Depremlerden ders çıkar(ama)mak!...

Depremlerden ders çıkar(ama)mak!... Çok katlı gökdelenler kapladı İstanbul'u. Toplanacak alan, yürüyecek yol bırakmadılar. Bir deprem felaketi halinde, o çok katlı gökdelende yaşayan insanlar, binalar yıkılmasa da, depremin şiddetiyle

Depremlerden ders çıkar(ama)mak!...
Bu kaçıncı deprem, Tanrı'nın kaçıncı uyarısı bizlere.
Pek dilim varmıyor ama; kimse kusura bakmasın, bu üzüntüyle, bugün her şeyi çok açık yazacağız.
Biz yönetilenler ve bizi yönetenler; artık, o kalın kafalarımızı biraz yontup incelterek, aklımızı başımıza toplayıp, ülkemizin coğrafi konumuna ve ülkemizi saran fay kırıklarına bakarak, tüm gerçekleri tüm çıplaklığıyla görüp, en seri şekilde gerekli ve kalıcı önlemleri almalıyız.
Yoksa, sık aralıklarla, bu deprem felaketlerinin tüm maddi ve manevi acılarını yaşamaya devam edeceğiz.
Ülkemizin yaşadığı 1999 Gölcük ve Yalova depremi, Tanrı'nın ve doğa'nın bize çok önemli bir uyarısıydı, bu uyarı bir kulağımızdan girdi öbüründen uçtu gitti.
Aslında 1999 depreminin unutulmaması gerekiyordu. Zira, bilim adamları bundan sonra da İstanbul’da 7 şiddetinden büyük bir deprem beklendiğini, gerekli önlemleri almamız gerektiğini, sık sık dile getirdiler, bu nedenle deprem gerçeği sürekli ülkenin gündeminde tazeliğini korumasına rağmen, yine de deprem gerçeğini vatandaşlar olarak unuttuk, yönetenler de, deprem gerçeğini unutmamız için, ellerinden gelenleri yaptılar.
Muhtemel yıkıcı bir İstanbul depremine rağmen, bir deprem anında İstanbullu'nun sığınacağı toplanma alanları dahi, iktidar tarafından imara açılarak, buralarda çok katlı devasa, lüks konut ve AVM yapılmasını sağladılar.
En tepe noktasındaki yönetici dahi, İstanbul'a çok kötülükler yaptıklarını itiraf etmesine, timsahın göz yaşlarını dökmesine rağmen, rant uğruna, İstanbul’daki çarpık yapılaşmaya yeşil ışık yakmaya devam etti.
İstanbul; şehir olmaktan çıktı ve 16 milyona varan nüfusuyla, çoğu Dünya devletinden daha büyük bir devlet haline geldi.
Çok katlı gökdelenler kapladı İstanbul'u. Toplanacak alan, yürüyecek yol bırakmadılar. Bir deprem felaketi halinde, o çok katlı gökdelende yaşayan insanlar, binalar yıkılmasa da, depremin şiddetiyle uğrayacakları sarsıntıdan can havliyle kaçmak isterken, panikten ölecekler, nehiri geçmek isterlerken derede boğulacaklar, bu gerçekleri artık kabul etmek zorundayız hepimiz.
Şimdi, İstanbul sanki yaşanası bir şehirmiş, her türlü ihtiyaçları sağlanmış, olası deprem için gerekli önlemler alınmış gibi, Kanal İstanbul adında bir sunni kanal açarak, bu kanalın etrafında ve çevresinde, yeni bir İstanbul kurmanın hayali içinde bizi yöneten aymazlar.
Kanal İstanbul senin neyine?
Kuru ekmeğe muhtaçsınız, altın tabak içinde, yemek yemek  istiyorsunuz. Ne güzel de yakışır hani!
Dün (24/01/2020) Elazığ ve Malatya illerimizde yaklaşık yedi şiddetinde deprem oldu, daha sayısı kesinlik kazanamayan onlarca yurttaşımız öldü ve yüzlercesi de yaralandılar.
Buradan, öncelikle ölen yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralananlara da acil şifalar diliyoruz.
Ülkemizin İstanbul’dan ibaret olmadığını, tüm illerimizin ve burada yaşayan insanlarımızın da, devletten eşit hizmet beklediklerini, bölgeler arasındaki tüm yaşam koşullarının eşit düzeye getirilmesi için yatırımların öncelik sırasına göre ülke geneline yayılarak dağıtılması gerçeğini, göz ardı etmemeliyiz.
Ülkemizin güzel insanlarının; bizi yönetenlerin tüm ayrıştırma gayretlerine rağmen, bir felaket anında, yek vücut olarak, mağdurların yardımlarına koştukları, vicdan sahibi oldukları gerçeğini, bizi yönetenler de görmelidir ve bu dayanışmayı kötüye kullanmamalıdır artık.
Bizi yönetenler, lüks ve israf içindeki yaşamlarını sürdürebilmek, koltuklarını koruyabilmek için yaptıkları gereksiz harcamalarla, hazineyi boşalttılar biliyoruz.
1999 depreminden sonra deprem vergisi diye bilinen ve geçici olan ek ödemeler kalıcı hale getirilmiş ve milyarlarca para toplanmış, zorunlu deprem sigortası pirimleriyle milyarlar toplanmış olmasına rağmen, bu paraların deprem felaketinin zararlarını önlemek adına harcanmayarak, amacı dışında çarçur edildiklerini de çok iyi biliyoruz.
15.Temmuz gazi ve şehitleri için toplanan paraların da, şehit ve gazi yakınlarına dağıtılmadığı bilinen bir gerçektir. Bu koşullarda, deprem için halkımızdan ek vergiler ve ödentiler istemeye kalkmayınız lütfen. Bugüne kadar topladığınız paraların hesabını kuruş kuruş veriniz, veremiyorsanız, halkımızdan özür dileyerek ve yargı önünde hesap vermek üzere istifa edip koltuklarınızı terk ediniz, sizler de biraz utanma ve sıkılma varsa tabi.
Geçmiş olsun; Elazığ, Malatya ve tüm TÜRKİYE.
Ülkenin hazinesini, taşa, toprağa, paralı ve geçiş garantili yollara, köprülere, tünellere, gökdelenlere, şehir hastanelerine gömen, fabrikalarını satarak üretimi, tarımı ve hayvancılığı yok eden, tüm olumsuzluklara, bilim adamlarının itirazlarına rağmen, büyük bir inatla, borç ve  harç, Kanal İstanbul macerasına hazırlık içinde olan iktidarın, demokratik yollarla sandıkta yönetimden uzaklaştığını gördüğümüz an, asıl geçmiş olsun dileklerimizi sunana kadar, hepinize depremsiz, tabii afetsiz, huzur dolu günler diliyoruz.

Güner Yiğitbaşı

25/01/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget