CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU; dün (26/04/2022) grupta yaptığı, basının tarihi olarak değerlendirdiği kısa ve etkili, hem öfke ve hem de duygu dolu konuşmasında; “Cesaret yoksa zafer yoktur. Yol arkadaşlarıma sesleniyorum, bu engerek ve çıyanlarla çatışma ne kadar sert olursa zafer de o kadar yakın olacaktır. Ne pahasına olursa olsun yürüyeceğiz. Ya şimdi bana katılın, ya da yolumdan çekilin. Beş paraya vatandaşlık satanlarla kavga edeceğiz, milyonların elektriğini kesenlerle kavga edeceğiz. Çocukları etten, sütten mahrum bırakanlarla kavga edeceğiz. Bu kiralarla, bu enflasyonla, sokaklarımızı mafyaya teslim edenlerle, ülkenin onurunu konsolosluk bahçelerine gömenlerle kavga edeceğiz.” diyerek, yeni muhalefet stratejisini kamuoyu ile paylaştı.
Doğru olan da buydu zaten.
KILIÇDAROĞLU'nun liderliğindeki CHP ve diğer Millet İttifakı bileşenleri partiler; sokak lafından adeta korkuyorlardı.
Muhalefeti; grupta ve basın toplantılarında, duvarların gerisinde ve içinde, kürsüden yaptıkları, iktidarı eleştiren konuşmalarına hapsetmişlerdi.
Saray'ın; sokağa çıkacak olanlarla ilgili tehditleri, blöfleri, sokağı kriminalize eden stratejisi başarılı olmuş ve bu tuzağa düşen muhalefet; aman sokağa çıkıp demokratik, silahsız ve saldırısız, barışçıl protesto ve gösteri hakkımızı kullanmayalım, halkı meydanlarda toplayarak eylemli ve söylemli muhalefet yapmayalım, kışkırtıcıların olay çıkarmalarına neden olmayalım, ERDOĞAN'ın da isteği zaten bu, muhalefet sokağa çıksın, olaylar çıksın, bir kaos ortamı yaratarak seçimleri erteleyelim diye düşünen ERDOĞAN'ın ekmeğine yağ sürmeyelim ve yaklaşan seçimleri riske atmayalım düşüncesiyle, kendisini dar bir siyaset alanına, dar bir çemberin içine hapsetmişti.
Aslında, muhalefetin bu gereksiz korkusu, saray'ın; muhalefetin siyaset alanını daraltmak için geliştirdiği korku stratejisini başarılı kılmıştı.
Saray iktidarı, anayasal bir hak olan silahsız ve saldırısız barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının muhalefet tarafından kullanılmasını, iktidarı için zararlı görebilir, hatta bunu kendince suç olarak da değerlendirebilir, bunu fırsat bilip kışkırtıcılar kullanarak olay da çıkarabilir, ancak muhalefet olarak bu olasılıkları göğüslemek ve geçersiz kılmak da sizin göreviniz. Korkunun ecele faydası yok.
KILIÇDAROĞLU ne diyor son grup konuşmasında; “Cesaret yoksa zafer yoktur. Yol arkadaşlarıma sesleniyorum, bu engerek ve çıyanlarla çatışma ne kadar sert olursa zafer de o kadar yakın olacaktır. Ne pahasına olursa olsun yürüyeceğiz. Ya şimdi bana katılın, ya da yolumdan çekilin. Beş paraya vatandaşlık satanlarla kavga edeceğiz, milyonların elektriğini kesenlerle kavga edeceğiz.”
KILIÇDAROĞLU'nun; bu yeni muhalefet stratejisini, biz de gerekli ve olumlu buluyoruz.
KILIÇDAROĞLU; bu konuşmasını, umarız hamaset olsun diye yapmamıştır, ”cesaret yoksa zafer yoktur” derken, inşallah bunu inanarak dile getirmiştir.
KILIÇDAROĞLU; kamuoyu ile paylaştığı bu konuşmasıyla kendisini ve partisini bağlamıştır. İnandırıcılığını ve saygınlığını yitirmemek için, bu konuşmasının gereğini yaparak; muhalefeti, meclis çatısından, duvarların arkasından, sokak ve meydanlara taşımak, ana muhalefet partisinin genel başkanı ve dokunulmazlığı olan bir milletvekili olarak, halkın önünde yürümek, halkın barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma ve protesto haklarını korkusuzca kullanmaları için, sarayın güvenlik güçleri tarafından hırpalanma, sopa yeme, yerlerde sürüklenme pahasına, halkına paratoner olmak, saray'ın; muhalefeti içinde hapsettiği o dar siyaset çemberini kırmak zorundadır.
Muhalefet, şu gerçeği de aklından çıkarmasın, saray yönetimi; kaybedeceği kesin olan seçimleri yaptırmamayı ve saraydaki iktidarını sürdürmeyi kafasına koymuşsa, muhalefet olarak buna engel olma gücüne sahip değilseniz, duvarların ardında uslu çocuklar gibi otursanız, muhalefeti sokak ve meydanlara taşımasanız da değişen bir şey olmayacaktır.
KILIÇDAROĞLU'nun dediği gibi; ”cesaret yoksa zafer yoktur”
Güner Yiğitbaşı
27/04/2022
Hukukçu
Yorum Gönder