Neymiş efendim?
Gelişmiş ve gelişmekte olan devletlerde, erken seçim olmazmış. Seçimler kararlaştırılan tarihte ve zamanında yapılırmış.
Bunu tercüme edersek; ülkemiz, gelişmiş bir devlet olduğu için, seçimler erkene alınmayarak zamanında yapılacakmış.
Güzel bir haber doğrusu.
Bundan önce yapılan beş seçimden üçü, erken yapıldığı için, o dönemde, kabile devletiyiz diye gerçekten çok üzülüyorduk.
Reis, seçimlerin erkene alınmayarak zamanında yapılacağını Türk Halkına müjdelediğine göre, demek ki; kabile devleti olmaktan çıkarak gelişmiş, en azından gelişmekte olan bir devlet olmuşuz da haberimiz yokmuş.
Gerçi kabile devleti diye bir devlet türü yok yeryüzünde ama, olsun varsın.
Bizim, artık erken seçim dönemlerimizde kalan o eski kabilemizin de reisi olan bugünkü reisimiz; erken seçim, kabile devletlerinde olur dediğine göre, ona inanmak zorundayız. Ondan iyi bilecek değiliz ya.
Kabilelerde; erken veya zamanında, hiç seçim yapılmaz ama, bizim kabilenin reisi; ancak kabilelerde erken seçim olur diyorsa, bir bildiği vardır diyerek, onu da kabul ediyoruz.
Tamam, çok güzel de, ülkemiz gerçeklerine bir bakıyoruz;
Seçim olmuş da ne olmuş sanki?
Seçilen milletvekilleri, halkın iradesine ve yararlarına göre hareket etmiyorlar, tek adamın ağzına bakıyorlar, o neyi emrederse, onun siyasal geleceği ve iktidarının bekası için ne gerekiyorsa, topluca parmak kaldırarak yasalar çıkarıyorlar. Muhalefet partilerinin yasa tekliflerinin hiçbirisi yasalaşamıyor.
Ülke tek adam, yani reis ne derse, o şekilde idare ediliyor.
Yürütme, yasama ve yargı tek adamın iki dudağının arasında, o ne buyurursa mutlaka yerine getiriliyor, çatlak sese izin verilmiyor.
Reis; ülkemiz gelişmiş olduğu için, kabile reisi gibi çadırda değil, modern 1150 odalı sarayda oturuyor ve ülkeyi oradan idare ediyor.
Anayasa ve yasalar var ama, uygulanmıyor. Reis'in emir ve talimatları, kurallar hiyerarşisinde, anayasa ve yasaların önüne geçiyor.
Yargı; sözde bağımsız ve tarafsız ama, aslında tamamen saraya ve reise bağlı çalışıyor.
Devletin parası reis'in emrinde, örtülüsü ve örtüsüzü, devletin paralarını ve ödeneklerini, hesapsız kitapsız ve denetimsiz, reis istediği gibi harcıyor. Hazine de para kalmış, kalmamış, bütçe açık vermiş, vermemiş hiç umurunda bile değil reis'in. Yeter ki; itibardan tasarruf edilmesin.
Eğitim tamamen zıvanadan çıkmış, laik eğitim kaldırılmış ülkenin tüm eğitim kurumları, imam hatipleştirilmiş.
Bilim adamına değil, örümcek kafalı, dini dogmalara göre, imam hatiplerde biat kültürüyle yetişmiş imamlara bel bağlanmış.
İmamların her türlü ihtiyaçları karşılansın, cemaat ve tarikatlara paralar aktarılsın diye, bütçesi ve personel sayısı çoğu bakanlığı geçen ve adeta devlet içinde devlet haline gelen Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasa Mahkemesinden bile değerli ve itibarlı bir kurum haline getirilmiş.
Doktorlar dışlanmış, doktorlara bu pandemi ortamında canları pahasına çalışmalarına rağmen, hak ettikleri ödenekler verilmiyor, doktorların meslek kuruluşları, reis'in emir ve komutası altına alınmak isteniyor. Tıpkı kabilelerde olduğu gibi, hastalara doktorlar eliyle değil, kabilenin büyücüleri, imam ve din adamları tarafından şifa dağıtılması bekleniyor sanki.
Dış politika ve diplomasi çökmüş. Reis, dış politikayı diplomatları devre dışı bırakarak, kendi engin bilgi ve tecrübesiyle, deneme, yanılma ve posta koyma metoduyla, tek başına yürütmeye çalışıyor.
Tıpkı, erken seçim yapıldığı söylenen kabile devletlerinde olduğu gibi.
Bize sorarsanız, bizim reis'ten rica edelim, bir kereden bir şey çıkmaz, bir kere erken seçim yaparsak hemen kabile devleti olacak değiliz ya, son kez bir erken seçim kararı alsın da, yerine gelecek siyasi iktidar, ülkemizi gerçekten kabile devleti olmaktan çıkarır belki.
Güner Yiğitbaşı
17/10/2020
Hukukçu
Yorum Gönder