Anladık Sorumlu Devlet Ama, Devlet Kim Acaba?

Anladık Sorumlu Devlet Ama, Devlet Kim Acaba? Peki, devlet kim acaba? Devleti temsil edenler, devlet adına devlet yetkisini kullananlar ve onların

Anladık  Sorumlu Devlet Ama,  Devlet Kim Acaba?
İş başındaki siyasi iktidar ve başındaki her konuda tek yetkili ve karar verici olan partili Cumhurbaşkanı;  planlamasının  ve icrasının, askeri,  taktik ve istihbarat  açısından başarısız olduğu tartışmasız kabul edilen, hain terör örgütü PKK tarafından, çözüm süreci dönemindeki örgüte yönelik hoşgörü döneminde kaçırılan 13 asker ve polisimizin,  Gabarda rehin olarak tutuldukları bir mağarada,  PKK teröristleri tarafından infaz edilerek öldürülmelerinin sorumlusu;  askerinden,  polisinden, istihbaratına kadar devlettir demiş. 

Peki, devlet kim acaba?

Devleti temsil edenler, devlet adına devlet yetkisini kullananlar ve onların en başındaki siyasi karar organı ve kişi veya kişiler,  kim acaba? KILIÇDAROĞLU ve de bizim gibi sade vatandaşlar değil,  herhalde. 

Bu operasyonda bir hata ve başarısızlık varsa, devlet adına bunun siyaseten bir sorumlusu veya sorumluları olmayacak mıdır?

Bunun sorumlusu devlettir diyerek,  sorumluluktan kaçamazsınız. 

13 cana mal olmuş bir operasyon. 

Bu, yandaşlara kredi olarak dağıtılarak, kamu bankalarının batan ve geri dönmeyen paraları değil ki; görev zararıdır diyelim ve sineye çekelim. Söz konusu olan 13 insanın yaşamları. 

Devlet; siyaseten bu operasyona onay veren ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin gereği olarak, bu konuda tek yetkili olan partili cumhurbaşkanıdır. 

Cumhurbaşkanının;  her konuda,  tek başına karar alma ve kararnamelerle ülkeyi istediği gibi yönetme yetkisinin diğer yüzü ve karşılığı da,  bu kullandığı yetkilerin başarıları kadar, başarısız sonuçlarının da sorumluluklarına katlanmaktır. 

Yetki ve sorumluluk, bir paranın iki yüzü gibidir. 

Ülkemizi en geniş yetkilerle tek başına yöneten partili Cumhurbaşkanı; bu başarısız operasyonun siyasi sorumluluğunu da üstlenmek ve kabul etmek zorunda olup, kendi siyasi sorumluluğunu;  elle tutulur maddi bir varlığı olmayan,  aynı masaya oturarak birlikte yemek yiyemediğimiz, elini tutup tokalaşamadığımız, sadece  bir kavramdan ibaret ve manevi varlığı olan devletin üzerine atamaz.  

Bu operasyonun yapılması için herhalde, asker ve Milli Savunma Bakanı kendiliğinden karar almadılar. 

Bu operasyonun yapılmasına,  siyasi irade olarak,  devleti temsilen ve devlet adına nihai kararı ve onayı veren, kararlarının başarısından ve başarısızlığından sorumlu olan kişinin; her konuda tek başına yetkili olan ERDOĞAN olduğunda,  hiçbir şüphe yoktur. 

Bu operasyon başarılı olup, PKK terör örgütünün elindeki 13 rehin asker ve polisimiz sağ salim kurtarılarak ülkemize getirilselerdi, bu başarının;  siyaseten,  ERDOĞAN tarafından kabul edileceği ve siyasi geleceği için propaganda malzemesi olarak kullanılacağı,  kesin değil midir, ERDOĞAN;  bu başarı, Devletin başarısıdır benim başarım değildir,  diyecek miydi?

Tabii ki; hayır. 

Bu ülkenin;  milyonlarca seçmeni olan,  ana muhalefet partisi liderine; bu operasyonun siyaseten sorumlusunun ERDOĞAN olduğuna ilişkin haklı beyanlarına karşı; ”. . . . Terbiyesiz herif.  Sana Savunma Bakanımı,  İçişleri Bakanımı gönderiyorum.  Sen bunlara layık değilsin.  Utanmadan,  sıkılmadan Cumhurbaşkanı’na fatura kesmeye kalkıyorsun. ”şeklinde ağır beyanlarda bulunması,  ERDOĞAN'a, bu ülkenin Cumhurbaşkanı olması bir yana, AKP Genel Başkanı sıfatıyla dahi,  hiç yakışmamıştır.  

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin seçilmiş cumhurbaşkanının, bu şekilde konuşmaya hakkı ve yetkisi yoktur. 

Cumhurbaşkanı olarak, bu ülke maddi ve manevi fedakarlıklar yaparak kendisini sırtında taşımakta olup, başarısızlıklarının da hesabını kendisinden  soracaktır elbette. 

Kimse, ben sadece yetki kullanırım, oturduğum makamın nimetlerinden ve imkanlarından yararlanırım, sorumluluklarına katlanamam diyemez, alınganlık gösteremez. ERDOĞAN'ı; kimse,  o makama zorla getirmiş değildir, kendi istek ve arzusuyla o makama talip olmuş ve seçim kazanarak o koltuğa oturmuş olup, o koltuğun yetkileri gibi,  sorumluluklarına da katlanmak zorundadır. 

Aksi halde, kendisini o makamda zorla tutan da yoktur, ben hassas ve alıngan bir adamım,  başarısızlıklarımın yüzüme vurulması beni üzüyor diyorsa,  istifa kurumu vardır.  

Bir hususa daha değinmek istiyoruz. 

Gabarda infaz edilerek şehit edilen 13 asker ve polisimiz,  beş altı sene önce kaçırılarak,  PKK tarafından rehin alınmışlar ve aradan geçen uzun zamana rağmen,  bugüne kadar öldürülmeden tutulmuşlardır. Anlaşılıyor ki; PKK terör örgütü,  bu asker ve polislerimizi öldürmeden rehin tutacak ve yeri geldiğinde,  belki de bir pazarlığa konu edeceklerdi, PKK teröristleriyle karşılıklı takasta kullanacaklardı. Hayatın olağan akışı bunu göstermektedir. 

Öyleyse,  niçin ani karar değiştirerek, rehineleri öldürdüler?

İşte, açıkça sorulmayan soru budur. 

Bu sorunun cevabı açıktır. 

Rehineleri kurtarmakta istihbarat ve taktik açıdan başarısız olan bu operasyon, PKK militanlarını,  misilleme olarak bu infazı yapmaya mecbur kılmıştır. Bu canilerden aksini beklemek de,  büyük bir saflıktır. Operasyona karar verenler ve icra edenler, bir başarısızlık halinde bu sonucu da düşünmüş olmalıdırlar. 

Bu başarısız operasyon yapılmasaydı;  hiç değilse,  rehin asker ve polislerimiz öldürülmemiş ve halen sağ kalmış olacaklardı ve daha başarılı bir operasyon veya diplomatik girişimlerle kurtarılmaları ümidimiz devam edecekti. 

Bu operasyonu başarısız kılan da; 13 rehin asker ve polisimizi PKK'nın elinden kurtarmak isterken, yapılan hatalarla, göz göre göre, onların ölümlerine neden olmaktır. 

Güner Yiğitbaşı

18/02/2021

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget