Şehidin yürek yakan vasiyeti

Şehidin yürek yakan vasiyeti Şehidin yürek yakan vasiyeti

Şehidin yürek yakan vasiyeti
Şehidin yürek yakan vasiyeti bir askerin nasihatinden yürek yakan bir olayla öğrendim.

Kurtuluş Savaşı öncesi işgal yılları ile Kurtuluş Savaşımızda nice üzüntü veren acı veren dehşetli olaylarını tarih ve anı kitaplarında okuduk, okuyoruz.  

Kurtuluş Savaşına katılan dedem Duran Çavuş’la ilgili beni çok heyecanlandıran bir olayı geç de olsa öğrendim. Daha önceki sayfalarda Dedem Duran Çavuş ile (Annem Gülbahar’ın babası) Anneannem yani Emine Ebemle ilgili küçüklük anılarımı kısa kısa da olsa onlardan duymuştum.

Aşağıda anlatacağım ve hiç duymadığım ilginç olayı Dayımın oğlu Mehmet Satılmış’tan 26 Temmuz 2021 günü öğrendim. Önce Mehmet Satılmış’la ilgili olayı anlatmak istiyorum. Öz dayımın oğlu olan Mehmet Satılmış’la 15-20 yıldır görüşmemiz olmamıştı. Kendisi Almanya’da yıllarca çalıştıktan sonra emekli olmuş Almanya’da yaşıyordu. Bu temmuz ayında Ankara’ya gelmiş. İşte bu uzun yıllar sonra çok şaşırdığım bir rastlantı ile onunla Ankara metrosunda karşılaştım.

26.7.2021 günü metro ile Ostim’den Ulus’a gidiyordum. 15-20 yıldır görmediğim dayımın oğlu Mehmet Satılmış da oturduğu Yenimahalle’deki evinden ayrılmış Yenimahalle metro durağından metroya binmiş, aynı metro ve aynı kompartımanda tam karşı karşıya oturmuşuz. Virüs salgını nedeni ile ağzımızda maske olduğundan ilk anda birbirimizi tanıyamamışız.

Metroya, otobüse bindiğim zaman mutlaka ya bir kitabım ya bir gazetem olur, okuyarak giderim. Okumaya daldığım için Mehmet Satılmış beni seçememiş; Ulus’a yaklaşırken o beni tanımış, Metrodan çıkınca, Mehmet Satılmış arkamdan yaklaşmış, elini omuzuma doğru uzattı, maskelerimizi çıkardığımız halde o beni tanıyıp hatırladığı için içten davranmaya çalışıyordu ama, ben onu, kilosu, yüz hatlarının değişmesi, kilo almaktan da olsa gerek hatırlayamadım ve “tanıyamadım” dedim. O kendini tanıtınca hemen hatırladım, birbirimize sarıldık. “İnince gözlerinden tanıdım seni” dedi

Aker oğlumdan dolayı askeri kartım vardı ve Mehmetçik Parkına gidecektim, yakın olduğu için onu da götürmek istedim ve çok yakın Mehmetçik Parkına gidelim, dedim. Ulsu Metrosundan dışarı çıkar çıkmaz hemen kaldırım kenarında beklemekte olan taksinin kapısını açtı, çok yakın dememe rağmen beni taksiye çekerek bindirdi. Beni Hacı Bayram Camisi önündeki kahvehanelerin birine götürdü. Orada çay vb içtikten sonra Kale’yi de arkamıza alarak fotoğraflar çektirdik. Benim isteğimle Mehmetçik Parkına doğru yürüdük. Benim ricam üzerine askeri gazino girişinde oraya onu da aldılar. 

İçerde gelmişten geçmişten sohbete başladık. Bana orada Duran Çavuş dedemizden duyduğu ve benim hiç duymadığım, yüreğimi yakan olayı anlattı.

Küçüklüğümde öğrenciliğim yıllarında o zamanları sağ olan Duran Çavuş dedemi ziyaret ederdim, elini öper, “nasılsın iyimisin” den öte gitmeyen sohbetimiz olurdu, küçük bazı askeri anıları anlatırsa da Mehmet Satılmışın Duran Dedemizden duyduğu şu ilginç olayı hiç duymamıştım. Daha doğrusu öğrenciliğim öğretmenliğimle uzaklarda olduğum için Duran Çavuş dedemizle çok ayrıntılı anıları dinleme olanağını bulamamıştım. Mehmet Satılmış’ın günleri hep dedemiz Duran Çavuş’un yanında bulunduğu için onun anlattığı tüm ince ayrıntıları biliyordu. Mehmetçik Parkındaki sohbetimizde dayımın oğlu Mehmet Satılmış, Duran Çavuş dedemizle, Emine ebemizle Behiye Teyzemle ilgili çok ilginç evlenme olayını şöyle anlattı:

Şehidin vasiyeti

“Duran Çavuş dedemizle yine bizim Yelek köyünden Hacı Haydar’ın oğlu Hasan, Kurtuluş Savaşında Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde aynı birlikte hatta aynı siperde birlikte savaşırlarmış. Dedem aynen böyle anlatıyordu. Dedem çeşitli cephelerde Arap çöllerinde 14 sene savaşmış. “Siperlerdeydik üstümüzden yağmur gibi düşman (Yunan) kurşunları vızır vızır yağıyordu. Köylümüz Hasan bana şöyle dedi: “Duran Çavuş ben biliyon memlekette evliyim bir küçük kızım var. (O zaman Emine ebemiz bu Hasan’la evliymiş. “Kızım” dediği senin teyzen benim de halam Behiye imiş).  Dumlupınar Meydan muharebesi süngü süngüye, kurşun kurşuna şiddetle devam ediyormuş). Şehid olacağını rüyasında görmüş.  O gece Hasan köylüsü arkadaşı Duran Çavuş’a “eğer ben şehit olursam gızımnan garım var, açlık çekmesin (Emine Ebemizi) “ben ölürsem nikahına al, kızıma da sahip ol” diye vasiyet ediyor. Cephede şu yiğitliğe bak. O savaşta dedemin bileğinde kurşun girip öbür tarafından çıkıyor. Bacaklarında yakın çarpışmadan kalan iki bacağında hançer mi süngü mü yarası vardı. O zaman yine dedemiz Duran Çavuş’un anlattığına göre, Duran Çavuş köylüsü Hasan’a, “sus ulan dürzü bu ne biçim laf ne bok yiyon” diye orda ala küfürlü azarlıyor Hasan’ı, böyle bir şey olmaz, olmayacak, rahat ol anlamında bir şey söylüyor, Hasan’a. Dedemin anlattığına göre, “ayağımızda çarık, lastik ayakkabı, günlerde aç kaldığımız olurdu, ekmek bulamazdık, mağaralara sığınırdık, ot toplar ot yerdik. Düşman bizi kırmadı, açlık tifo, sıtma gibi hastalıklar kırdı. Hayvanların dışkısındaki arpaları alır temizlerdik, şehit olan askerlerin ayağındaki çarıkları çıkarırdık günlerce ıslatırdık, et niyetine pişirirdik, yıkadığımız arpayı o çarıktan etin arasına koyardık, bazı bildiğimiz yenen otları da arasına koyduktan sonra onu et niyetine yerdik. Asker açlıktan, tifodan, bitten kırılırdı. 

Bu iki köylü Duran dedemiz ve Hacı Haydar’ın oğlu Hasan yan yana çarpışıyor. 70 kişi gitmiş bizim köyden cepheye, 17 kişi dönebilmiş. Cephede bıyıklarımızı kalıba koyardık, bıyıklarımız karşıdan heybetli görünürdü. Komutan derdi ki, “çocuklar düşmana heybetli görünün”, dedem zaten 1.90’lık heybetli adamdı. 

“Gadere bakın ki ertesi günü sabaha karşı hücuma kalktıklarında Emine ebemizle evli olan Hasan savaş meydanında alnından vurularak şehit oluyor. 

Aradan günler geçiyor, Yunanlılar denize dökülüyor, vatan kurtuluyor. Mehmet Satılmış, “dedemiz bunları anlatırken şöyle de demişti: “Biz Yunanlıların Türk halkına, işgal ettiği köylerde yaptığı öldürme tecavüz olaylarını gördüğümüz, duyduğumuz için içimizde müthiş bir kin vardı; onun için İzmir’e kadar rastladığımız her Rum kadınına yanaşırdık!”.

Şehidin karısı, yetim kızı ile vasiyet üzerine Duran Çavuş ile evleniyor.

Dedem askerden gelince, şehit olan Hasan’ın karısı Emine’ye Allah’ın emriyle yanında beş altı yaşındaki çocukla (sonradan Behiye teyzem) nikahına alıyor, dini nikah yapıyorlar. Başlık olarak bir eşek yükü buğday un veriyor, beş altı koyun ve bir eşek yüküyle de yakmak için tezek veriyor. Bu evlilikten Bahar halam (annem), Sultan, Zülbiye, halam babam Nuri oluyor. Dedemin ilk başka evliliğinden Halil Dayım, sonra başka bir evliliğinden Fikriye Halam (benim de teyzem) oluyor.

Dedem Duran Çavuş, savaş bitip Yunanlılar denize döküldükten sonra, kendisi askerde çavuş olduğu için tüfeği tüm tesisatı neyi varsa onunla ve ayağında çarık olduğu halde yaya olarak üç ay sonra İzmir’den köyümüze 750 km yol kat ederek geliyor. Köye gelince getirdiği mavzeri, hatıl dediğimiz hayvanların yem yiyen yeri kazıyor, o zaman naylon olmadığı için çul çaputa sarıyor, oraya çamurla kuylayıp saklıyor. Gel zaman git zaman Halil amcam, Duran Çavuş dedemin hatıla silah sakladığını öğreniyor, oradan mavzeri çıkarıp satıyor. 

Böylece Dumlupınar Meydan Muharebesinde şehit olan Hasan’ın vasiyeti üzerine Dedem Duran Çavuş Hasan’ın karısı olan Emine (anneannem) ile evleniyor. Düşünebiliyor musunuz, savaş meydanında Hasan, “şehit olursam karımı nikahına al aç kalmasınlar, bir kızımı da koru” diyebilen kaç kişi vardır. İşte bu hazin gerçeği 26 Temmuz 2021 günü dayım oğlu Mehmet Satılmış’tan ilk kez duyunca burnumun direği sızladı, gözlerim doldu, boğazıma yumruk gibi hüzün oturup kaldı, konuşamaz oldum. Sizinle paylaşmak istiyorum.

Cevat Kulaksız

Cevat Kulaksız.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget