Kadın'a şiddet!...

Kadına şiddetin ve kadını sadece bir dişi, eşit yurttaş ve kişi olarak görmemenin, hiçbir haklı gerekçesi olamaz, hangi türden olursa olsun, kadına şiddet ve saygısızlık

Kadın'a şiddet!...
Erkek egemen toplumumuzda; sevgili kadınlarımız, erkeklerden kaynaklı daha ne kadar eziyet ve çile çekecekler, erkeklerden şiddet görüp hayatlarını yitirecekler?

Erkeklerimiz; kadınlarımızı, ne zaman, kendileriyle eşit, aynı hak ve özgürlüklere sahip, yaradanın bir kulu ve insan olarak, dişi değil erkeklerle eşit haklara sahip kişi olarak görmeye başlayacaklar?

Erkeklerimiz, kadınlarımızın; kendilerini dokuz ay karınlarında taşıyıp, zorlu bir doğumdan sonra dünyaya getirerek emzirip süt vererek büyüten, hastalığında ve sağlığında devamlı yanında olan, gece üzerini açtığında uykusundan fedakarlık yaparak, sıcak yatağından kalkıp üzerini örten, üzerine titreyen, gece uykusunu bölerek onu emziren, büyüdükten sonra dahi üzerinden elini çekmeyen, evlenip çoluk çocuk sahibi olduktan sonra da, iki eli kanda da olsa, hiçbir karşılık beklemeden onun yardımına koşan, eşi çalışıyorsa, doğan çocuklarının bakımını da üstlenen anneleri olduğunu ne zaman fark edip, kadınlarımıza fazlasıyla hak ettikleri saygı ve sevgiyi gösterecekler?

Erkeklerimiz; ne zaman, kadınlarımıza yönelik her el kaldırışlarında ve her türlü kötü muameleye kalkıştıklarında, sanki annelerine karşı bir kötü davranış içine girdiklerini hissederek, kadınlarımıza daha saygılı davranmaya alışacaklar?

Erkeklerimiz; kadınlarımızın giyim ve kuşamlarına, başlarını örtüp açmalarına, doğum kontrollerini, doğum usullerine, doğuracakları çocuk sayısına yönelik dayatmalarından, ne zaman vazgeçecekler, kadınlarımızın erkek çocuk doğuramamalarının kusurunun, kadınlarda olmadığını, evlenmek kadar, geçinemediklerinde boşanma ve ayrılmanın da çok doğal olduğunu, ne zaman öğrenecekler?

Erkeklerimiz; her konuda kadınlarımızı hor görme kompleksinden ve ön yargısından ne zaman kurtulacaklar?

Her şeyden de önemlisi, erkeklerimiz; cinsel yaşamda, kendilerinin kadınlardan daha üstün ve vaz geçilmez olmadıklarını, kadınlarla eşit konumda olduklarını, kadınlarımızın, sadece kendi cinsel zevklerini tatmin eden bir seks objesi olmadıklarını, cinsel yaşamın da, kadın erkek, eşit ve ortak bir yaşam olduğunu, kadın ve erkeğin, anahtar ve kilit misali, girintili ve çıkıntılı anatomik yapılarıyla birbirlerinden ayrılmaz, eşit ve ortak bir işlev içinde olduklarını, cinsel sadakat ve namus kavramının, erkekler için de geçerli olduğunu, azınlık olmalarına rağmen, kadının namussuzunun olduğu gibi, karısını dahi zorla pazarlayarak para kazanma alçaklığını yapan, adi ve  namussuz erkeklerin, burunlarından kıl aldırmadan aramızda serbestçe dolaştıklarını, çocuk sahibi olamadıklarında, hatanın mutlak surette kadında olmadığını, hatayı kendilerinde de aramayı, ne zaman anlayıp kabul edecekler?

Çok merak ediyoruz doğrusu.

Bir erkek olarak; bizi, bu öz eleştiriyi yapıp, kendimizi sorgulamaya ve bu makalemizi yazmaya sevk eden ve duygusal konuma gelmemize neden olan şey,
Bugün ‘ün, yani, 25 Kasım Günü’nün, Birleşmiş Milletler tarafından, kadına yönelik şiddete karşı Uluslar arası mücadele günü olarak ilan edilmiş olmasıdır.
Kadına şiddetin ve kadını sadece bir dişi, eşit yurttaş ve kişi olarak görmemenin, hiçbir haklı gerekçesi olamaz, hangi türden olursa olsun, kadına şiddet ve saygısızlık, asla kabul edilemez.
Kadını küçük gören, kadını eşit bir yurttaş ve kişi olarak değil bir dişi olarak gören  ve kabul eden zihniyete ve kadınlarımıza yönelik her türden  şiddete, şiddetle hayır diyoruz.
Bu vesileyle, tüm kadınlarımıza saygılarımızı sunuyoruz, selam olsun tüm kadınlarımıza.

Güner Yiğitbaşı

25/Kasım/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget