Tayyip Bey, dün (19/03/2015) Harp Akademileri Komutanlığında yaptığı konuşmayla, bir zamanlar cemaatle bilerek ve isteyerek oluşturduğu koalisyon ve işbirliğini perdelemek ve 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddialarından doğan sorumluluklarından kurtulmak amacıyla, kendi hayalinde oluşturmuş olduğu paralel yapıyı anlatmış ve paralel yapı tarafından askere yapılan kumpas karşısında, kendisinin de yanıltıldığını beyan ederek, günah çıkarmaya çalışmıştır.
Yok öyle yağma, Tayyip Bey'in, aldatıldım diyerek işin içinden sıyrılması, asla mümkün değildir.
Tayyip Bey'in yanılmadığını ve yanıltılmadığını, askerden intikam almak, sürekli iddia ve şikayet ettiği askeri vesayeti yıkmak ve askerin burnunu sürtmek için, cemaatle işbirliği içinde askere kumpas yaptıklarını, doğrudan işbirliği içine girmediğini kabul etsek dahi, askere olan nefretinden dolayı, cemaat tarafından yapılan kumpası ve gerçekleri görmesine rağmen, sesini çıkarma gereğini duymadığını, Ergenekon ve Balyoz davalarının savcısı olduğunu açıkça beyan ettiğini, halkımız çok iyi bilmektedir.
Tayyip Bey'in; aldatıldım diyerek, dolaylı olarak askerden özür dileme anlamına gelen günah çıkaran bir konuşma yapması, bu konuşmanın muhatabı olan kurmay subaylarımız ve milletimiz için yeterli ve inandırıcı değildir.
Tayyip Bey'e sormak lazım; emrinizdeki MİT o dönemde ne yapıyordu, neyle meşguldü, başında, sizin çok güvendiğiniz, sır küpünüz olarak açıkladığınız ve halen de vazgeçemediğiniz, milletvekili seçimlerine katılmasına dahi müsaade etmediğiniz müsteşarın bulunduğu MİT'e rağmen mi aldatıldınız, yoksa MİT tüm mesaisini çözüm süreci dediğiniz PKK ve APO ile müzakere yapmaya harcayarak, diğer önemli haber alma ve istihbarat faaliyetlerini kendi haline ve oluruna mı bırakmıştı, ne dersiniz?
O dönemde ülkenin en yetkili ve etkili makamında oturan, ülkenin yönetiminden, milletin can güvenliği en başta olmak üzere, tüm özgürlüklerinden, adil yargılanma haklarından sorumlu olan, istediği yasayı meclis çoğunluğuna dayanarak kısa sürede çıkarabilen, emrinde MİT gibi bir kuruluş bulunan Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak, Tayyip Bey'in, aldatılma ve aldatıldım deme lüksü ve mazereti olamaz.
Tayyip Bey, kumpasa ilişkin bir şeyler sezinlediğini, ancak, yargıya olan saygısından dolayı, bağımsız yargıya müdahale edemediğini beyan etmekte ise de; aynı Tayyip Bey'in, 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet sürecinin başlatılmasından sonra, kendisine,aile yakınlarına ve bakanlarına bulaşma ihtimali olan bu yolsuzluk soruşturmalarını örtbas etmek için, adli kolluk yönetmeliğinde ve yasalarda yaptığı değişiklikler ile yargıya nasıl müdahale ettiğini, soruşturmayı yürüten savcıları ve polis şeflerini görevlerinden aldırdığını, soruşturma dosyalarının savcılarına işten el çektirdiğini, dosyaları ellerinden aldırıp başka savcılara verdirdiğini açıkça görmüş olup, bu gerçekler karşısında, Tayyip Bey'in, askere yapılan kumpas karşısında çaresiz kaldığına yönelik savunmasının, hiç ama hiç, inandırıcı olmadığı, bir gerçek olarak ortada durmaktadır. Biz buradan iddia ediyoruz, kendisi için, yargıya yönelik tüm bu müdahaleleri yapabilecek gücü ve cüreti kendisinde bulabilen Tayyip Bey; istemiş olsaydı, eski Genelkurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ, bırakınız yıllarca tutuklu kalmayı, bir saat dahi tutuklu kalmazdı.
Türk Milleti; Tayyip Bey'e, aldatıl ve askerini kumpaslarla yok et, zindanlarda çürüt diye oy verip iktidar yapmadı. Gerçekten, aldatılmış ve aldanmış da olsa, bunun karşılığı, dolaylı özür ve günah çıkarma anlamına gelen bir konuşma ile konuyu geçiştirmek olamaz. Adına, kasıt, ağır ihmal ve hata ne derseniz deyiniz, yıllarca zindanlarda çürütülen, gelecekleri yok edilen askerlerimize yapılan kumpasın, dönemin Başbakanı olan Tayyip Bey açısından, mutlaka siyasal bir karşılığı ve bedeli olmalıydı. Bu da, istifa ederek, iktidarı, elindeki tüm imkanları iyi ve yerinde kullanarak aldatılamayan ehil ellere bırakarak, Türk Milletinden özür dileyerek köşesine çekilmektir.
Peki, Tayyip Bey ne yapmıştır?
Beceremediği, emrindeki MİT'e ve diğer devlet imkanlarına rağmen, kendi beyanına göre aldatılmaktan kurtulamadığı, aldatılarak yürüttüğü Başbakanlığı, ülkenin Cumhurbaşkanlığına soyunarak, tüm devlet imkanlarını kullanıp, paralel yapı edebiyatı ve mağduriyetiyle eşit olmayan koşullarda yapılan bir seçimle Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmak suretiyle dahi bırakamamış ve kendi icat ettiği paralel yapı benzeri paralel bir Başbakanlık icat ederek, Başbakanlık görevini de, illegal olarak fiilen yürütmeye devam etmekte ve seçim meydanlarına çıkarak, halktan 400 milletvekili çıkarmak üzere oy istemektedir.
Anayasayı ve ettiği tarafsızlık yeminini ihlal ederek, taraflı ve partili Cumhurbaşkanlığı yapmakta ısrar eden Tayyip Bey'in; ileride bu konuda hesap vermek zorunda kaldığında, Anayasanın açık ve emredici hükümlerine rağmen, taraflı ve partili bir Cumhurbaşkanı gibi çalışmasının mazereti olarak neyi beyan edeceğini merak etmekteyiz.
Tayyip Bey; ileride, tarafsızlığının ihlaline gerekçe ve mazeret olarak, umarız, “Anayasa bir gecede değiştirildi, Cumhurbaşkanlarının partili ve taraflı olmaları yasağı kaldırıldı diyerek beni danışmanlarım aldattılar” demeyi düşünmüyordur.
20/03/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder