Avrupa’daki gelişmeleri cesur bir Fransız Avukatı Georges de Maleville’nin kitabından daha doğru bir deyimle gördükleri karşısındaki isyanından alacağımız kısa notlarla netleştirmek istiyoruz.
“Fransız Hükümeti – Türkleri hiç de ilgilendirmeyen çeşitli nedenlerle –Alfartville’de, Ermenilerin hepsinin ve hemencecik, Türklere karşı gösterecekleri ve sonsuza dek olması gerekeceği kinin ifadesi olan “kin Anıtı”nın dikilmesine izin verdi.
İletişim araçlarıyla her yerde tekrarlanan bu slogana inanılacak olursa, Türkler Türk olarak, her zaman için, Ermenilerin amansız düşmanı idiler. Bu söylenti hemen hemen bayağı bir düşüncedir.
Gerçekten de böyle bir söz günümüz yetişkin insanlarına çok eski anılar, çok eski devirlerle ilgili bir zamanlar okunmuş olan öyküleri anımsatmaktadır. Kuşaklar önce ölen siyaset adamlarının söylemlerini; “Ermeni katliamı” hakkında Gladstone’un intikam alıcı sözlerini...
L. Genet’in 1945 yılında yayınlanan ve Fransa’da özgür ortaöğretim döneminin resmi el kitabı olan çok ılımlı “Çağdaş Tarih Kitabı, S:517’de, Abdülhamit hakkında şunlar okunabilmektedir. ‘Gladstone İngiltere’si Ermenileri korumak istermiş gibi davranınca, sultan reformları ilan eder. Gerçekte o katliamları hazırlamaktadır. 1894’ten 1896’ya kadar, arka arkaya üç katliam gerçekleştirilir. Bu bunalım 250.000 kişinin ‘canını almıştır.” 1945 yılında, geleneksel ortamlarda, küçük Fransızlara öğretilen şeyler bunlardı.” (1)
“Sonra birden bire, 1975’de, Lübnan’ın parçalandığı sırada, son derece uyumlu bir plâna göre, kendisinden söz ettirmek üzere yabancı ülkelerde görevli bir dizi Türk diplomatını öldürmek suretiyle, ‘olay yaratan’ Yakın Doğu’da üstlenen terörist elemanların desteğiyle açıkça harekete geçen devrimci bir Ermeni örgütünün ortaya çıktığı ve dünyanın tüm ülkelerinden gelen teröristlerin hemencecik bu “Ermenilere” katıldığı görülmektedir.
Paris’in ENA’sında, bir öğretim elemanının bu konuda temiz yüreklilikle şunları yazması insanı şaşırtmaktadır. ‘Üç dört yıl süreyle önemli bir başarısızlığa uğramadan, yapan kişilerin adlarını gizli tutan operasyonların sonunda, Ermeni terörizmi, bu suikastlara yol açan soykırım gerçekliliği ve öneminin olayların dehşeti içerisinde, kınamayı rahatça aştığı ölçüde, Ermeni davasına hizmet etmiştir. Acı duyulsun ya da duyulmasını, tanıtıcı terörizm burada haklılığını bulmaktadır.’
Böylece, tartışılan olaylara tamamen yabancı yüksek düzeydeki görevlilerin açıkça katledilmeleri, katillere özgü siyasi nedenler içerisinde, haklılığını bulacaktı. Kurbanın katilinin bağımsız olarak ve kendi iradesi ile kendisinden nefret etmek nedenlerinin bulunduğunu sandığı bir ulusa ait olması halinde, herhangi bir kimse, herhangi bir kimseyi öldürmekle kendini “haklı” bulur. Bu, ‘İnsan öldürme çılgınlığının egemenliği’ ve barbarlığın kurumsallaşmasıdır.” (2)
“Ermeni davasının sözde öç alıcıları çeşitli ülkelerin havayolları bürolarını havaya uçurmaya, daha sonra, hemen hemen her yerde, hava limanlarındaki halkı makineliyle taramaya başladıklarında, kamuoyu, büyüklenmelerine karşın, bu sözde güçsüzlerin hakkını koruyan insanlarda, uluslararası terörü yöneten eli kanlı deliler görmekte gecikmemiştir. Kısacası, bunlara ceza yasalarını tam sertliğini uygulamak gerekirdi. (3)
“Terörist taşkınlıklar olgusuyla karşılaşılan başarısızlıktan sonra, “Ermeni davasının intikam alıcıları” da kamuoyu karşısında taktik değiştirmeleri gerektiğini ve en iyi yöntemin, kararın birkaç “tarafsız müttefikin” ilgilendiği yardım sayesinde, sürpriz olacağı resmi siyasi kuruluşlara propagandalarının doğruluğunu kabul ettirmekten ibaret olduğunu anlamışlardır.
