AKP Genel Başkanı ERDOĞAN; bu karala ilgili olarak yaptığı değerlendirmede; “AİHM terörle ilgili Türkiye’den giden her kararı onaylıyor. Daha kendi mahkemelerimizden bir karar çıkmadı. İç hukuk yolları tüketilmeden bu kararı alıyorlar. Türkiye aleyhine hareket ediliyor. Kendi adamlarını koruyorlar. Bu karar bizi bağlamaz” demiş.
Siz kimsiniz Beyefendi, T. C. Devletinin ve Hukukun üstünde misiniz?
Bağlar efendim, hem de bal gibi bağlar.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine imza koyan, Avrupa Konseyi Üyesi olan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yetkisini tanıyan ve bu mahkemeye üye hakim veren, bireysel başvuruyu kabul eden Türkiye Cumhuriyeti Devletini, bu karar bağlar.
AKP Genel Başkanı ERDOĞAN'ı bağlaması gerekmiyor. Hukuka saygılı olmayan insanları bu karar bağlamaz tabi.
Ama, Anayasasına göre, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletini bağlar.
ERDOĞAN, kendisini Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üzerinde mi görüyor yoksa?
ERDOĞAN'ın; siyasi rakibi DEMİRTAŞ'ı hapiste tutmak için T. C. Devletini bağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını tanımama ve uygulatmama gibi bir yetkisi ve lüksü yoktur.
Asıl beşinci kol faaliyeti, işte tam da budur, yani; Anayasanın 90. maddesine göre; usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmünde olmasına, bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamamasına, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacak olmasına rağmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin DEMİRTAŞ kararını yok saymak; T. C. Devletine zarar veren, itibarını ve güvenilirliğini yok eden, Avrupa’dan, uluslararası arenadan soyutlayan, Avrupa Konseyi Üyeliğini tartışılır hale getiren, beşinci kol faaliyetidir.
ERDOĞAN; kendisini T. C. Devletinin yasalara, anayasaya ve Uluslar arası anlaşmalara saygılı meşru bir Cumhurbaşkanı olarak kabul ediyorsa, DEMİRTAŞ'ı sevse de, sevmese de, bu karara saygı göstermek ve uymak, bu kararı yok saymamak zorundadır. Bu karar; gücüne gidiyorsa, Cumhurbaşkanlığını bırakıp gitmelidir.
Bu kadarı da fazla artık.
Bir hukuk devleti olan T. C. Devleti; ERDOĞAN'ın siyasi kaprisleri, kini, siyasi çıkarları ve hukuk tanımazlığıyla, demokrasi ve insan hakları liginde küme düşmüştür.
T. C. Devletini bu duruma düşürmeye; ne ERDOĞAN'ın, ne de bir başka kişinin hak ve yetkisi ve de haddi yoktur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararına uymak, T. C. Devletinin egemenlik hakkının ihlali ve sınırlandırılması değildir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzalayan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yetkisini ve bu mahkemeye bireysel başvuru hakkını tanıyan ve onaylayan , Avrupa Konseyine üye olan, usulüne göre yürürlüğe konulan Milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğunu kabul eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti; hukukun ve insan haklarının üstünlüğü adına, egemenlik hakkının sınırlanmasına zaten baştan razı olmuştur.
Zamanımızda; her alanda işbirliği ve dayanışma içinde olan devletlerin, sınırsız ve sonsuz egemenlik haklarından söz edilemez. Egemenlik hakları, Milletlerarası anlaşmalarla, karşılıklı olarak sınırlandırılmıştır.
Devletlerin gücü vardır, sınırsız egemenlik hakları yoktur. Askeri ve ekonomik olarak güçlü, hukuka ve insan haklarına saygılı ve itibarlı bir devletsen, egemenlik hakkın vardır. Aksi halde egemenlik hakkından bahsedemezsin, yetkisini baştan tanıdığın İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını yok sayarsan ve tanımazsan, egemen bir devlet olmazsın, sözde egemenlik hakkı gösterisi yapmış olursun, sana kimse inanmaz kendini güldürürsün.
Avrupa Konseyi de, ERDOĞAN'ın bu hukuk tanımaz tavrına karşı tavır almak zorundadır.
Bizim, Avrupa Konseyini göreve davet etmemizi; kimse, Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhinde tavır aldığımız, devletimizi Avrupa Konseyine ihbar ettiğimiz, DEMİRTAŞ'ı savunduğumuz şeklinde yorumlamaya kalkışmasın, biz hukuku ve hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunuyoruz sadece. Herkes, her şeyin farkındadır, her şey apaçık meydandadır, Türkiye Cumhuriyeti Devleti; ERDOĞAN değildir. ERDOĞAN yolcu, T. C. Devleti ise; hancı ve ilelebet kalıcıdır. ERDOĞAN seçimlerde gider, başka bir ERDOĞAN gelir, ancak T. C. Devleti ilelebet payidar olur.
Asıl olan, T. C. Devletinin itibarı, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygılı, saygın ve itibarlı bir devlet olarak varlığını sürdürmesidir.
Güner Yiğitbaşı
23/12/2020
Hukukçu
Yorum Gönder