Bir
ülke ancak demokrasi ve bilimle kalkınır.
Tarih
boyunca din eksenli yönetilen devletler, din savaşları, husumetler yaratmış ve
toplumlara, devletlere felaketler getirmiştir. Kerbela-Muaviye vakasından,
Batı’daki dinsel kökenli savaşları yaratan yönetimlere bakarsak, hepsinde de
din kullanılarak yönetime hâkim olmak istemi, rantı vardır. Hele Osmanlı
Padişahları Yavuz Sultan Selim’den sonra Halife de olunca, oldular
“yeryüzünde Allah’ın
gölgesi”; ne garip ki halk da kendini
ona karşı “kul” olarak görüyordu.
Ne
garip ki, Osmanlı’daki o “kul ve halife” ruhunu taşıyan çağımızda bile öz
benliği zayıflamış, günümüzün bazı insanları bile R.T. Erdoğan için “Halife”
benzetmesi yapabiliyor. [i]
İşte RTE ye Halife diyen sözde gazeteci Abdurahman
Dilipak’ın söyedikleri:
“Hilafet Şu Anda TBMM’de!”
“Hilafet şu anda TBMM’ye intikal etmiştir. Bu anlamda hükümet tarafından
gereği yerine getirilmektedir” diyen Abdurahman Dilipak, “Tayyip Erdoğan
başkanlık sistemine geçerse kendisi bu anlamda bütün İslam beldelerinden
Hilafete bağlı bölgelerden muhtemelen kendisine müşavir tayin edecek ve İslam
birliğinin Beştepe’deki, o 1005 odada hepsinin temsilciliklerini açacak. ” [ii]
Bizde de,
Osmanlı hayranı AKP-RTE iktidarı dinsel simgeleri kullanarak, demokratik
yönetim vaat ederek, iktidara gelmiş. Sonra da, Cumhuriyet tarihinin en büyük
yolsuzluklarının (17-25 Aralık vb) üstünü örterek baskıcı iktidarlarını
sürdürmekte, tüm yolsuzluk ve adaletsizliklerini eleştiren muhalif medyayı,
kurumları, muhalifleri en şeytani, en kurnaz kumpaslarla susturmaya, sindirmeye
çalışmaktadır. Üstelik çağdaş, Laik Türkiye Cumhuriyetini kuran Atatürk ve
Kuvayi Milliye kahramanlarını, 90 yıllık
Cumhuriyetimizi kötüleyerek, Batı’nın ve Arapların bile hayran kaldığı laik TC
ni yıkmak için her türlü plan ve tertip içindeler. İktidardan gitmemek için en
şeytani planlar ve kumpaslar kurmaktalar, iktidarda kalmak için seçim üstüne
seçim yaptırmaktalar; ne ki daha ikinci seçim yapılmadan üçüncü seçimi
isteyenler bile var.
Türkiye’de
R.T.Erdoğan ve güdümündeki Ak Partisi’nin arzuladığı, uyguladığı, dinsel
kökenli, din ağırlıklı siyaseti, dış politikada da uygulamakta ve böylece
ülkeyi çağdaşlaşma çizgisinden geriye götürmekte. Bu zihniyet ve uygulamayı
aşağıda açıklamaya çalışacağız; dünyada dinsel ağırlıklı yönetimle çağdaşlığa
yükselen, kalkınan bir devlet yoktur.
Müslüman
devletlere bir göz atarsanız, gerek ekonomik yapı, gerek insani gelişmişlik
yönünden hiç biri çağdaş ve demokratik değildir. Bir ülke ancak demokrasi ve bilimle kalkınır.
Özellikle
Müslüman ülkelerle güdülen dış politika,
genelde din ve mezhebe dayalı olduğu için, ülkemiz başta Suriye olmak
üzere, Mısır, Libya, Irak, İran, Yemen gibi ülkelerle kavgalı hale geldik. Beş
Arap ülkesinde büyükelçilerimiz bile yok. Dünyadaki çağdaş ülkelerle eşgüdüm
içinde olması gereken ülkemiz, din ve mezhebe dayalı yönetimlerle daha sıkı
fıkı olduğunu görüyoruz. Örneğin, uluslararası
mahkemelerce aranan El Beşir’le sıkı fıkı olurken, çağ dışı şeriat ve dini hükümlerle Mısır’ı
yönetmeğe çalışan Murisi yanlısı tutumu onun dinci politikasının belirgin
özelliği olmuştur. Laik görülen Abdulfettah Sisi, darbe yapıp Musi’yi devrince,
kraldan çok kralcı kesilen Edoğan Mursi’nin n avukatlığını yapınca, Mısır Türk
elçisini kovuverdi. Hiçbir Batı ülkesi
Erdoğan gibi Mursi’yi savunmamıştır. Çünkü Batı’lılar aşırı dinci yönetimler
ülkelere felaket getirdiğini bildiklerinden, Erdoğan gibi Mursi’yi
savunmadılar. Çünkü Batı Kültürü laiklikle yoğrulmuştur, laiklikten asla ödün
vermezler.
Ne yazık
ki, Türkiye’mizde ise, 13 yıllık RTE-AKP yönetiminde sürekli laiklik, Atatürk
düşmanlığı pompalanmış, ülke çağın gerisine doğru sürüklenmeye başlamıştır.
Kendi
ülkesinde Çarşı ve devamındaki eylemlerde ondan fazla Türk genci-vatandaşı
polis şiddetinden can verirken, dinci
RTE meydanlarda Mısır’da Mursi yanlıların eyleminde ölen Rabia için gözyaşı
döküyor, eliyle dört işareti yapıyordu. [iii]
İKTİDARIN
SURİYE POLİTİKASI TÜMDEN YANLIŞTI
İktidarın
Suriye’deki politikası da din eksenli, dine dayalıdır.
Neymiş, Suriye Lideri Esat Aleviymiş; iyi de dört-beş
yıl önce onunla kanka olurken, “kardeşim Esat” diyerek ailece dost olurken Esat
Alevi değil miydi? Suriye ile dostluk o
kadar ileri idi ki, Esat ailesi ile
Erdoğan ailesi Güney sahillerimizde tatil yapmalar, ortak bakanlar kurulu
toplantıları, sınırlarda vize kaldırmaları gibi uygulamaları görünce,
sanırdınız ki, Türkiye ile Suriye birleşecek; ta o derece bir dostluk vardı.
Esat,
Suriye halkı tarafından seçilmiş, dünyanın tanıdığı bir devlet ve devlet
başkanı idi. Bir devlet başkanı komşu bir devlete nasıl böyle diyebilir? Esat’ın diktatörlüğünden bize ne, halkı
seçmiş, dünya tanımız. Peki, aşna fişne olduğunuz Suudi Arabistan dünyanın en
diktatör rejimi değil mi? Onun diktatörlüğüne bir şey demiyorsun da, 900 km sınırın olan ve her
yıl milyarlarca mal sattığımız, içinden binlerce tır la mal sevk ettiğimiz
Suriye ile takışıyorsun. Bu nasıl siyaset…
Bir kere
ülkeler arasında politikalar din ve mezhep üzerine bina edilmez, dostluk da ekonomiye dayanır; Suriye ile
takışacağına ekonomik çıkarına bakmalıydı AKP-RTE li yönetim. Din ve mezhebe dayalı
politikalar ülkelere zarar verir. Türkiye,
Esat devrilsin diye bu yönetim zamanında yüzlerce tır dolusu silahı Esat
karşıtı muhaliflere göndermiştir. Bu
Silahlar, Esat karşıtı muhaliflerle birlikte IŞİD gibi aşırı dinci militan
grupları yaratmıştır. DEAŞ-IŞİD aşırı dinci terörü grubu, dışarıdan gönderilen
yüzlerce tır dolusu silahlarla öylesine kuvvetlenmiştir ki, Suriye’den ve Irak’tan binlerce km kare
toprak alarak, adeta bir yeni devlet olma yoluna girmiştir. Yağma, çapul,
macera peşinde olan, dünyanın değişik yerlerinden binlerce işsiz güçsüz
insanlar, (hele kadınlar kızlar) dünyanın en barbar, vahşi DEAŞ-IŞİD aşırı dinci örgütüne katılmak için kafileler
halinde gelmekteler.
SURİYE
İLE TAKIŞMAKLA TÜRKİYE ÇOK BÜYÜK ZARAR GÖRMÜŞTÜR.
Bu ileri görüşlü
olmayan-vizyonsuz AKP-RTE iktidarının tamamen yanlış Suriye politikaları
yüzünden Türkiye çok büyük kayıplara uğramıştır. Bu kayıpları şöyle
sıralayabiliriz.
1-Suriye’ye
Türkiye tarafından her yıl beş altı milyar dolar mal satılıyordu, bu takışmayla o durdu.
2-Suriye
üzerinden, öbür Arap ülkelerine yüzlerce-binlerce tır dolusu mal sevk
ediliyordu, o durdu.
3-Suriye
ile takışınca, bu mallar daha fazla masraf ve yol kat ederek roro gemileri ile
Mısır üzerinden sevk edilmeye başlamıştı. Dinci Musri-Sisi-Erdoğan
takışmasından Mısır ile aramız açılınca o mal sevkiyatı da durdu.
4-Suriye
ile hemen her gün Gaziantep-Suriye arasında müthiş bir ticaret ve gidip gelme
vardı. Gözümle gördüm, oğlum orada görev yaparken gidip gelerek tanık
olurdum, Gaziatep’teki Suriye
konsolosluğunun önünde, mal taşıyan kamyoncular her gün vize kuyruğunda dizi
dizi bekliyorlardı Yöre halkının Halep-Gaziantep gidip gelmesi, Ankara’ya,
İstanbul’a gidip gelmeden çok daha yakın,
günü birlikti, yani sabah çıkan iş adamları Suriye-Türkiye’ye gidip
geliyordu. Bu takışmayla bu günübirlik
ticaret de durdu.
5-Bu
takışmayla Türkiye’nin başına iki buçuk milyonluk mülteci masrafı binmiştir.
6- Bu
takışmayla, Türkiye-Suriye sınırında PYD gibi yeni bir Kürt devleti uzantısı
oluşmuş; böylece Irak sınırından sonra,
Suriye sınırını da PKK nın ablukası çevirmiştir; ABD nin desteği ile PKK nın
denize açılması sağlanmış olmakta.
7- Bu
takışmayla, ayrıca dünyanın en belalı dinci terör örgütü DEAŞ-IŞİD gibi
gayrimeşru bir devletle komşu oluşmuş olduk. Suriye sınırımız ve bölge korkunç
bir kaos (kargaşa) içinde, kaynayan kazan gibi. Bu felaketlerin yaratılmasında,
RTE-AKP iktidarının dinsel amaçlı yardım ve uygulamalarından kaynaklanmaktadır.
8-Bu
takışma sonucu, Esat devrilmedi ama
ülkede pek yıkıcı dinci örgütler oluştu,
kimi örgüt Esat güçlerine karşı, kimi örgüt birbiriyle, kimi Esat’a karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu
(ÖSO) çarpışıyorlar. AKP-RTE iktidarının Suriye’nin iç işlerine karışıp silah
göndermesi ile çok çeşitli dinci örgütlerin oluşmasına ve bu grupların
çatışmalarına neden olurken, böylece nice facialar yaratılmış, söylenenlere
göre, şimdilik üç yüz bin civarında Suriyeli yaşamını yitirirken, milyonlarca Suriye’li, (halkın yarısı) komşu
ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Sadece Türkiye’ye iki buçuk milyona yakın
Suriye’li geldi. Kamplarda yaşayan bu biçare insanlar için Türkiye de
milyarlarca dolar para harcıyor (son açıklamalara göre yedi milyar dolar ).
Bunları yaratan kimdi? Vatanlarını terk eden Suriye’liler, Avrupa’ya gidip
hayatlarını kurtarmak için yüz binlercesi sahillerimizde derme çatma botlarda
yol almaya çalışıyorlar, insanlığın şaşkın bakışları ile kıyılarımızca can veriyorlar;
öyle ki, sahillerimiz utanç verici ölüm tarlalarına dönmekte. Tüm bu hazin
faciaların yaratılmasında AKP-RTE iktidarının gönderdiği tırlar dolusu
silahları neden olduğundan, bu iktidarın günah ve vebali vardır.
Oysa
Türkiye ve öteki ülkeler, Esat karşıtı terörü desteklemeselerdi, Suriye Esat
yönetimi ülkesine, sınırlarına hâkim olacaktı, Suriye halkı da bu kadar perişan
olmayacak, ülke bölünmeyecek, insanlığın
başına bela olan bu dinsel kökenli terör grupları oluşmayacaktı. Hele
sınırlarımızda bu çok büyük kaos, belalar oluşmayacaktı. Her şeyden önce,
Türkiye gerek ekonomik, gerek siyasal yönden kayıpları olmayacaktı. Çünkü gerek
Suriye’ye, gerekse öteki Arap ülkelerine mal sevkiyatı ve ticaret devam
edecekti.
Yönetimde
bulunan vizyonsuz bu iktidarın Suriye ve Mısır’la takışması, Türkiye’ye çok büyük zarar vermiştir. Hele General Sisi
tarafından devrilen, RTE gibi aynı kafadan olan dinci Mursi için Türkiye’nin “darbeci Sisi” diyerek avukatlığa
soyunması, öteki müttefikleri peşine takmaya çalışması çok gereksizdi.
Şimdilerde dikkat edilirse, Avrupa, laik Esat’ın gitmesini istemezken, Sisi
yönetimi Mısır ile anlaşmalar yapmaktalar. Çağdaş dünyada dostluklar ekonomik
çıkarlara göre tasarlanır, ona göre diyalog kurulur.
İleri
görüşü, vizyonu olmayan, sadece din ve mezhebe dayalı politikalar güden AKP-RTE
iktidarı bu gerçekleri göremedi.
İŞTE
SURİYE, IRAK KAOS UNDA YARATILAN AŞIRI DİNCİ GRUPLAR
Suriye ve Irak bataklığında, öylesine garip dinci terör örgütleri oluşmuş ki,
birbiriyle savaşanlar, Esat’la savaşanlar, PYD
Kürt grubu ile savaşanlar;
birbirinden Müslümanlıkları bile farklı, içlerinde “Kâbe puttur, Kabe’yi
yıkacağız” diyen gruplar bile var, (IŞİD gibi).
Suriye’de
terörist saldırılarda bulunan ve arkasında Arap ülkeleri ile ABD ve Türkiye’nin
bulunduğu gruplar ile bu grupların üç ay önceki rakamlara göre militan sayıları
kısaca şöyle:
1- Tevhid Tugayları: El-Kaide ile aynı düşüncelere sahip. Halep ve İdlib
bölgesinde, yüksek rütbeli subayların üyeliklerini kabul etmiyor.
2- Türkmen Tugayları: Irak kökenli Türkmenler'den oluşuyor. Ağırlıklı
olarak Azaz ve Halep'te terör eylemleri gerçekleştiriyorlar.
3- Nusra Cephesi (Ön zafer): Radikal
İslamcı grup El-Kaide’nin Suriye kolu. El Kaide ile aynı ideolojiye sahip. Bu
teröristler Halep, İdlib bölgelerinde faaliyette bulunuyor. Şam'daki
saldırıları bunlar düzenliyor.
4- Libyalılar ve Çeçenler ve
Afganlılar: Çoğunlukla Halep Seyfil Devle ve Selahaddin mahallelerinde
bulunuyorlar. Aynı zamanda İdlib, Homs ve Şam'da saldırılar düzenliyorlar.
5- Özgür Suriye Ordusu: İçinde yüksek
rütbeli subayların yer aldığı grup. Özellikle İdlib, Şam, Humus, Hama, Dera,
Halep’te Suriye askeri ile çatışıyorlar. Bunların merkez üssü Antakya Apaydın
kampı. 20 bin silahlı üyesi olduğu tahmin ediliyor.
Selefi
görüşüne sahipler aralarına El Kaide’nin sızdığı biliniyor.
6- Tabur Faruk: 7000 arasında
silahlı üyesi olan grup, Homs bölgesinde faaliyette bulunuyor.
7- Bedouin: Dera bölgesinde terör
eylemleri düzenliyor.
8- Askeri Şura: Deir al-Zour'da
etkinler.
9– El Kaide: Deir al-Zour ve
değişik bölgelerdeki intihar saldırılarını gerçekleştiriyor. [iv]
DİPNOTLAR
[i] Ekte resmi görülen AK Parti Siirt İl Başkanı Fuat Özgür Çalapkulu, sosyal
paylaşım sitesi twitterda attığı tweetle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
için 'Halife geliyor hazır olun' dedi.
https://www.bugun.com.tr/gundem/ak-parti-il-baskanindan-skandal-1546425.html
[ii]
https://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/dilipaktan-skandal-aciklama-erdogan-halife-olacak968773/?utm_source=segmentify&utm_campaign=scn_b8048b92192de000&utm_content=968773%7Csozcu&utm_medium=click
[iii]
Rabia işareti ise Mursi yandaşlarının
toplandığı Rabiatul Adeviye Meydanı’ndan geliyor.
Rabia, Arapça’da 4’üncü anlamını taşıyor.”
[iv]
https://www.gazetecileronline.com/newsdetails/7601-/GazetecilerOnline/iste-suriye39yi-kana-bulayan-dinci-teror-orgutleri