Strasburg parlamentosundaki en yeni durum budur. Ve orada olup bitenlerin sonucu, sadece hiçbir şey elde edememiş olan Ermenistan için değil, Avrupa için de ağırdır.
Olayın asıl nedeni, Avrupa Parlamentosunun siyasi komisyonuna sunulan Vandemeulebrouke raporunda yatmaktadır. Bu raporda, bu parlamenter, her türlü gerçeğe rağmen “Ermeni soykırımının” Cenevre’de Birleşmiş Milletler Alt Komisyonu tarafından onaylandığını ve bunun sonucu olarak, Avrupa parlamentosunun da bu sorunu kesip atması gerektiğini söylemekteydi.
Burada bir kez daha, Ermeni propagandasının, kelime oyunları ve karışımları kullanmak suretiyle, giderek daha geniş bir dinleyici karşısında, büyük bir kudurganlıkla sürdürülen gerçeklerin çarpıtılması politikasının ortaya konulduğu gözlemlenmektedir.
Söz konusu rapor, 26 Haziran 1986 tarihinde, Avrupa Parlamentosunun Siyasi Komisyonu tarafından kabul edilemez olarak beyan edilmiştir. Ancak belli bir lobinin yeni bir atağı ile, 1987 Şubatında, rapor yine aynı komisyonunu önüne getirilmiş ve komisyon bunu tartışılmak üzere, tüm üyelerin katıldığı toplantıya göndermiştir. İşte bu koşullar altındadır ki Avrupa Parlamentosu 18 Haziran 1987 tarihinde, şaşırtıcı bir karar almıştır. Üyelerin çoğunluğu yokken (Tıpkı 2001 Ocak ayında Fransız Meclisinde yapacakları gibi), Avrupa Parlamentosu az bir çoğunlukla (518 üyeden, 128 üyenin katıldığı bir toplantıda 68 oy leyhte, 60 aleyhte olmak üzere) ‘Ermeni Lobisi’ tarafından dolaylı olarak önerilen karar kabul edilmiştir.” (4)
“İntikam olayları iletişim araçlarının yardımı ile 1984’de, Paris’de, Sorbonne’da toplanan böyle bir (düzmece) mahkemeye başvurmuşlardır. Bu sözde ‘Halklar Mahkemesi’ Türk tarafının göstermiş olduğu kanıtlardan bir tekini dahi incelemeden kararını vermiş ve Türkiye Cumhuriyetini 1915 trajedisi için mahkûm etmiştir.” (5)
Bu satırların gerçekler karşısında susmanın asıl insanlık suçu olduğunu anlamış bir Fransız Avukatının kaleminden çıktığını tekrar hatırlatırız.
DİPNOTLAR:
(1) Georges de Maleville, 1915 Osmanlı – Rus – Ermeni Trajedisi, Fransız Avukatın Ermeni Tezleri Karşısında Türkiye Savunması, S:14 (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul – 1998)
(2) Aynı Eser, S.104-105
(3) Aynı Eser, S.105
(4) Aynı Eser, S. 112- 115
(5) Aynı Eser, S. 107-108
Dr. M. Galip Baysan
Yorum Gönder