Köy Enstitülerinin kuruluşunun 79 ncu yılı, ilk kez Pembe Köşkte kutlandı.
İlk tören, 17 Nisan günü Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, öğretmen Günay Güner’in bağlamasıyla yaptığı türkülerden oluşan müzik dinletisinden sonra Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Derneği’nin düzenlediği açık oturum konuşmalarıyla başladı. Köy Enstitüleri ve eğitim konulu açık oturumda konuşmacı olarak Mustafa Demir’in yönetiminde, Erdal Atıcı, Doç.Dr. Ahmet Yıldız, İbrahim Gerede katıldılar.
Konuşmalardan önce Köy enstitülerinin ilk öğrencilerinden 90 yaşındaki emekli öğretmen Abdullah Ozkucur’a onur ödülü verildi. Salonu büyük ölçüde öğretmen emeklilerinin doldurduğu görüldü.
Konuşmacılar konuşmalarında köy enstitülerinin köylünün ve ülkemizin aydınlanmasında, kalkınmasında, demokrasinin gelişmesinde çok büyük katkılarının olduğu vurgulanırken, zamansız kapatılmasının da ülkede büyük boşluk yarattığı açıklandı.
Pembe Köşkte köy enstitülerini anma günü
Bundan sonraki Köy enstitülerinin kuruluş yıldönümü töreni, ilk kez tarihi Pembe Köşk’te yapıldı. Salon ve koridorları eski bakanlar, genel müdürler, Başsavcılar, köy enstitülü öğretmenler tarafından doldurulmuştu. Gelen konukları salon ve koridorlar almadığı için, yan odalara oturan seyirciler büyük ekranda konuşma ve etkinlikleri izlediler.
Köy enstitüleri hakkında, köy enstitülerinde okumuş Eğitimci Mehmet Ayhan ve Eğitimci Dr. Niyazi Altunya konuşmalar yaptıktan sonra çeşitli müzik gösterileri yapıldı.
Programın başında Özden Toker, küçüklüğü ile ilgili bu köşkte geçen anılarını anlattıktan sonra öteki programa geçildi.
1950 yılında Gönen Köy enstitüsüne öğrenci olarak giren, İlköğretim Müfettişi Mehmet Ayhan konuşmasında şunları söyledi:
“-Kişiliğimi köy enstitüsünde aldım, bu okulları kurucularından destekleyen o günkü Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’ye saygı borçluyuz. Özden Toker’in desteği ile köy enstitüleri ile ilgili desteği ile bu programı burada Pembe Köşk’te yapma gereğini duyduk. Burası “Pembe Köşk” olarak bilinir ama gerek Atatürk, gerek İsmet İnönü köşk, kâşane gibi yerlerden haz duymayan kişilerdir. Bu köşkü, iki odalı bir bağ evi iken 1923 yılında Cumhuriyet kurulmadan birkaç ay önce alınmıştı. O zaman tadilata başlanmış, İsmet Paşa İzmir’de buluna hanımına mektup yazmış, “sakın gelme oturulacak yerimiz henüz yok” demiş, bir takım tadilatlarla ancak 1925 yılında bu köşk ancak oturulabilecek hale getirilmiştir ve Cumhuriyetin ilk balosu da 1927 yılında burada olmuştur. Bu köşk o halde Cumhuriyetin kurulmasında ve kültürel gelişmesinde önemli sahnelere yer veren bir mekân olduğu için bu köşkte bu programı yapmamız bir kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir ve bu tarihi mekânda bu tarihi programı yapıyoruz.
İnsanlık tarihinde en büyük olgu eğitim ve yönetimdir. İnsanlık uzun badireden geçtikten sonra yakın zamanda kültürel etkinliğe kavuşmuştur. Önceleri biyolojik varlık iken sonraları kültürel duruma geçmiştir. Bunun yaratılmasında en büyük etken eğitim ve yönetimdir. Eğitim yönetimi etkiler, yönetim de eğitimi etkiler. İnsanlar yeni atılımlarla aletler oluşturmuşlar, düşünsel yönden alet oluşturmuşlar.
En iyi şeyleri eğitimle çocuklarımıza aktarmak zorundayız. Yokluk ve savaşlardan sonra insanlar öncelikle cumhuriyeti kurmuşlardır, insanlık için. Cumhuriyet içinde çeşitli devrimler yapmışlar, çeşitli okul kültür denemelerinden sonra 17 Nisan 1940 yılında halın aydınlanması için kanunla köy enstitüleri kurulmuştur. O yıllarda köy enstitüsü kanunu çıkarken buna karşı olanlar Meclise gelmemişler; sonra köy enstitüsü teşkilatını kapatanlar da onlardı. Köy enstitüsü ruhunu köreltilmesi için adım atmışlar. Köy enstitüleri köylünün ekonomik yönden zirai yönden, kültürel yönden, beceri yönünden, hüner yönünden kalkındırılması, ilerlemesi için büyük projelerdi. Köylü için cehaleti tercih etmek kolay, halkı eğitmek için insan bulmak zordur.
Halkın eğitilmesi için başka bir handikap (engel) sömürü güçleri vardı, bunlar halkı daima yanıltmışlar. Bu engelleri aşan Cumhuriyetimiz, dünyanın beğenisini kazanan köy enstitüsünü kurmuşlar, 21 tane açılan Köy Enstitüleri için İsmet Paşa demişti ki, “elinizi çabuk tutun bu savaş yıllarında bu okulları açıyorsunuz, size ileride bunları açtırmazlar, onun için 20 de kalmayın bunu 40 a çıkarın” demiştir ve destek vermiştir. Köy enstitüleri bütün vatandaşlarımızı sağlıklı, bilimsel eğitimle yetiştirme donatma biçimidir. Bütün insanımızı eğitmek, eğitimle yapılandırmak zorundayız”.
Mehmet Ayhan yönetiminde müzik gösterisinden sonra eski CHP Milletvekili, köy enstitülü öğretmen Mustafa Gazalcı yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:
“-İsmet İnönü gerek başbakanlığı, gerekse Cumhurbaşkanlığı döneminde “ilköğretim sorununu bir insan olma, ulus olma sorunu olarak görmüş. “İlköğretimde hür vatandaşlardan bir ulus olmanın çarelerinin başında ilköğretim çaresi gelir” diyor. İnönü’nün asıl köy enstitülerine ilköğretime desteği cumhurbaşkanı olduktan sonra görülür. Köy Enstitüleri Kanunu Meclisten çıkması öyle kolay olmamıştır, bazı aydın görünenler karşı çıkmış, bazıları Meclis girmemiş, 400 milletvekilinden 270 inin oyuyla yasalaşıyor. Karşı çıkanlar “köylü şehirli sınıfımı yaratacaksınız” şeklinde dirençleri olmuş muhaliflerin. Bu yasa İsmet İnönü’nün desteği ile geçiyor.
İsmet İnönü 1941 de Cumhuriyetin en önemli eseri olarak köy enstitülerini görüyor. “Cumhuriyetin en değerli eserlerinden biridir köy enstitüleri” diye sözü var. Bir başka sözü de, “bütün askeri ve siyasi görevlerimin hiç birine önem vermeden diyebilirim ki öldüğüm zaman Türk milletine iki eser bırakmış olacağım, bunlardan biri köy enstitüleri, diğeri de çoklu partilerdir”. Meydan savaşları kazanmış uzun süre başbakanlık yapmış, Lozan’da başarısı olan bir kişi iki eserinden birini köy enstitüsü olarak niteliyor.
Yıllar sonra şöyle diyor, “köy enstitüsü ile kapalı olan köylü hazinesi keşfolunmuştur. Bunu uzmanları Tonguç ve Yücel cesaretle bunun içine girdiler, başarıyı ilk önce burada değerlendirmek gerekir” diyor.
1942 yılında sabahtan Hasaoğlan’a gidiliyor, Tonguç’la beraber; sonra trene binip 20-8-1942 de Kayseri Pazarören Köy Enstitüsüne, sonra Sivas Yıldızeli’ne, Samsun Lâdik Akpınar’a uğruyorlar, üç dört yere uğranılıyor. Dönüşte yeni Tarım Bakanı da vardır, Tonguç’la beraber onu da çağırarak “köy enstitülerinin sayısının 60 a çıkarılmasını” istiyor ve bu konuda rapor hazırlanması gerektiğin söylüyor. “100-150 bin tarım teknisyeni yetişsin toprak reformunu yapalım” diyor ve Tonguç’tan rapor hazırlamasını” istiyor. Osmanlıdan önce başlayarak su ve toprak konusunu araştırıyor bu konuya geliyor. Mutlaka tarım teknisyeni yetiştirilmesi gerektiğini ama bölge okullarının açılması gerektiğini, yani 60 çıkacak köy enstitülerine köy çocuklarını taşımak o günkü öğrenci sayısına göre belki mümkün olmayabileceğini ve bunun için bölge okullarında eğitildikten sonra 40 çıkarılacak köy enstitüleri ile bu çocukların tarım teknisyeni olarak yetiştirilmesi, bu öneriler içerisinde söz ediliyor. En az da 900 eğitici gerektiği ortaya çıkıyor. İnönü “para konusunu siz düşünmeyin” diyor. Sonra cesaret edilemiyor, bu kadar mevcut köy enstitülerine öğretmen bulamıyoruz”, deniliyor.
50 ilde 600 bölge okulu var, Ağustos 1946 Recep Peker başbakan oluyor, Hasan Ali Yücel yerine Reşat Şemsettin Sirer Milli Eğitim Bakanıdır. Köy enstitülerine karşı yavaş yavaş eleştiri başlıyor. Reşat Şemsettin Sirer Tonguç dahil 400 tane eğitim yöneticisini görevden alıyor, sonra Tahsin Banguoğlu geliyor, o da aynı politikayı sürdürüyor. Köy Enstitülerine öğretmen yetiştirmek için 1942 de Hasanoğlan’da Yüksek Köy Enstitüsü kurulmuştu, bu enstitü kapatıldı.
Yaşamı boyunca İsmet İnönü hiçbir zaman köy enstitülerini en küçük biçimde eleştirmemiş, tam tersine sürekli övmüştür. Onun adını vererek “Hasan Ali Yücel’i görevden aldı, Tonguç’u görevden aldı” diye Milliyetçi Öğretmen Dernekleri Başkanı hemen ona açıklama gönderiyor İnönü, “hayır biz onları başarısız olduğu için değil, dinlendirmek için yaptık” diyor.
Biz Tonguç ve Yücel zamanda açılan 21 köy enstitüsünden 165 kişiden, bunların çoğu yaşamda yok şimdi, ankette Atatürk’ten sonra Cumhuriyet tarihi boyunca en beğendiğin siyasetçiyi say diyoruz köy enstitülü öğretmenlere, 121 kişi başta Atatürk’ü sayıyor, ikinci olarak yüz kişi İnönü’yü sayıyor, bunlardan 21 i de İnönü’yü beğendiğini söylüyor. İnönü Köy enstitülerinin kapatılması konusunda İsmet İnönü şöyle der: “Köy enstitülerinin kapanmasından duyduğum acıyı tarif edemem, bir babanın evladını kaybetmesinden duyduğu acı gibi acı duyarım, ama herkes zanneder ki, Hasan Ali Yücel ve Tonguç’u isteyerek değiştirdi; köy enstitülerinin kapanmasına neden oldum diye benim hakkında kamuoyunda yanlış bir hüküm vardır, bu yanlıştır”.
Gönen Köy Enstitüsü mezunu Dr. Niyazi Altunya da konuşmasında şunları söyledi:
“-Türkiye’nin çok dar zamanlarda çok i insanlar çıkarıldı, her konuda. Köy enstitüsü aklımıza geldiğinde kuşkusuz Atatürk var başta, daha sonra İsmet İnönü, sonra Tonguç ve Hasan Ali Yücel gelir. Politik destek olmasaydı bunların hiç biri gerçekleşemezdi. Bunların hepsi çok okuyan insanlar. Köy enstitülerine değinirsek, demokrasinin eğitimsiz olmayacağını biliyoruz. Ulusal egemenliği eğitimli toplum kullanır. Kurtuluş Savaşı ortasında maarif kongresi yapması çok önemlidir. Mustafa Kemal Ankara’da bulunan Muallimler Birliğine fahri başkanlığına seçilir, zaman zaman öğretmenlerle toplantılar yapar. Harf devrimine canla başla sarılmış, bir daha da eski yazıyı kullanmamıştır.
1936 yılında Köy enstitülerinin prototipi olan eğitmen kurslarının açılışında İnönü Başbakandır. O zaman köy enstitülerinin kuruluş yıldönümü 79 değil 83 ncü yıldönümüdür. Çünkü bu eğitmenlerle başladı bu çok önemli, ilk atılım o. 1945 yılında 40 bin köy var, 400-500 ünde ancak okul vardı, dehşetli bir rakam. O açığı bir an önce kapatmak gerekiyordu, bir öğretmen ancak on yılda yetişiyor. Köylerden toplanılan çavuşlar geliyor eğitmen kurslarına katılıp öğretmen oluyordu. Biz de Mehmet Ayhan’la eğitmen öğrencisiyiz, çok daha iyi öğrettiler, okumayı, matematiği, yurttaşlık bilgisini öğrettiler. Bu arada İnönü’nün büyük bir önemi vardır. O eğitmen kurslarından köy enstitüleri çıktı.
İnönü şöyle diyordu: “20. Asrın kudretli devleti olabilmek için ilköğretim çözeceğimiz ilk meseledir. İlköğretim olmayan bir memlekette Ortaçağ idaresi bütün şekilleriyle devam eder. Resmi kanunlar ne derse desin vatandaşlara ne haklar tanınırsa tanınsın, hiç olmazsa ilköğretim devresinde bilgi olmazsa haklar ve halklar canlanamaz ve yüreklere yerleşemez, eğitimsiz kişi siyasi ve ekonomik kudret sahibi Orta Çağda olduğu gibi köle hayatı sirer. Asıl acısı olan tarafta kendi düşün ve köle hayatına karşı duygusuz ve kaygısız kalır. Özgür vatandaş olmanın çarelerinin başında ilköğretim vardır. İnsan olmak millet olmak davasıdır. Hepimiz bu dava ve anlayışla yürüyeceğiz” İnönü olmasaydı köy enstitüleri kurulamazdı, o kesin, diğer politikacılar öylece, Tonguç da İvriz Öğretmen okulunda kalırdı”.
Pembe Köşk’teki törenleri organize eden ve yöneten Gönen Köy Enstitüsü Öğrencisi Eğitimci Mehmet Ayhan’ın hayli ilerlemiş yaşına rağmen (85) piyanodaki Klasik Batı Müziğiparçalarını beğeni ile çalması programın ayrı bir ilgi odağını oluşturuyordu. Ayrıca mandolin ve bağlama gruplarının Atatürk’ün sevdiği şarkı ve türküler parçalar okumaları programa ayrı bir renk kattı.
Program Mehet Ayhan yönetimindeki müzik dinletileri ve ikramla sona erdi.
Cevat Kulaksız
Cevat Kulaksız
Yorum Gönder