Bugün, 29/Ekim/2020 Atatürk tarafından kurularak ilan edilen Cumhuriyetin 97. yıl dönümüdür. Aslında, çok mutluluk ve sevinç duymamız gereken, çok güzel ve özel bir günümüz olmalıydı bugün.
Adet yerini bulsun diye, Cumhuriyet karşıtlarına inat, milletçe Cumhuriyet Bayramımızı kutluyoruz.
Ama mutlu değiliz.
Bize düşen görevi yerine getiriyoruz, yere düşürülen Cumhuriyet Bayrağına sahip çıkmaya çalışıyoruz.
Cumhuriyet ve en başta laiklik ve hukuk devleti ilkeleri olmak üzere, Cumhuriyetin tüm temel değerleri ve ilkeleri, iş başındaki siyasal iktidar tarafından bir bir yok edilmiş ve ortada, kutlanacak bir Cumhuriyet bırakılmamıştır maalesef.
Milletimiz; yok edilen ve dirilmeyi, kurtarılmayı bekleyen bir Cumhuriyet ile yüz yüze kaderine bırakılmış olup, Cumhuriyet; Milletimizden, Milletimiz de, Cumhuriyetten medet umar hale gelmiştir.
Cumhuriyetin temel nitelikleri, sadece anayasanın tozlu sayfalarında kalmıştır.
Cumhuriyetin ilan edildiği Gazi Meclis ve Millet iradesi, ortadan kaldırılmış, milletin iradesi, bir kişinin beyninde hapis edilmiştir.
Milletin iradesini gasp ederek, kendi beynini Millet iradesi olarak sunan ve bununla övünen zat, Cumhuriyetimizi ve ülkemizi bir asır gerileterek, tanınmaz hale getirmiştir.
Modern ve çağdaş demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin, demokratik ve laik sosyal bir hukuk devletinin simgesi ve karargahı olan ATATÜRK'ün Çankaya Köşküne kilit vurularak kapatılmış; gericiliğin, hilafetin, saltanatın, din ve mezhep odaklı siyasetin ve israfın, lüks ve şatafatın simgesi, Beştepe’deki adına Cumhurbaşkanlığı Külliyesi dedikleri 1150 odalı Saray devreye sokularak, demokrasimiz ve Cumhuriyetimizin temel ilkeleri, Saray’ın dört duvarları içinde hapsolunmuştur.
Ülkenin tüm kaynakları; fakir halkımızın vergilerinden ve Genç ATATÜRK Cumhuriyeti Türkiye’sinde kurulan tesislerin satılmasıyla elde edilen 2. 5 trilyon dolar para harcanmış ama, övünülerek yapılan köprüler, yollar tüneller ve şehir Hasta haneleri için, 25 yıl kar garantili devlet ödemeleri, fakir halkımızın sırtına yüklenmiş, hazinede para kalmamış, döviz rezervleri tamamen yok edilmiş, dış ticaret açığı, iç ve dış dolar cinsinden borçlar tavan yapmış, işsizlik her geçen gün atmış, hayvan ve tarım ürünleri dahi dışa bağımlı hale gelmiş, döviz ödenerek ithal edilmeye başlanmış, sanayi durmuş, halkımız işsiz ve güçsüz evlerine ekmek götüremez hale getirilmiş, özgürlükler yok edilmiş, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kaldırılmış, yargının bir kararı öbür yargı tarafından tanınmamaya başlanmış, adete tuz kurumuştur. Ülkemizin dış politikası çökmüş, Atatürk'ün; Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesi terkedilerek, tüm Dünya Milletleri ile kavgalı bir ülke yaratılmıştır.
İşin en kötüsü de, siyasal iktidar; ülkeyi sürüklediği felaketin farkında olmayıp veya öyle gözüküp, ülkenin başarıdan başarıya koştuğunu ciddi ciddi savunmayı sürdürmektedir.
Milletimiz; çaresiz, iş başındaki başarısız ve yetersiz iktidarı yolcu ederek Cumhuriyetin değerlerine yeniden sahip çıkmak, ülkeyi iktisaden güçlü ve bağımsız hale getirmek için, sabırla seçimleri beklemeye başlamıştır.
Demokrasinin vazgeçilmez koşulu olan seçimlerin, erken veya zamanında yapılabilmesi; demokrasiyi ve Cumhuriyetin temel niteliklerini çok özleyen milletimiz ve yok edilen Cumhuriyetimiz için, tek umut olmuştur.
Güner Yiğitbaşı
29/10/2020
Hukukçu
Yorum Gönder