Kanunsuz Suç Ve Ceza Olmaz Gerçek Hukukçu Olmak İçin De Bilgi Cesaret Ve Mangal Gibi Yürek İster

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi de denilen kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi; iç hukukumuzun ve evrensel hukukun en temel, olmazsa olmaz, ceza hukuk

Kanunsuz Suç Ve Ceza Olmaz Gerçek Hukukçu Olmak İçin De Bilgi Cesaret Ve Mangal Gibi Yürek İster
Suçta ve cezada kanunilik ilkesi de denilen kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi; iç hukukumuzun ve evrensel hukukun en temel, olmazsa olmaz,  ceza hukukunun en temel ilkesidir. 

Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi; halen yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2.  maddesinde, suçta ve cezada kanunilik ilkesi başlığı altında düzenlenmiştir. 

TCK'nun 2. maddesinde,  bu ilke aynen; 

“(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.  Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. 

(2)İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. 

(3)Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.  Suç ve ceza içeren hükümler,  kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. ”şeklinde,  çok açık ve net bir şekilde hüküm altına alınmıştır. 

İç ceza hukukumuzun  ve evrensel ceza hukukunun bu en temel kuralı, insanların özgürlüklerinin garantisidir. 

Bu kurala göre; hiçbir hukukçu, savcı, hakim ve iktidar, ben öyle istiyorum, bu fiilin suç olması gerekir veya bu fiil suç olmamalıdır şahsi sübjektif istek ve arzularına göre, suç olmayan bir fiili suç, suç olan bir fiili de,  suç olmaktan çıkaramaz. 

Kıyas yoluyla suçlar yaratılamaz, suç sayılan bir fiilin yasadaki tanımı geniş ve amacı dışında yorumlanarak, yasaya göre suç sayılmayan bir fiil suç sayılarak,  kişilere ceza verilemez. 

Peki ülkemizin taraflı ve bağımlı yargısı ve hukuk tanımayan iş başındaki siyasal iktidarı,  suçta ve cezada kanunilik, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine saygı gösteriyor mu? Asla. 

İşte 28. Şubat kararı ve hapse atılan generaller gerçeği tüm çıplaklığıyla ortada duruyor ve kamu vicdanını yaralıyor ve kanatıyor. 

28 Şubat 1997 de toplanan MGK'nın;  18 maddelik, laiklik karşıtı, karşı devrimci  cemaat, tarikat ve örgütlerle mücadeleye yönelik kararlar alarak,  laiklik karşıtı cemaat, tarikat ve örgütlerin,  laiklik karşıtı darbe yapmalarının önünü kesmeyi amaçlayan ve alınan kararları zamanın hükümetine tavsiye eden kurulun asker kanadı, hükümete yönelik darbe girişiminde bulundukları iddiasıyla, aradan yıllar geçtikten sonra  müebbet hapis cezalarına çarptırılarak ileri yaşlarına rağmen hapse atıldılar. 

28 Şubat 1997 nin bir darbe girişimi olmadığını, ”28 ŞUBAT DARBE DEĞİLDİR YARGI HUKUKİ DEĞİL SİYASİ BİR KARAR VERMİŞTİR!. . .  başlığıyla yayınladığımız, 20/08/2021 tarihli makalemizde gerekçeleriyle açıklamıştık. İsteyen o makalemizi okuyabilir. 

28 Şubat'ın,  ceza kanunlarımıza göre darbe girişimi olmadığı, TCK. nın 2.  maddesindeki suçta ve cezada kanunilik ilkesinin çiğnenerek, TCK da yer alan ceza hükümlerinin;  ceza hukukunda yasak olan kıyas ve  kıyasa yol açabilecek biçimde geniş yorumlanarak,  olmayan bir suçun sunni olarak bir zorlamayla yaratıldığı,  çok açıktır. Bu, yasa dışı zorlamayı en güzel ifade eden de;  28 Şubat'a açıkça darbe denilememesi ve post modern darbe olarak tanımlanması,  açıkça ortaya koymaktadır. 

Hukukçuların, savcı ve hakimlerin en asli ve zorunlu görevi ve yetkisi, Ceza kanunlarında açıkça tanımı yapılan yürüklükteki pozitif ceza kurallarını,  eğmeden ve bükmeden,  kıyas ve kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlayarak olmayan suçlar yaratmadan, tarafsız ve  objektif olarak uygulamaktır. 

Savcı ve hakim; önüne gelen ve yürürlükteki yasalara göre suç sayılan  bir eylemin,  aslında suç olmaması gerektiğini veya yasalara göre suç olarak tanımlanmayan bir eylemin de  suç olması gerektiğini düşünse dahi, kendi şahsi düşüncesini bir kenara bırakarak, yürürlükteki yasa kuralını,  aynen yasadaki tanımına uygun bir şekilde uygulamak, buna uygun gerekli kararı vermek zorundadır. 

28. Şubatı değerlendirdiğimiz yukarıda bahsettiğimiz makalede de dile getirdim,  örneğin;  12 Eylül darbesini gerçekleştiren ve teşebbüs aşamasında kalmadan sonlanan ve tamamlanan ve kendi anayasasını yaparak, ezici çoğunlukla halk oyundan geçirip,  milletin güven oyunu alarak meşrulaşan ve en önemlisi de, yaptığı anayasası halen yürürlükte olan Kenan EVREN ve arkadaşlarının,  darbe yaptıkları gerekçesiyle yargılanmaları bize göre pozitif hukuk kurallarına açıkça aykırıdır. 

Evet biz de her türlü darbeye karşıyız ama,  bir de hukuki gerçeklik vardır. Ceza yasalarımız tamamlanmış ve meşruiyet kazanmış darbeleri suç saymamaktadır,  esasen suç sayılması da işin tabiatına aykırıdır. Hiç kimse, hele hukukçular, hakim ve savcılar, teşebbüsü suç olan bir darbe eyleminin, tamamlanmış hali nasıl suç olmazmış diyerek yorum ve kıyas yapma hakkına sahip değildir. 

Ceza Yasalarımız, örneğin;  yaralama, adam öldürme, gasp, hırsızlık, dolandırıcılık ve benzeri suçların, teşebbüs aşamasını da geçerek tamamlanmış olması halini de, daha ağır ceza yaptırımını gerektiren suçlar olarak açıkça düzenlediği içindir ki;  yaralama, öldürme, hırsızlık, gasp, dolandırıcılık gibi ve benzeri suçlara teşebbüs edilmesi hali dışında, tamamlanmış ve gerçekleşmiş hali de,  cezayı gerektirmektedir. 

Darbeye teşebbüs suçunun; tamamlanmış,  sonuçlarını doğurmuş ve meşruiyet kazanmış halini cezalandıran bir açık ceza maddesi yoktur. Aksi, işin tabiatına aykırıdır. Teşebbüsü cezalandırıldığına göre,  tamamlanmış hali de,  evleviyetle, yani öncelikle suç sayılmalıdır diyerek,  kıyas ve kıyasa yol açabilecek geniş yorum yapılarak, ceza yasasında tanımlanarak bir ceza öngörülmeyen,  tamamlanmış ve meşruiyet kazanmış  bir eylemden darbe suçu yaratılarak, ceza  hükmü  kurulamaz. 

Bu ülkede Cumhuriyet döneminde başbakan ve bakan asan 27. Mayıs darbecileri yargılanmışlar mıdır? Hayır. 

İşte, 1961 anayasası gibi dünyanın en modern anayasasını yaparak milletten güvenoyu almaları, meşruiyet kazanmaları ve yasalarımızda tamamlanmış darbenin faillerinin  suçlu olduklarını açıkça kabul eden ve tanımlayan, bir ceza öngören bir hüküm olmadığı için, 27 Mayıs darbecileri yargılanmamışlar ve tabii senatör olarak mecliste görev yapmışlar, rahmetli Alpaslan TÜRKEŞ gibiler,  politika yaparak,  Başbakan yardımcılığı koltuğuna dahi oturmuşlardır. 

Bilmem anlatabildim ve siz okurları aydınlatabildim mi?

Bu nedenle, gerçek hukukçu, savcı ve hakim olabilmek için; olanları ayrı tutuyoruz,  bilgi,  cesaret ve mangal gibi yürek ister.  

Güner Yiğitbaşı

25/08/2021

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget