KILIÇDAROĞLU'nun tek başına başladığı bu demokratik ve barışçıl protesto yürüyüş eylemine, siyasi ve siyaset dışından birçok vatandaş destek verdiler ve yürüyüş eylemine katıldılar.Katılımlar her geçen gün artarak devam ediyor.
Bu tür demokratik ve barışçıl gösteri ve protesto yürüyüşüne pek alışık olmayan AKP iktidarının ileri gelenleri paniğe kapılarak, KILIÇDAROĞLU'nu; bu yürüme eylemiyle, halkımızı yasa dışı sokak eylemlerine kışkırtmakla ve FETÖCÜ'lere destek vermekle suçlayacak kadar ileri giderek, KILIÇDAROĞLU'nu ve demokratik bir hak olan barışçıl yürüme eylemini itibarsızlaştırma gayreti içine girdiler.
AKP Genel Başkanı yaptığı konuşmalarında, adalet arama yerinin ve yönteminin sokak ve sokakta yürümek olmadığını, adalet arama yerinin parlamento olduğunu, bu yürüme eyleminin mahkemelere baskı niteliği taşıdığını ve anayasanın 138. maddesine aykırı bir davranış olduğunu, bu eyleme katılanların yargı mercilerinden davet alırlarsa şaşırmamaları gerektiğini, bir lütuf olarak bu yürüyüşe şimdilik engel olmadıklarını, göz yumduklarını dile getirmiş bulunmaktadır.
Yüce Parlamentonun; ülkenin sorunlarının çözülmesi için gerekli olan yasaların çıkarıldığı bir organ olduğu, inkar edilemez bir gerçektir.Ancak, parlamento bu işlevini; partizanlık yaparak, muhalefetin sesini kısarak, sadece iktidarın destek verdiği yasaları çıkararak, muhalefet partileri tarafından verilen önergeleri,yasa tekliflerini kayıtsız ve şartsız reddederek, sadece yargıyı bağımlı ve taraflı kılan düzenlemeler yaparak, yerine getiremez.
Bugün olağanüstü hal nedeniyle ülkenin KHK'ler ile yönetildiği ve parlamentonun büyük oranda devre dışı bırakıldığı da dikkate alındığında, AKP Genel Başkanının,Adalet arayışının parlamentoda yapılması çağrısının, maalesef pratik hiçbir değeri kalmamıştır.
Anayasamıza göre, barışçıl ve silahsız toplantı ve gösteri yürüyüşleri, her türlü barışçıl protesto eylemleri ve diğer özgürlükler; kaynağını anayasadan alan,vazgeçilemez ve devredilemez demokratik ve anayasal bir hak olup, anayasanın koruması ve teminatı altındadır.Bu hak ve özgürlükler, siyasal iktidarın, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın kişilere tanıdıkları, lütfettikleri hak ve özgürlükler değildir.
Lütuf ne demektir?
Lütuf kelime anlamı olarak;iyilik,yardım,ihsan,bağış anlamına gelen bir kavram olup,içinde keyfiliği barındırır, lütufta bulunacak,iyilik ve yardım edecek,ihsanda bulunacak bir kişi, ancak keyfi isterse,eşref saatinde olursa,işine gelirse kişilere lütufta bulunur,iyilik yapar ve ihsan da bulunur. Bu itibarla, lütuf ile demokrasi birbirleriyle asla bağdaşmayan iki kavramdır,demokrasinin olduğu yerde keyfilik olamaz ve lütuftan bahsedilemez. Lütuf dediğiniz,biz lütfettik de oldu dediğiniz anda, demokrasiden uzaklaştığınızı, keyfi davrandığınızı,ülkeyi keyfi yönetmeye kalkıştığınızı kabul etmişsiniz demektir.
Bu da demokrasi adına çok ürkütücüdür.
19/06/2017
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder