Antalya’ya giderken Isparta’nın Sütçüler ilçesinin sınırları içinde adına “Tabiat Parkı” verilen, henüz bilimsel araştırması yapılmamış arkeolojik değerli bir yazıt bulunan Yazılı Kanyon Tabiat Parkına uğradık.
Kanyonda bitki örtüsü, yaban hayatı çeşitliliği ve eşsiz manzara güzelliğine hayran kaldık. Vadinin iki yanında sadece kayalardan oluşan dimdik bir duvar gibi duran, sanki insanın kafasına düşecekmiş gibi ürperti veren 100 ila 400 m kadar yükseklikte iki dik ve nerdeyse paralel yamacı düşünün. Birbirinden çeşitli hayvanları ve bitkileri olan bu doğal vadi-kanyon gelip ziyaret edenlerin hayranlığına neden oluyor.
Yazılı Kanyon'un tamamı yaklaşık 14 km. uzunlukta Kanyon içerisinde iki tarafı birbirine bağlayan tahta köprüler bulunmaktadır. Bu vadi ve yamaçlar yüzyıllar içinde, suyun şiddetinden değil de devamlılığından oluşan akışı, tarih içinde taşlara verdiği kudret, tarihe bıraktığı muhteşem bir anıt, gizemli bir sanat olsa gerek. Vadinin tabanında, ziyaretçilerin yer yer serinlemek için kuytularında girdikleri tertemiz gümüş gibi akan su Aksu vadisine, Antalya’ya doğru dolanı dolanı akıp gitmekte. Yüzyıllar içinde akıp giderken, tabanını kemiren sürekliliği derin kanyonları oluşturmuş.
Tarihin akan sularla taşlarda yarattığı eşsiz görünümlü vadi, 05.09.1989 tarihinde “Tabiat Parkı” olarak ilan edilmiş.
Kanyonda Yetişen Bitkiler: Yazılı Kanyon'da kızılçam, kızılağaç, meşe, çınar, ardıç, ceviz, sandal, alıç, zakkum, pırnar meşesi, mersin, karaçalı, katırtırnağı, keçiboynuzu, yaban gülü ve sarmaşık sıkça karşılaştığınız bitki örtüsüdür.
Vadide şimdilik ne bir lokanta, ne de bir konaklanacak, bulunmamakta. Yalnız dere kenarındaki minik düzlüklerde mangalcı piknikçiler yiyip içip eğleniyorlardı. Dereler, dik yamaçlar her yer ormanla kaplı olduğu için, orman görevlileri yangın olasılığına karşı çeşitli makine ve teçhizatlarıyla bekleşip duruyorlardı.
Vadi boyunca kuş sesleri arasında ilerlerken, taşlara yazılan tarihin başka bir ilginç kalıntısına rastladık. Vadide suyun geliş kaynağı tarafına doğru yüründüğü zaman kocaman granit kayalara yazılmış, Latince olduğunu sandığımız yazıtlara rastlıyorsunuz. Tarihte “Kral Yolu’nun” da geçtiğini öğrendiğimiz kanyon, tapınak ve kaya yazıtları ile daha başka bir önem arz ediyordu. Resmini de çektiğimiz bu yazıtların en büyüğü, define meraklıları tarafından “kayanın içinde saklanmış altın var” düşüncesi ile yazıt kayası ortasına matkapla mıdır veya eski taşçıların balyoz ve uzun demir murçla vurup çevire çevire deldikleri oyuğa dinamit koyup patlatmış olmalılar ki, yazıtın ortası parçalanmıştı. Deliğin bir bölümü de parçalanmış yazıtın ortasında duruyordu.
DEFİNECİLERİN ALTIN MERAKI TARİHİ ESERLERİ YOK EDİYOR.
Sık sık gazetelerde rastlarız, “kaçak define avcıları yakalandı” diye. İşte bu define arayanlar, tarihi eserleri yok ederek, tarihi mirasa zarar vermekteler.
Gazetelere yansıyan haberlerden okumuşsunuzdur, öyle defineciler var ki, arkeologların büyük kazma kürekle ile kıyamadıkları bu toprakları defineciler, dozer ve hidrolikli büyük kepçelerle kaçak kazı yapıyorlar. Böylece tarihi buluntular parçalanıyor.
Tarihi eserler yeteri kadar korunmuyor. Özellikle Osmanlı devrinde nice tarihi eserler ya yurt dışına kaçırılmaya göz yumulmuş, ya da başta bir kültür kitabı gibi olan binlerce tablet pişmiş tuğla gibi inşaatlarda, kale duvarları, su kemerleri, saraylarda, evlerde yapı malzemesi olarak kullanılmıştır.
Burada hemen aklıma, bir arkeologdan dinlediğim ilginç olay geldi. Ben Kaman’lıyım ve orada öğretmen olarak çalışırken bir Japon arkeologdan duymuştum, (Mr. Omura’dan). Japon bilim adamları, 1980 li yıllarda Kaman’ın Çağırkan Kasabasında bulunan bir tarihi höyükte arkeolojik kazı başlatmışlardı. Bilim adamları ve kazı işçileri harıl harıl çalışırken sanki altın arıyormuş gibi sanan yöreden yaşlı bir kadın Arkeolog Mr Omura’ya yaklaşıp şöyle söylemiş: “Altın buldunuz mu, altın”. Bunu bize gülerek anlatan Mr. Omura kadın için şöyle diyordu: “Kadın, sanki bir altın arıyormuşuz gibi heyecanla soruyordu”.
Gerçekten de ülkemizde pek çok vatandaş, yakın zamana kadar, arkeologları altın arayıcısı sanıyorlardı. (Bu gün, orada 20 yıldır devam eden kazı çalışmaları bitmesiyle Çağırkan Kasabasında buluntulardan oluşan bir müze açıldıktan başka, bir de Japon bahçesi oluşturulmuştur).
Düşününüz, altından yapılmış, üç beş milyonluk bir heykelcik, altının kat be kat fazla fiyatından daha fazla eder. Ne yazık ki toplumumuzda, bazı insanlar, altınla tarihi eser farkını bilmiyor.
Tarihi eserler, bit milletin kültürünü ortaya koyan, milletlerin değerlerini yansıtan ve geçmişine ışık tutan eserler olduğu için korumak gerekir.
TAŞLARA OYULMUŞ 2000 YIL ÖNCEKİ ÖZGÜRÜLÜK FELSEFESİ
Resimde görülen ve kayalara yazılmış yazıda şunlar yazılı idi. Çandır (Aksu’nun bir kolu) Vadisinde Yazılı Kanyon Kaya Yazıtı:
Hür İnsan Üzerine Şiir
“Ey yolcu, yol hazırlığını yap ve koyul yola; şunu bilerek:
Hür kişi sadece karakterinde hür olan kişidir
Kişi hürriyetinin ölçüsü bizzat kendi doğasında bulunur
Ve kararında içtenlikliyse hür kişi,
Yüreğinde ise dürüstlüğü, işte bunlar asil yapar kişiyi
Ve bununla yücelir hür kişi, hatalarla değil.
Ana-babadan gelen uydurma bir asaletten tad almaz o
Zira ana-baba değildir hür insanı doğuran
Zeus’tur herkese ata olan ve de tek kök insanoğluna
Herkesin tek şansı vardır. O alır kader icabı beden güzelliğini
Budur soy güzelliği ve hür olma hali gerçek anlamda.
Ruhen köle olan ise sakınmaz kötü sözden, katmerli köle de olsa
Aşırılıktır şiarı bu kişinin, yüreğinde soysuzluk vardır
Ey yolcu, Epiktetos köle bir anadan doğmuştu, ama
Yüceydi herkesten, bir kartal gibi, bilgelikte ise takdire şayandı ruhu
Söylemem gerekirse, tanrısal bir varlık doğurdu onu. Keşke şimdi de (bu mümkün olsa)
Böylesine yararlı ve sevinç kaynağı bir insan
Tüm ünlü kişiler arasında köle bir anadan dünyaya geldi.“
Kayalara oyularak yazılmış bu yazıtlar yanına çerçeve içinde hem İngilizce hem de Türkçe yazılmış. Kanyon içindeki bu yazıt, Antalya Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu üyesi Prof. Dr. Sencer Şahin tarafından çözülmüş ve Isparta İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şubesi’nin girişimi ve katkısı ile bu yazıtın karşısına Türkçe ve İngilizce tercümesi asılmıştır.
Hıristiyanların azizlerinden Aziz Paul, Perge’den Pisidia Antiokheia’ya giderken bu kanyondan geçtiği de söylenmekte.
Epiktetos (Epikirus); İS 50-138 yılları arasında Hierapolis’te doğup Yunanistan’ın Epirus bölgesinde ölen ünlü filozof olup, bir köle olarak Roma’ya götürülmüş orada azad edilmiştir. Tanrının birliğine, tüm insanların aynı ve tek Tanrıdan geldiğine inanan bir düşünür idi.”
https://www.ispartakulturturizm.gov.tr/TR,103630/yazili-kanyon-tabiat-parki.html
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
Yorum Gönder