Bir yıldız daha kayıp gitti ülkemizden.
Yıldız KENTER'i, herkes tanıyor biliyoruz.
Tiyatro merakı ve severliği olan her aydınımız, mutlaka onu sahnede izlemişler ve alkışlamışlardır.
Kendisi, İngiliz bir anne ve Türk babadan Dünya'ya gelmiş, doğu ve batı kültürünü almış, yurt içi ve dışı bir çok düzeyli eğitimi alarak yetişmiş, okullu bir tiyatro sanatçısıydı, bir çok öğrenciye de hocalık yapmış ve yüzlerce sanatçının yetişmesine katkı sunmuştur.
Ölümü, ülkemiz adına büyük kayıptır, kendisine Allah'tan rahmet diliyoruz.
Yıldız KENTER'in ölümü nedeniyle; yazılı ve görsel medyada, sosyal paylaşım sitelerinde, onu öven ve göklere çıkaran abartılı yazılara ve paylaşımlara tanık olacağız.
Böyle abartılı Yıldız KENTER hayranı olmayı ve arkasından, abartılı ağıtlar yakmayı hak ettik mi acaba? İşte ben bu abartıya karşıyım
Niçin mi?
Yıldız KENTER; 91 sene dolu dolu yaşamış, ülkesine alanında hizmet etmiş, Devlet sanatçısı payesini ve onurunu kazanmış ve köşesine çekilmiş, tiyatroyu bırakmış emekli bir sanatçımızdı.
Köşesine çekileli uzun bir zaman oldu. Ölüm haberi gelene kadar, kendisini arayan soran, ziyaret eden, kendisiyle söyleşi yapan bir Allah'ın kulu Medya’ya, belediye Başkanı’na, devlet adamına ben rastlamadım veya benim haberim olmadı.
Yıldız KENTER'i; aslında toplum olarak çoktan unutmuş ve çekildiği köşesinde yalnız bırakarak, onu çoktan öldürmüş ve biyolojik ölüm haberini beklemeye başlamıştık.
Dün, çoktan unutarak çekildiği kendi köşesinde yalnızlığa terk edip öldürdüğümüz Yıldız KENTER'in; toplum olarak beklediğimiz biyolojik ölüm haberini alınca, hep birlikte kendisini tekrar hatırlayarak ağıtlar yakmaya başladık. Değerini yeniden hatırladık.
Ama, Yıldız KENTER aramızda değil artık, bizim arkasından yaktığımız ağıtlardan, onu göklere çıkaran övgülerden habersiz olarak, yüreği buruk bir şekilde, son yolculuğuna çıktı bile.
Ne olursunuz, ülkemize hizmet eden, ülkemizin ismini Dünya'ya duyuran bilim ve sanat insanlarımızı, yaşlanıp köşelerine çekildiklerinde de, biyolojik ölümlerini beklemeden analım, gidelim yanlarına konuşalım, söyleşiler yapalım, gönüllerini alalım, insanlarımızla paylaşalım, terk edilmiş duygularıyla baş başa bırakmayalım ki; öldüklerinde, arkalarından ağıtlar yakmayı, övüp göklere çıkarmayı hak edelim.
Güner Yiğitbaşı
18/11/2019Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder