Hudutlarımızı korumakla görevli güvenlik güçlerimizi motive ederek, hudut ve sınır güvenliğimizi daha iyi korumaları için, hudut karakolları bölgesinde dahi yazılı olan “Hudut Namustur” sözünden, niçin gocunuyorsunuz, niçin üzerinize alınıyorsunuz, , bu sözün neresinde gözaltına alınmayı gerektirecek ve sorgulanarak, bir adli kontrol aracı olan yurt dışına çıkış yasağı uygulayarak serbest bırakıyorsunuz bu gençleri?
Ortada bir suç olmadığı için, gözaltı ve sorgunun dahi yapılmaması gereken bu gençlerimize yurt dışına çıkış yasağı konulması demek, siz aslında tutuklanacak bir suç işlediniz ama, tutuklama tedbiri yerine size yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol hükmünü uyguluyoruz denilmiş olup, gençlerimize yurt dışına çıkış yasağı koyan hakim, açıkça görevini kötüye kullanmış ve suç işlemiştir.
Bu mantıkla hareket edilecek olursa, hırsızlık ve yolsuzluk; ahlaken, dinen ve yasalarımıza göre yasaktır, suç ve günahtır da mı, diyemeyeceğiz? birileri alınır ve üzülürler belki diyerek.
Evet, bize göre de hudut ve sınırlarımız; T. C. Devletinin namusudur ve sınırlarını korumak, devletimiz adına, iş başındaki siyasal iktidarın en birincil ve asli görevidir. Tıpkı genç kızlarımızın ve kadınlarımızın, gözleri dönmüş namussuz ve ırz düşmanlarından, namuslarını korumaları gibi. O yobaz ırz düşmanları değil midir? Namuslarına saldırılan kız ve kadınlarımız için, çok affedersiniz, onlar da kıçlarını başlarını açmasaydı diyerek, kendilerini savunmaya kalkışan.
Kızlardan ve kadınlardan kıçını başını örtmelerini isteyeceksiniz, siz sınırları ardına kadar açarak ülkeyi yolgeçen hanına çevireceksiniz, buna karşı çıkarak, hudut namustur diyen gençleri gözaltına alacaksınız.
Hudut ve sınırlarımızı korumayacaksak, bu kurtuluş savaşını ve savaş sonrası sınırlarımızı çizen ve güvence altına altına alan antlaşmaları niçin yaptık?
Hudut ve sınırların korunması, devletimizin hükümranlık ve egemenlik hakkıdır. Bu nedenle, hudutlarımız ve sınırlarımız; devletimizin ve milletimizin namusudur ve bağımsızlığıdır.
Hudut ve sınırların; her türlü kötü ve olumsuz, istem dışı, harici etkilerden, ülkenin demografik ve sosyal dengesine, ekonomisine, vatandaşlarının huzur ve mutluluğuna ve ülkenin güvenliğine olumsuz etki yapacak, yasa dışı kaçak göçlerden ve sınırdaş olmadığımız ülkelerden gelen makul seviyenin çok üzerindeki, adeta o ülke insanının büyük çoğunluğunun ülke değiştirerek, ülkemize toptan taşınması anlamına gelen sığınmacı akınından korunması ve sığınmacıların engellenmesi, devletimizin namusu olup, bu namusu korumak görevi de, iş başındaki siyasal iktidara aittir.
Siyasal iktidar; hudut namustur pankartı asan gençleri gözaltına alarak vakit kaybedeceğine, derhal hudutlarımızda gerekli tedbirleri alarak, ülkenin namusunu ve egemenlik haklarını ve bağımsızlığını korumalıdır.
İş başındaki siyasal iktidar; niçin alınıyor ve gocunuyor bu sözden?
Yoksa, ben sınırlarımı koruyamıyorum, siz şimdi iktidarımıza namussuz mu demek istiyorsunuz algısına ve sonucuna mı varıyor acaba?
Biz onu bilemeyiz, aslında bizi de ilgilendirmiyor, hangi algı içinde oldukları, pankart olayını nasıl yorumlarlarsa yorumlasınlar, doğru olan bir şey var ki; o da, hudut ve hudut güvenliğini sağlamak, gerçekten namustur, vatan severliktir, bir vatan borcudur, aksine davranış vatana ve millete ihanettir.
Pazartesi günü SÖZCÜ Gazetesindeki köşesinde tarihçi yazar Sinan Meydan'ın da belgeleriyle ve görüntüleriyle çok güzel yazdığı gibi; bizim, T. C. Devleti olarak, ATATÜRK'ün; silah arkadaşları ve Türk Milletiyle kazandığı, kurtuluş savaşının kazanılmasında ve T. C. Devletinin kuruluşunda, Afganistan'ın, manevi katkısı ve bizi tanıyan ilk ülkelerden biri olma dışında, hiçbir askeri ve mali katkısı olmamıştır, bilakis ATATÜRK Afganistan'a önderlik yapmış, Afganistan’ın kalkınması için uzmanlar göndermiş, maalesef Afganistan, ATATÜRK gibi bir deha ve devlet adamından yararlanmayı becerememiş olup; bu nedenle, sınırdaşımız dahi olmayan ve ülkesini korumaksızın Taliban'dan kaçan genç Afganlıları, namusumuz olan hudutlarımızı açarak, kitleler halinde sığınmacı olarak ülkemize kabul etme gibi bir diyet borcumuz olmadığı gibi, ülkelerini korumadan Talibandan kaçan bu kadar büyük bir sığınmacı kitlesini ülkemize kabul ederek, kendi insanımızın ve ülkemizin huzur ve güvenliğini, ekonomisini, demografik yapı ve dengesini yok etme gibi, insan üstü, bir insanlık görevimiz de yoktur.
İktidar aklını başına toplamalı ve bırakmadıkları yok ettikleri büyük Türkiye ve itibar edebiyatına son vermeli, ülkeyi düşürdükleri bugünkü haline, gerçekçi bakıp, hadlerini bilerek, hudut güvenliğini sağlayıp bu büyük ve genç Afgan insanının, istila derecesine varan göçüne engel olmalı ki; bu konuda, milletimizin, dışişlerinin ve parlamentomuzun bilgileri dışında, kapalı kapılar ardında, ABD ve AB ülkeleriyle gizli antlaşmalar yapıp sözler vererek, kendilerini ve ülkemizi bağlamadıklarını, kanıtlamalıdırlar.
İktidarın öncelikli görevi budur.
Bunun dışında, gençlerin ve CHP'nin astıkları “hudut, sınır namustur” pankartını nasıl yorumlarlarsa yorumlasınlar, o Türk halkını ve T. C. Devletini ilgilendirmemektedir. Ülkemizde bir devlet sorunu değil, ülkeyi bilerek ve isteyerek kötü yöneten bir iktidar sorunu vardır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; er ya da geç, tekrar asıl gücüne ve potansiyeline, eski saygınlığına ve değerlerine kavuşacaktır.
Güner Yiğitbaşı
18/08/2021
Hukukçu
Yorum Gönder