Yargıyı esir alıp, adaleti, devleti ve anayasal meşruiyetinizi, kendi ellerinizle yok ediyorsunuz

YARGIYI ESİR ALIP ADALETİ YOK EDEREK T. C. DEVLETİNİ TEMELLERİNDEN YIKAN ANAYASAL MEŞRUİYETİNİ KENDİ ELLERİYLE YERLE BİR EDEN SİYASAL İKTİDAR OLARAK

 YARGIYI ESİR ALIP ADALETİ YOK EDEREK T. C.  DEVLETİNİ TEMELLERİNDEN YIKAN ANAYASAL MEŞRUİYETİNİ KENDİ ELLERİYLE YERLE BİR EDEN SİYASAL İKTİDAR OLARAK DEMOKRASİ TARİHİNE GEÇECEK VE BİR İLKİ BAŞARACAKSINIZ!. . . 

Yargıyı esir alıp, adaleti, devleti ve anayasal meşruiyetinizi,  kendi ellerinizle yok ediyorsunuz


Nedir, Türk Milletinin sizden çektikleri?

Bir değil,  iki değil,  üç değil, sürekli;  anayasa ve yasa ihlalleri yapıyorsunuz ve demokratik yollarla ele geçirdiğiniz iktidar ve devlet gücünü kullanarak, en başta yargıyı esir alıp, adaleti, devleti ve anayasal meşruiyetinizi,  kendi ellerinizle yok ediyorsunuz. 

Mahkemelerin hakim kürsülerinin arkasında;  “ADALET DEVLETİN TEMELİDİR” yazar. Bu söz,  laf olsun,  torba dolsun, yargı kürsüsüne süs olsun diye yazılmamıştır. 

O söz, bir doğruyu ifade etmekte ve ancak yargıçlarımızın adil kararlarıyla, devletin;  adalet temeli üzerinde,  dimdik ayakta kalabileceğini ifade eden çok anlamlı ve en başta yargıçlarımız olmak üzere, ülkeyi yöneten siyasal iktidara bir uyarı ve talimattır. 

Bugün bakıyoruz, yargı ve adalet;  artık,  tartışmasız olarak, anayasal meşruiyetini yitiren bir avuç siyasal iktidar mensuplarının boyunduruğu altına girmiş ve yok olmuştur. 

Adalet yok olunca da, devletimiz temelsiz kalmış ve yıkılmıştır. 

Adaletin olmadığı devlet;  fiilen var gözükse de, o devlet artık milletin amacı, milletine hizmet eden,  yardım eden kucaklayan, onu koruyup kollayan müşvik bir aygıt olmaktan çıkmış ve zalimlerin zulmüne hizmet eden,  çok güçlü ve tehlikeli bir silah ve aygıt haline dönüşmüş demektir. 

Özellikle,  Türk Milleti olarak;  son bir hafta içinde,  yaşamak zorunda kaldığımız, siyasal iktidardan kaynaklı, siyasal iktidarın emir ve talimatlarıyla yürürlüğe konulduğu kesin olan iki uygulama,  bizlere kesin olarak göstermiştir ki; artık tuz da kokmuş ve siyasal iktidar;  meşruiyetiyle birlikte,  T. C. Devletini de temellerinden yok etmiştir. 

Millet olarak son bir hafta içinde yaşadığımız anayasa ve hukuk dışı, adaletin ve devletin yok edildiğini gösteren eylemlerden birisi, hepinizin bildiği gibi, BERBEROĞLU hakkında Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu hak ihlali ve yeniden yargılanma kararının, anayasal bağlayıcılığına rağmen, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından,  anayasa ve yasa dışı olarak, sadece idari eylem ve işlemlerden kaynaklı hak ihlalleri için geçerli olan, ceza yargılamalarına konu hak ihlallerine uygulanması asla mümkün olmayan yerindelik denetimi yapıldığı gerekçesiyle, uygulanmamasıdır. 

Bu eylemin henüz tuzu kurumadan gerçekleşen ikinci anayasa ve hukuk dışı eylem de,  İzmir ilinde meydana gelmiş olup,  İçişleri Bakanının bir genelgesi ile anayasa ve yasalara açıkça aykırı bir şekilde genel kurullarına yasak getirilen barolardan, benim de mensubu olduğum İzmir Barosunun,  bu yasağın kaldırılması için yaptığı müracaat, İzmir 1. İdare Mahkemesince haklı bulunarak,  yasağın yürütülmesinin durdurulmasına karar vermesine rağmen, İzmir Konak İlçe seçim kurulu hakimlerinin, idare mahkemesinin kararını tanımayarak, seçim sandıklarını ve görevlileri göndermeyerek,  baro genel kurulunun yapılmasına engel olmaları ve polisler tarafından genel kurulun yapılacağı salon kuşatma altına alınmış olmasıdır. 

İşte, taptaze önümüzde duran bu iki son anayasa ihlallerini de yapan; görünürde yargı olsa da, bu yargının arkasında,  siyasal iktidarın emir ve talimatının ve desteğinin olduğu çok açıktır. 

Siyasal iktidar ve yargı işbirliği ile gerçekleştirilen, anayasa dışı bu iki son eylem de;  Siyasal iktidarın,  anayasal meşruiyetini yitirmiş ve devlet gücünü ve imkanlarını, iktidarını bilinmeyen bir tarihe kadar sürdürmek ve iktidar koltuğunu bırakmamak amacıyla kullanmaya devam ettiğini,  açıkça göstermektedir. 

Bağımsız ve tarafsız yargıyı, adaleti ve buna bağlı olarak devleti yok eden, anayasal meşruiyetini kaybeden, halkın özgürlüklerini yok eden,  ülkeyi bir kaosla yüz yüze getiren siyasal iktidara karşı; anayasal,  silahsız ve barışçıl, gösteri ve yürüyüş ve direnme hakkını kullanarak; siyasal iktidara,  yeter artık dur diyerek sesini duyurmak amacıyla sokağa dökülecek olan halka,  meşruiyetini yitiren,  ülkede korunması gereken meşru bir anayasal düzen bırakmayan,  her güzelliği,  cumhuriyetin temel ilkelerini ortadan kaldıran siyasal iktidar; tüm bu olup bitenlere rağmen ve utanmadan,  hükümeti devirmeye, anayasal düzüne yok etmeye yönelik kalkışma yapmakla suçlayacak ve emrindeki polis ve meşruiyetini yitiren yargıyı,  halkın üzerine sürmekten geri kalmayacaktır. 

Sormak istiyoruz,  bunu hangi yüzle ve haklı gerekçe ile yapacaktır?

Cevabını da biz verelim, otoriter rejimlerde;  tek haklı vardır  o da; kendisi anayasa ve yasa tanımayan,  her gün anayasa ve yasaları paspas gibi çiğneyen, kontrolsüz ve denetlenemeyen güç sahibi iktidarlardır. 

Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi. 

ATATÜRK ve ilkeleri; niçin,  siyasal iktidarın ilk hedefinde, ATATÜRK niçin yok edilmeye ve unutturulmaya çalışılıyor,  bilmem artık anlayabildiniz mi?

“Her Millet,  layık olduğu yönetimi bulur” sözünün yalanlanmasının zamanıdır günümüz. 

Güner Yiğitbaşı

18/10/2020

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget