Akp Rte İktidarı Yandaş Gazetecileri de Kovmaya Başladı
Baskıcı AKP-RTE iktidarı yandaş olmayan, yandaş yazmayan yazarları-gazetecileri ya hapse atıyor, ya gazetesinden kovduruyor, ya da Lütfi Oflaz örneğinde olduğu gibi, yazılarını yayınlatmıyor istifa ettiriyor, kibarca kovduruyor. Böylece yüzlerce gazeteci gazetelerinden kovdurulduğu için ya yazacak gazete bulamıyorlar, ya da internette yazmak zorunda kalıyorlar.
Böylece AKP-RTE iktidarı basın üzerinde hayran kaldığı II. Abdülhamit istibdadını uyguluyor. Buna bağlı olarak Türkiye’de 150 civarında gazeteciler hapiste bulunuyor, böylece hapse atılan gazeteci sayısı ile Türkiye dünyada birinci konumda. Oysa Bağlı olduğumuz (veya bağlanmaya çalıştığımız) Batı Blokunda (ABD ve AB de) gazeteciler, yazılarından dolayı asla tutuklanamaz, hapse atılamaz. Basının hür olmadığı bir ülkede asla demokrasi gelişemez; demokrasinin oturmadığı gelişmediği ülkede de asla yaratıcılık yoktur. Bunun için de hür basının olmadığı, demokrasinin gelişmediği Arap Müslüman ülkeleri, çağın en gerisinde kalmış, terör ve sefalet içinde perişan olan ülkelerdir.
Ne yazık ki, ülkemizi “Yurtta Barış Dünyada Barış” rotasından saptırmaya çalışan AKP-RTE iktidarı, basın, adalet, demokrasi yanlışları ile ülkeyi din ve mezhebe dayalı zikzaklı politikaları ile rotamızı Ortadoğu’nun Arap-İslam bataklığına doğru sürüklemekte.
Lütfü Oflaz Yazısı Yayınlanmayınca Star’dan Ayrıldı.
Star gazetesinde iktidara muhalif ve aykırı yazılarıyla dikkat çeken Lütfü Oflaz, son yazısının yayınlanmaması üzerine bu gazeteden ayrıldı. Oflaz yayımlanmayan 'Rahatsızım' başlıklı veda yazısında "Murat Sabuncu’dan Turhan Günay’a, Musa Kart’tan Kadri Gürsel’e kadar gazeteci olarak bilip tanıdığım meslektaşlarımın hapiste olmasından rahatsızım. Cumhuriyet gazetesinden Sözcü gazetesine kadar medyanın baskı altında olmasından rahatsızım" satırlarına yer vermişti.
Aşağıda Lütfi Oflaz’ın yazısında iktidarın yanlışlıklarından, hukuksuzluklardan yakınmalarla muktedirlerin hoşuna gitmeyen yazı yazdığı için, iktidarın sözcüsü, sesi gibi olan Star Gazetesinde yazan Lütfü Oflaz istifayla gazeteden ayrıldı. Lütfü Oflaz’ın son “Rahatsızım” yazısında üstelik kırmızı italik bölümü sansürlenerek yayınlanınca, Lütfü Oflaz istifa etti.
İşte Lütfü Oflaz'ın bir yıllık Star gazetesi macerasını sonlandıran yayınlanmayan o yazısı şöyledir:
“RAHATSIZIM.
Murat Sabuncu'dan Turhan Günay'a, Musa Kart'tan Kadri Gürsel'e kadar gazeteci olarak bilip tanıdığım meslektaşlarımın hapiste olmasından rahatsızım.
Cumhuriyet gazetesinden Sözcü gazetesine kadar medyanın baskı altında olmasından rahatsızım.
Yargı kararı olmadan gazetecilerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin, kısacası her meslekten kişilerin şucu bucu diye suçlanmasından rahatsızım.
İnsanların yazdıkları ya da dillendirdikleri fikirleri nedeniyle hapiste olmasından rahatsızım.
Kimilerinin kendilerini yargı yerine koymasından rahatsızım.
Şucu bucu diye suçlanarak hapse atılanların, çok uzun süre mahkeme önüne çıkartılmamasından rahatsızım.
Barışçıl yürüyüşlerin bile şucuların bucuların yürüyüşü diye suçlanmasından rahatsızım.
Görülmekte olan davalarda at izinin it izine karışmasından rahatsızım.
Arkası olana, dayısı olana, parası olana ayrıcalıklı davranılmasından rahatsızım.
Başta belediyeler olmak üzere, yolsuzluk, rüşvet söylentilerinin ayyuka çıkmasından rahatsızım.
Harun gibi gelenlerin Karun gibi olmasından rahatsızım.
İsrafta, gösterişte sınır tanımayan ABD estli kapitalistlerden, Süslümanlardan rahatsızım.
Bu ve benzeri rahatsızlıklarımı yazılarıma da yansıtıyorum.
Bu nedenle yazdığım gazetenin dahil olduğu yayın grubunun yönetimine rahatsızlık veriyorum.
Ama ben buyum.
Ve de hep buydum.
Hiçbir zaman başkaları acı çekerken “Bana ne” demedim.
Hiçbir dönemde “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demedim.
Hayatım boyunca acı çekenlerin yanındaydım.
Hayatım boyunca mazlum kim olursa olsun onun yanındaydım; zalim kim olursa olsun onun karşısındaydım.
Bu yüzden acı çektirenlerin tepkisini çektim.
Onlar tarafından hapsedildim.
Onlar tarafından ağır işkencelerden geçirildi zaten yaralı olan bedenim.
Bunlar yetmezmiş gibi, hapisten çıktıktan sonra da çok uzun süreler işsiz bıraktırılmak gibi bedeller de ödedim.
Hep zalimlerin karşısında, mazlumların yanında olduğum için çok ağır bedeller ödedim.
Ama bir an için bile zalimlerden aman dilemedim.
Aksine onların üstüne üstüne gittim.
Onun içindir ki bu ülkede darbeci zalimlerin tanklarının karşısına ilk dikilen kişi benim.
Onun içindir ki bu ülkede hukuksuz yargılamalara, yargısız infazlara, insanları insanlığından çıkartan zalim uygulamalara karşı ilk insan hakları kampanyasını başlatan benim.
Onun içindir ki yazdığım “Susma, sustukça sıra sana gelecek” gibi cümlelerle, insanları başkalarına yapılan zulümlere karşı suskun kalmamaya çağıran benim.
Onun içindir ki yazdığım “Susma haykır, zulme hayır”, “Zulme karşı direneceğiz; yılgınlık yok, direniş var” gibi cümlelerle, insanları zalimlere karşı direnmeye çağıran benim.
Zalimlerle çarpışa çarpışa bugünlere geldim.
Darbe dönemleri başta olmak üzere her dönemde ben böyleydim.
Zalim kim olursa olsun onun karşısında, mazlum kim olursa olsun onun yanında olan biriydim.
Bu yaşımdan sonra değişecek değilim.
Benim önemsediğim, kulak verdiğim tek ses vicdanımın sesi.
Uzun bir vicdan yürüyüşü benimkisi.
Bu yürüyüşte hiç terk etmedi vicdan beni.
Ben de vicdanımı terk edemem.
Vicdansızca yazıp çizemem.
Birilerinin hatırı için birilerine sövemem.
Evet, Lütfü Oflaz rahatsız!
Yönetim de Lütfü Oflaz'dan rahatsız!
Nitekim benden duydukları rahatsızlık had safhaya varmış olmalı ki, bundan önceki “Terk etmedi vicdan beni” başlıklı yazım yayınlanmadı.
Dahası, bugüne kadar yazdığım muhalif yazıların bana duyulan saygının gereği olarak yayınlandığı, ama böylesine muhalif yazılar yazmaya devam ettiğim sürece yazılarımın yayınlanmayacağı uyarısı da yapıldı.
Öyleyse artık veda zamanı.
Beni okuyup izleyenler, helal edin haklarınızı.”
Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/lutfu-oflaz-yazisi-yayinlanmayinca-stardan-ayrildi-1913500/
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
Böylece AKP-RTE iktidarı basın üzerinde hayran kaldığı II. Abdülhamit istibdadını uyguluyor. Buna bağlı olarak Türkiye’de 150 civarında gazeteciler hapiste bulunuyor, böylece hapse atılan gazeteci sayısı ile Türkiye dünyada birinci konumda. Oysa Bağlı olduğumuz (veya bağlanmaya çalıştığımız) Batı Blokunda (ABD ve AB de) gazeteciler, yazılarından dolayı asla tutuklanamaz, hapse atılamaz. Basının hür olmadığı bir ülkede asla demokrasi gelişemez; demokrasinin oturmadığı gelişmediği ülkede de asla yaratıcılık yoktur. Bunun için de hür basının olmadığı, demokrasinin gelişmediği Arap Müslüman ülkeleri, çağın en gerisinde kalmış, terör ve sefalet içinde perişan olan ülkelerdir.
Ne yazık ki, ülkemizi “Yurtta Barış Dünyada Barış” rotasından saptırmaya çalışan AKP-RTE iktidarı, basın, adalet, demokrasi yanlışları ile ülkeyi din ve mezhebe dayalı zikzaklı politikaları ile rotamızı Ortadoğu’nun Arap-İslam bataklığına doğru sürüklemekte.
Lütfü Oflaz Yazısı Yayınlanmayınca Star’dan Ayrıldı.
Star gazetesinde iktidara muhalif ve aykırı yazılarıyla dikkat çeken Lütfü Oflaz, son yazısının yayınlanmaması üzerine bu gazeteden ayrıldı. Oflaz yayımlanmayan 'Rahatsızım' başlıklı veda yazısında "Murat Sabuncu’dan Turhan Günay’a, Musa Kart’tan Kadri Gürsel’e kadar gazeteci olarak bilip tanıdığım meslektaşlarımın hapiste olmasından rahatsızım. Cumhuriyet gazetesinden Sözcü gazetesine kadar medyanın baskı altında olmasından rahatsızım" satırlarına yer vermişti.
Aşağıda Lütfi Oflaz’ın yazısında iktidarın yanlışlıklarından, hukuksuzluklardan yakınmalarla muktedirlerin hoşuna gitmeyen yazı yazdığı için, iktidarın sözcüsü, sesi gibi olan Star Gazetesinde yazan Lütfü Oflaz istifayla gazeteden ayrıldı. Lütfü Oflaz’ın son “Rahatsızım” yazısında üstelik kırmızı italik bölümü sansürlenerek yayınlanınca, Lütfü Oflaz istifa etti.
İşte Lütfü Oflaz'ın bir yıllık Star gazetesi macerasını sonlandıran yayınlanmayan o yazısı şöyledir:
“RAHATSIZIM.
Murat Sabuncu'dan Turhan Günay'a, Musa Kart'tan Kadri Gürsel'e kadar gazeteci olarak bilip tanıdığım meslektaşlarımın hapiste olmasından rahatsızım.
Cumhuriyet gazetesinden Sözcü gazetesine kadar medyanın baskı altında olmasından rahatsızım.
Yargı kararı olmadan gazetecilerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin, kısacası her meslekten kişilerin şucu bucu diye suçlanmasından rahatsızım.
İnsanların yazdıkları ya da dillendirdikleri fikirleri nedeniyle hapiste olmasından rahatsızım.
Kimilerinin kendilerini yargı yerine koymasından rahatsızım.
Şucu bucu diye suçlanarak hapse atılanların, çok uzun süre mahkeme önüne çıkartılmamasından rahatsızım.
Barışçıl yürüyüşlerin bile şucuların bucuların yürüyüşü diye suçlanmasından rahatsızım.
Görülmekte olan davalarda at izinin it izine karışmasından rahatsızım.
Arkası olana, dayısı olana, parası olana ayrıcalıklı davranılmasından rahatsızım.
Başta belediyeler olmak üzere, yolsuzluk, rüşvet söylentilerinin ayyuka çıkmasından rahatsızım.
Harun gibi gelenlerin Karun gibi olmasından rahatsızım.
İsrafta, gösterişte sınır tanımayan ABD estli kapitalistlerden, Süslümanlardan rahatsızım.
Bu ve benzeri rahatsızlıklarımı yazılarıma da yansıtıyorum.
Bu nedenle yazdığım gazetenin dahil olduğu yayın grubunun yönetimine rahatsızlık veriyorum.
Ama ben buyum.
Ve de hep buydum.
Hiçbir zaman başkaları acı çekerken “Bana ne” demedim.
Hiçbir dönemde “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demedim.
Hayatım boyunca acı çekenlerin yanındaydım.
Hayatım boyunca mazlum kim olursa olsun onun yanındaydım; zalim kim olursa olsun onun karşısındaydım.
Bu yüzden acı çektirenlerin tepkisini çektim.
Onlar tarafından hapsedildim.
Onlar tarafından ağır işkencelerden geçirildi zaten yaralı olan bedenim.
Bunlar yetmezmiş gibi, hapisten çıktıktan sonra da çok uzun süreler işsiz bıraktırılmak gibi bedeller de ödedim.
Hep zalimlerin karşısında, mazlumların yanında olduğum için çok ağır bedeller ödedim.
Ama bir an için bile zalimlerden aman dilemedim.
Aksine onların üstüne üstüne gittim.
Onun içindir ki bu ülkede darbeci zalimlerin tanklarının karşısına ilk dikilen kişi benim.
Onun içindir ki bu ülkede hukuksuz yargılamalara, yargısız infazlara, insanları insanlığından çıkartan zalim uygulamalara karşı ilk insan hakları kampanyasını başlatan benim.
Onun içindir ki yazdığım “Susma, sustukça sıra sana gelecek” gibi cümlelerle, insanları başkalarına yapılan zulümlere karşı suskun kalmamaya çağıran benim.
Onun içindir ki yazdığım “Susma haykır, zulme hayır”, “Zulme karşı direneceğiz; yılgınlık yok, direniş var” gibi cümlelerle, insanları zalimlere karşı direnmeye çağıran benim.
Zalimlerle çarpışa çarpışa bugünlere geldim.
Darbe dönemleri başta olmak üzere her dönemde ben böyleydim.
Zalim kim olursa olsun onun karşısında, mazlum kim olursa olsun onun yanında olan biriydim.
Bu yaşımdan sonra değişecek değilim.
Benim önemsediğim, kulak verdiğim tek ses vicdanımın sesi.
Uzun bir vicdan yürüyüşü benimkisi.
Bu yürüyüşte hiç terk etmedi vicdan beni.
Ben de vicdanımı terk edemem.
Vicdansızca yazıp çizemem.
Birilerinin hatırı için birilerine sövemem.
Evet, Lütfü Oflaz rahatsız!
Yönetim de Lütfü Oflaz'dan rahatsız!
Nitekim benden duydukları rahatsızlık had safhaya varmış olmalı ki, bundan önceki “Terk etmedi vicdan beni” başlıklı yazım yayınlanmadı.
Dahası, bugüne kadar yazdığım muhalif yazıların bana duyulan saygının gereği olarak yayınlandığı, ama böylesine muhalif yazılar yazmaya devam ettiğim sürece yazılarımın yayınlanmayacağı uyarısı da yapıldı.
Öyleyse artık veda zamanı.
Beni okuyup izleyenler, helal edin haklarınızı.”
Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/lutfu-oflaz-yazisi-yayinlanmayinca-stardan-ayrildi-1913500/
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com