Siyasetçilerin birbirlerine sert üsluplarla sataşmalarına alışığız ama bu seçim, her türlü etik dışı saldırı ve kumpasın da devreye girdiği bir hal alıyor, seçim kampanyaları bir demokrasi şöleni olmaktan çoktan çıktı, hayırlısıyla patlama çatlama olmadan, kazasız belasız bir bitse duasındayız! 8 Mart gecesi ben de Taksim’deydim. Feminist Hareket, saat 19.30’da İstiklal Caddesi’nin Taksim girişinde buluşmak üzere çağrı yapmıştı. Sabah güzel havada cıvıl cıvıl bir kalabalık vardı İstiklal Caddesi’nde, turistler çoğunluktaydı. Öğleden sonra polis caddeye giriş çıkışları engelledi, Tüneli kapattı haberleri gelmeye başladı. Koskoca İstiklal Caddesi, birkaç yüz kadın yürüyecek diye niye kapatılsın? Taksim Metrosu’nun meydan çıkışı da kapatılmış. Herkes, özellikle de yabancılar şaşkın. Neyse ki Gezi çıkışı açık. Metrodan çıkıp arkadaşlarımla buluşmak için İstiklal’e yürüdüm. Polis, Cumhuriyet Anıtı’nın orada barikat kurmuş ama kadınları bırakıyor. Toplumsal bir hareket olduğunda ortaya çıkan seyyar satıcılar en çok düdük satıyor. Öyle tuhaf bir durum ki, yanında bir erkekle caddeye girmeye çalışanlar ayrılmak zorunda! Girenler de en fazla on metre ilerliyor, oradaki kalabalığın yanına gelip bekliyor. İzdaham giderek artıyor. İki saate yakın o kalabalığın arasında arkadaşlarımı aradım. Kızlar, düdük öttürüyor, ıslık çalıyor,
“Korkmuyoruz, Susmuyoruz, İtaat etmiyoruz” diye slogan atıyor, yürümelerine izin vermeyen polisi protesto ediyor. Komik pankartlar hazırlamışlar, aksesuvarlar, mor renkli süsler, her şey mevcut; bıraksalar, bir saat yürüyüp Tünel’de dağılacaklar. Gürültüden başım şişiyor. O arada sokak arasındaki küçük mescitte ezan okunmuş, kim nasıl duyacak? Kimsenin ezanı protesto etmesine imkân yok, çünkü ezan okunduğundan haberi yok. Zaten okunduğu saat de ezan saati değilmiş? Bu bekleyişin bir müdahaleyle sonuçlanacağını anlıyor, Kazancı Yokuşu faciasını hatırlayıp ayrılıyorum. Nitekim hemen arkamdan polis dağılmaları için, kızların ayaklarına ayaklarına sıkıyor mermiyi, kalkanlarla ittiriyor, köpekleri salıyor üstlerine. Ama o köpekler itaat etmiyor, saldırmıyor kadınlara. Videoları seyretmediniz mi? Neyse ki o izdahamda kan dökülmedi diye seviniyoruz.
‘Ezana saygısızlık ettiler!’
Ertesi gün, önce Cumhurbaşkanı, sonra sözcüsü ve hemen arkasından yandaş havuz medyası aynı sözlerle provokasyona başlıyor:
“Ezana saygısızlık ettiler!” O gece işareti alan sarıklı poturlu tipler, Mis Sokak civarında sloganlar atarak barlara, kafelere saldırıyor, gözdağı veriyor. O yürüyüşü ne Millet İttifakı ne de CHP düzenledi, ezan da protesto edilmedi. Tam bir Kabataş yalanı 2.
Mansur’a komplo
Hemen arkasından Ankara’da yarışı önde götüren Millet İttifakı’nın adayı
Mansur Yavaş’ı hedef alan bir komplo düzenleniyor. Birkaç suçtan sabıkası olan biri bulunuyor, Yavaş’ı suçluyor. Hemen bir iddianame hazırlanıyor. AKP sözcüsü
, “seçilse bile başkanlığı düşebilir” açıklamaları yapıyor. Mansur Yavaş’ın
“Asıl mağdur benim, o şahıs bana sahte çek verdi” açıklamalarını yandaş medya görmezden geliyor, yer vermiyor.
‘Hapse attırırım’
En yanlışı
Meral Akşener’e yapılanı: AKP Genel Başkanı günde üç kez yaptığı mitinglerinde bugüne kadar hiç ağzına almadığı Akşener’i
“Seni hapse attırırım” diye tehdit etmeye başlıyor. Gerekçe, Akşener’in
Erdoğan’ın kullandığı teröristler suçlamasını diline dolaması. Bizim halk, bir kadının böyle hapis tehdidiyle mağdur edilmesinden hoşlanmaz, ters teper. AKP’ye ve liderine bu kadar çok yanlış yaptıran nedir? Anketler! Erdoğan, kendi tabanını konsolide edeceğim derken karşı cepheyi de konsolide etti. İttifak yapayım derken karşı tarafı da ittifaka zorladı ve kazdığı kuyuya düştü. Şimdi yüzde elli - elli olundu mu? Tehditler, iftiralar, dini provokasyonlar yerel seçimi şirazesinden çıkarıp adayları proje bazında değerlendirmekten alıkoyuyor. Beka sorunu dedi dedi, adaylarının çalışmalarına da yazık etti. Oysa bu gerginlik, bu ayrıştırma, bu kirli siyaset kullanılmasaydı, seçmen adaya, projelerine bakacak, yerel yöneticisini seçecekti.
Yazgülü Aldoğan
Yazgülü Aldoğan/ Cumhuriyet
Yorum Gönder