Dumlupınar Şehitliğinde - Cevat Kulaksız

6-9 Temmuz günlerinde Antalya-Isparta-Burdur dolaylarına düzenlediğimiz gezimizde, Afyon yakınlarındaki Dumlupınar şehitliğine de uğradık. Her yerde dualar okuyarak ruhlarının şad olmasını diledik.

Dumlupınar Şehitliğinde - Cevat Kulaksız
6-9 Temmuz günlerinde Antalya-Isparta-Burdur dolaylarına düzenlediğimiz gezimizde, Afyon yakınlarındaki Dumlupınar şehitliğine de uğradık. Mermer taşa yazılmış şehit isimlerini, kara toprakta yatan yiğitlerimizin yan yana görünce ve Kurtuluş Savaşındaki cephelerden getirilmiş topraklardan oluşan şehitlik topraklarını görünce gözyaşlarımızı tutamadık. Her yerde dualar okuyarak ruhlarının şad olmasını diledik. Saygı duruşu ve okuduğumuz İstiklal Marşımız ile can veren ve emeği geçen tüm Mehmetçiklerimizi yad ettik.
Şehitlikte Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mermer taşa yazılmış şu sözleri duruyordu:
“26 Ağustos 1922 Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun devresi olan 30 Ağustos Muharebesi Türk Tarihinin en önemli bir dönüm noktasını teşkil eder. Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk devletinin ve genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı. Ebedi hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları bu semada uçan şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin ebedi koruyucularıdır.
Bu büyük meydan savaşında şehit düşen evlatlarımızı rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 30 Ağustos 1924”
Şehitlikte ayrı bir yerde ortasında bir top gül ve çevresi çimlerle çevrilmiş bir küçük parseldeki mermere yazılmış şunları dudaklarımız titreyerek okuduk:
“-Bu parseldeki toprak Bozuyuk, İnönü, Polatlı, Sakarya, Bilecik, Söğüt, Afyon Büyük Taarruz şehitliklerinden getirilen topraklardan meydana gelmiştir”. Bütün Büyük Taarruz cephelerindeki 
Şehitliklerden gelen topraklar önünde dururken, esen rüzgâr fısıltılarından bacaklarımız titrerken, gözyaşlarımız yanaklarımıza doğru akıyordu. Sanki çevredeki tepelerden şehitlerin feryadını-iniltilerini duyar gibiydik. “Ruhları şad olsun” dedik.
 Gezi katılımcıları arasında bulunan Emkl. Öğrtm Üyesi Gezi Rehberimiz Celal Köksal şehitlik alanında şunları söylüyordu:
Dumlupınar Şehitliğinde - Cevat Kulaksız

Dumlupınar Şehitliğinde - Cevat Kulaksız

Dumlupınar Şehitliğinde - Cevat Kulaksız

200 YILDAN BERİ TAARRUZ SAVAŞINDA TEK KAZANDIĞIMIZ SAVAŞ
“-Bu gördüğünüz şehitlik alanlarını gayet güzel yeşillendirmişler, çiçeklendirmişler, gayet güzel. Bundan 95 yıl öncesini bir düşünelim, gözümüzün önüne getirelim. Şimdilerde piknik alanına gelir gibi geliyoruz. Burası Zafer Tepesi, Atatürk’ün heykellerinden de belli, Atatürk’ün Büyük Taarruzu yönettiği tepe, 1922. 26 Ağustos’ta olay şu, bu arada şunu söyleyecektim. Bergenbergel’de (Almanya’da bir eyalet Hanofer yakınlarında bir Yahudi toplama kampının yeri) “işte burada on bin kişi istirahat ediyor, burada 20 bin kişi dinleniyor, burada beş bin kişi dinleniyor” diyor ama onun altında yatanlarla Yahudilerin olayı anlatmayayım, buranın işi değil. Buranın yeşilliğine bakıp da buranın 95 yıl önceki bir durumunu gözünüzün önüne bir getirin.
Atatürk kararını verdi, Büyük Taarruzu yönetecek, önce Sakarya’dan konuşacak olursak, Sakarya’da savaş kazanıldı, 200 yıldan beri taarruz savaşında tek kazandığımız savaş bu. Sakarya’da kazandığımız savaş taarruz değildi, savunma idi, yine İnönü Savaşları da savunmaydı, bunların hepsi savunmaydı. Taarruz edemedik, düşmanı orada durdurduk. Düşman geri çekildi. Bu taraflara geldi. Burası asıl savaşın geçtiği yer. Takip etmesi mümkün değil. Yeni bir ordu, hazırlıksız bir ordu, Gazi Mustafa Kemal Paşa bunu göze alamadı (Atatürk değildi daha) İzzetin Çalışlar, 26 Ağustos’da karar verildi. Bir de askerler arasında futbol turnuvası düzenletiyor. Misyoner şeflerini, yabancı elçileri bir kokteyl veriyor bir çay partisine davet ettiriyor ama kendisi yok. Ankara dışına çıktı. Bu futbol turnuvaları Çiğiltepe’de bir göstermelik, yani iz azdırma. Savaşta Çiğiltepe bir taraf alıyor, yarım saat sonra başkasına, yarım saat sonra diğerine geçiyor, tepelerin kazanılması böyle böyle.
Dumlupınar Şehitliğinde - Cevat Kulaksız
Dumlupınar Şehitliğinde - Cevat Kulaksız

Dumlupınar Şehitliğinde - Cevat Kulaksız

Dumlupınar Şehitliğinde - Cevat Kulaksız

BİZ VATANIMIZI SAVUNDUK”
O durumda da bir tepenin alınması gerekiyor, çok önemli bir tepe, Çiğiltepe. Atatürk soruyor, ne kadar sürede alınır, “yarım saatte alınır” deniliyor. Yarım saatte alınamayınca komutan intihar etti, Çiğiltepe’de, ama beş dakika sonra tepe alınmıştı. 28 Ağutos’da çok kanlı bir savaş oldu. Burada 4 bin tane Yunan kaybı var. Savaş içinde düşünülürse, bir günde 4 bin kayıp çok büyük kayıp. Yunanın 200 bin askeri var, bu iki yüz bin askerin 130 bini burada telef oldu.
Atatürk savaştan sonra bu cepheyi geziyor, mühimmatı görüyor, ölüleri görüyor, yaralıları görüyor ve diyor ki, “BU BİR KATLİAM, AMA BİZİM BURADA BİR SORUMLUĞUMUZ YOK, BİZ VATANIMIZI SAVUNDUK” Savaşın çok kötü bir şey olduğunu zaten kendisi söylüyor. Eğer söz konusu vatan değilse savaş bir katliam, bir cinayettir. Yani savaştan nefret eden bir savaş kahramanı Atatürk- Gazi Mustafa Kemal Paşa. Düşman bundan sonra tabanı yağladı, İzmir’e doğru kaçmaya başladı. Büyük savaşlar Çiğiltepe’de oldu, burası karargâhtı.
Dünya Savaş tarihinde üç tane olay vardır, birisi Çanakkale’de, “ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” ve ölüme de onun emriyle ölüme giden askerler var. Askerine o kadar güvenen bir komutan ve onun sözüne de inanan, onun sözüyle savaşa giden bir ordu.
İkincisi 34 yaşında bir yarbay, hayatının baharında emir almadan, askerde emirsiz iş yapmak divan harpliktir. Lımon Von Sanders bizim ordumuzu başka bir yerde tutmak istiyor, Atatürk onu dinlemiyor, ondan emir almadan orduyu yürüttü ve Conkbayır’ında düşmanı durdurdu. Eğer başarısız olsaydı idamdı, 34 yaşında ölümü göze alabilen bir yarbay, öylesine yiğit bir insan
Başka bir şey de, savaşta hatlar vardır hat, ön hatta savaşırsın, tepe vardır, düştü bu tepe mesela bizim Mangaldağı’ndaki ordumuzun sol tarafı düştü. Ondan sonra arkadan gelen birlik bunun yerine geçer ve bir hat oluşturur, düz hat. Atatürk baktı ki burada böyle bir şey söz konusu değil, “hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır” emrini çıkardı, “o satıh bütün vatandır”.  Vatanın bütün toprakları kanla yunmadıktan sonra terk olunamaz.
Atatürk yarbay olarak başladı, Çanakkale’de yarbaydı, savaş biterken albay oldu ve Enver Paşa Çanakkale’de Atatürk’ü ziyaret etmedi, ötekileri ziyaret etti, Atatürk de savaşın sonunun beklemeden, zaten 24 Aralıkta savaş bitti. Atatürk Aralığa doğru orayı tek etti, ona 9. Kolordu’yu verdiler Tekirdağ’da, oraya gitti kolordu komutanı olarak, ferik. Ondan sonra tabi Güney’de Suriye’de Yıldırım Orduları grup komutanı oldu. 4. Ordu komutanı dendi, ama öyle bir ordu yok, asker yok. Ama orda paşa zaten ordu komutanı idi. Sonra Mondros mütarekesi ile ülke paylaşıldı. İngilizi, Fransızı işgalcilerdendi, bir Karadeniz sahilleri kaldı, düşmanın elde etmediği. Orayı elde edecek, orayı işgal edecek, ama bahane arıyor, bahanemsi ne? İşgalciler, “Türkler Samsun dolaylarında oradaki azınlıkları yok ediyor, taciz ediyor, öldürüyor, katliam yapıyor” yani güya oradakileri korumak için müdahale edecek ya, orayı işgal etmek için söylüyor. Oraya da (Samsun’a) Mustafa Kemal Paşa’yı gönderiyorlar.
Mustafa Kemal Paşa oraya (Samsun’a) gidebilmek için üçkâğıt da çeviriyor, bir sürü insanı aracı koyuyor, en son Samsun’a indiği zaman, indiği yerden İngiliz Karakolu 200 m ötede, oradan yüzbaşıyı çağırıyor,  “burada Türkler katliam yapıyormuş bize mezar göster”.Öyle bir şey yok” diyor yüzbaşı şaşırıyor, yani ölüm kalım yok. Bir tutanak tutuyor, rapor, padişaha gönderiyor, “öyle bir şey”, İngiliz görevlinin de imzası var raporda. O zaman İngilizler, “çağır geri gelsin” diyorlar padişah.
Bunun üzerine Mustafa Kemal diyor ki, “burada bir şey yok ama içeride eşkıyayı kovalamam lazım, düşmanı kovalamam lazım”, diyor Havza’ya geldi.
Amasya’da o genelgeyi yayınladığı zaman, İngilizler padişaha dedi ki, “çağır gelsin”. Bu kez Mustafa Kemal Paşa, “yakıt bulamıyorum” diyor. İngilizlere, “yakıt bulursa gelecekmiş” diyorlar. Ondan sonra Erzurum’a gitti, Sivas-Ankara gerisini biliyoruz”.
Şehitlikte-cephede Mehmetçiğin vurulup da kaskatı kesildiği yerde saygı duruşu ve İstiklal Marşı söylendikten, çeşitli yerlerde resim çektirildikten sonra Ankara’ya doğru yola revan olundu.
Vahdeddinlerin, irticacıların uzantılarını günümüzde de görür gibi olduk ve daha bir ezik duygular içinde şehitlilerden ayrıldık.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget