevgisi dolu genç
bahriyeliler ile gönüllere emanet ediyorum.
Benim için üzücü olan, bu
davanın siyasi bir dava olduğu ve komplo ile Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin Atatürkçü, aydın, yurtsever ve saygın personelinin
tasfiyesinin hedeflendiği ve delillerin düzmece ve iftira ürünü
olduğunun bilinmesine rağmen, sahip çıkması gerekenlerin olmayan yargı
ve hukuka güvendiklerini söyleyerek bizleri yalnız bırakması, toplu
tutuklamalara ve keyfi yargılamalara, özetle dünyada örneği görülmemiş
kin ve nefrete dayalı ‘bir hesaplaşma’ için darbeden nefret eden masum
insanlardan intikam alınmasına sessiz ve kayıtsız kalmasıdır.
Silah arkadaşı maskesi takanlar
Daha
vahim olan ise Deniz Kuvvetlerini iftiralarla cuntacı, terörist, fuhuş,
casusluk ve şantaj yapan, Amirallerine suikast planlayan, suç şebekesi
gibi gösteren ve bizleri tasfiye edenlerin içinde silah arkadaşı maskesi
takan ve komplocularla işbirliği yapan hainlerin bulunmasıdır.
Bir
başka bir üzüntü kaynağım da, bildiklerini açıkça ortaya koyamayanlar
ile her türlü güçlüğe göğüs gererek sadakatle görev yaptığımızı ve
suçsuz olduğumuzu bilenlerin de üniformamızı çıkarmamıza onay vermeleri
olmuştur. Asıl kaygı verici olan, Türkiye’nin denizcileşmesine ve
geleceğine kurulan bu tuzakları görmeyen ve ordusuna sahip çıkmak yerine
sahte davalar ve iftiralar ile sindirilmesine tepkisiz kalan halkımız
ile özellikle aydınlarımızın tutumu olmuştur. Bu durum yalanlara
inanmanın doğruları sorgulamaktan daha kolay olduğunu ortaya koymuştur.
Bedenimiz tutsak ama…
Türkiye
Cumhuriyeti’nin önemli sıkıntılara girdiği ve karanlıklara çekilmek
istendiği esaret günlerimi de içeren bu süreç bir hukuk katliamı ve
insanlık suçu olarak tarihteki yerini alacaktır. Esaret günlerimde ruhum
ve düşüncelerim hapsedilemedi. Mustafa Kemal’in Cumhuriyet
Donanması’nın bir Amirali olarak bedenim tutsak olsa da düşüncelerim ve
ruhum sonsuza dek hür kalacaktır. Hain bir komplo sonucu iftira ve
yalanlarla özgürlüğümden mahrum bırakılmam, devletin birliği ve ülke
bütünlüğü için hayatı pahasına görev yapan Türk Deniz Kuvvetleri’nin
onurlu bir Amirali olarak masum olduğum gerçeğini asla
değiştirmeyecektir.”
Cezaevindeki Koramiral Abdullah Can Erenoğlu’nun
meslekteki son sözleri, Dumlupınar denizaltı gemisinde birkaç saat
sonra şehit olacağını bilen Selami Astsubay’ın sözleri gibi oluyor:
Vatan sağolsun…
Yorum Gönder