Bu iki ayrı zihniyeti temsil eden birinci kesim; Türkiye Cumhuriyetinin demokratik ve laik Anayasal düzenine Anayasa ve yasalarına, laiklik ilkesine ve hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine bağlı ve saygılı, ATATÜRK'e hak ettiği değeri veren ve saygı gösteren devrimci kesim, karşısında yer alan kesim ise; tüm bu demokratik değerlere karşı çıkan, saygı göstermeyen, bu devletin kurucusu ve ülkenin kurtarıcısı ATATÜRK'e, sevmelerini bir kenara koyduk, saygı duymayan, her vesileyle onu yok sayan, itibarsızlaştırmak için sürekli çaba sarf eden, anayasa ve yasa tanımayan, millet kavramından ve milliyetçi duygulardan nasibini almamış, din temeline dayalı ümmetçi karşı devrimcilerdir.
Çanakkale Zaferi için Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Barış Manço Kültür Merkezi'nde düzenlenen, Avcılar Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi'nin organize ettiği anma programında yaşanan son olay da, bu gerçeği açıkça ortaya koymuştur.
Anma programında Çanakkale şehitleri için yapılan duada ATATÜRK'ün ismini anmayan hocaya, toplantıda bulunan albay rütbesindeki şerefli ve onurlu ATATÜRK'çü bir Türk Subayı sessiz kalamamış ve hocanın bu tutumunu protesto ederek salonu terk etmiştir.
Bu şerefli Türk Subayı, Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün; bu anlamlı günde yok sayılmasını hazmedememiş ve bu haklı tepkiyi göstermeyi kendisi İçin kaçınılmaz bir görev saymış ve milletimizin tüm ATATÜRK'çü kesiminin duygularına tercüman olmuştur.
Bu subayımızın, bu onurlu davranışı nedeniyle, bundan sonra başına gelebilecek tüm olumsuzlukları, millet olarak izlemek ve en küçük bir olumsuzlukta, ATATÜRK'çüler olarak sesimizi yükselterek tepki koymak, bu subayımızın yanında durmak ve ona destek çıkmak, boynumuzun borcu olmalıdır.
Bu ülkede Fesli Kadir olarak anılan ve deli rolü yapmasına rağmen, bize göre aslında çok akıllı ve bilinçli bir şekilde ATATÜRK düşmanlığı yapan ve yaptırılan, sürekli ATATÜRK'e hakaretler yağdıran, el altından ATATÜRK'e saldırması için teşvik edilen bu kişi'ye, karşı devrimciler tarafından verilen değeri, sunulan desteği, ona uygulanan VİP muameleyi hepimiz çok iyi biliyoruz.
Çanakkale zaferinin ve şehitlerinin anıldığı toplantıda yapılan duada, kasten ve bilinçli olarak ATATÜRK'ün adını anmayan, onun ruhuna dua göndermeyen hocanın mensubu olduğu; ne hazindir ki; kurucusunun da bizzat ATATÜRK'ün kendisinin olduğu, Diyanet İşlerinin Başkanının, ATATÜRK düşmanı karşı devrimci Fesli Kadir'e yaptığı VİP ziyaret ve ona sunduğu hediyeler, yüz kızartıcı bu karşı devrim hareketi karşısında, Diyanet mensubu düz bir hocanın, dua ederken ATATÜRK'ün adını anmamasını ve ona dua etmemesini asla kabullenemesek de, azımsanamayacak sayıda karşı devrimci barındıran bu ülkede, ATATÜRK karşıtı bu davranışı doğal karşılamak gerekiyor.
Kabul etmediğimiz bu uygulamalar karşısında bizlere düşen görev, her demokratik toplumda olduğu gibi; sandıkta, karşı devrimcilere oylarımızla gereken dersi vermektir .
Ülkemizde, Albay Önder İREVÜL'ün söylediği gibi; ATATÜRK ve Cumhuriyet söz konusu olduğunda, herkes hakkını hukukunu, haddini hududunu bilecek.
Güner Yiğitbaşı
23/03/2019Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder