Erdoğan Kendisini Avrupa'da Görüyormuş!...

Erdoğan Kendisini Avrupa'da Görüyormuş!... "Kendimizi, başka yerlerde değil, Avrupa'da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur

Erdoğan Kendisini Avrupa'da Görüyormuş!...
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  partisinin Kütahya,  Afyonkarahisar,  Batman ve Siirt Olağan Kongreleri ‘ne video ile bağlanarak açıklamalarda bulunmuş ve; 

 "Amacımız,  ne içerde,  ne de dışarda,  kimseyle kavga etmek,  kimsenin hakkını,  hukukunu çiğnemek,  kimsenin meşru duruşunu bozmak değildir. ”

"Kendimizi,  başka yerlerde değil,  Avrupa'da görüyor,  geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz" demiş. 

Günaydın. 

 Hangi dağda kurt öldü, Sayın EROĞAN?

Takiye başladı yine. 

2002 de iktidara geldiklerinde; takiye yaparak, iktidarları, bagajlarında taşıdıkları gizli emelleri için engel gördükleri, yıkmaya çalışacakları hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokrasinin ve en başta laiklik ilkesi olmak üzere,  Cumhuriyetin değiştirilemez temel ilkelerinin savunucusu olarak gördükleri orduyu etkisiz hale getirmek ve içini boşaltmak amacıyla,  Avrupa Birliği ipine sarılan AKP Genel Başkanı ERDOĞAN, o dönem işbirliği yaptığı FETÖ ile birlikte, vesayet makamı olarak gördüğü ordunun,  laik ve demokratik cumhuriyetçi kadrolarını,  kumpas davalarla ordudan temizleyerek, ordumuzu da kendisine benzettikten sonra,  rahat bir nefes almış ve sarıldığı Avrupa Birliği ipini bırakarak,  ülkemizde ihvancı, otoriter bir İslam devleti kurmak için büyük mesafeler kat etmiş, tüm dış politikasını bu amaca yönelik dizayn ederek, Suriye ve Ortadoğu bataklığına girmiş, tüm dost devletlere ve  Avrupa’ya kafa tutarak ve rest çekerek, dost ülke bırakmamış, yüzünü tamamen İslam ülkelerine ve Ortadoğu’ya çevirerek,  Avrupa Birliği iddiasından tamamen vaz geçmiş, iç politikada da;  ülkeyi ve ülke insanlarını bölerek, kutuplaştırarak, düşmanlaştırarak,  kamplara bölmüş, siyaseti de Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı olarak bölerek kutuplaştırmış, sürekli kimlikler ve mezhepler üzerinden  siyaset yapmış, yasama, yürütme ve yargıyı kendisine bağlayarak, millete ait tüm egemenlik haklarını tek elde toplamış, kuvvetler ayrımını, parlamenter sistemi, yargı bağımsızlığını yok etmiş, tam istediği gibi otoriter güçlü bir parti ve şahıs devleti kurmuş, gücünün doruk noktasına erişmiş iken, ne oldu da,  şimdi birden bire;   “Amacımız;  ne içerde,  ne de dışarda,  kimseyle kavga etmek değil, kendimizi başka yerlerde değil,  Avrupa'da görüyor,  geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz" deme aşamasına gelmiştir?

Deniz bitmiştir. 

Ülkenin ekonomisi dip yapmış ve Merkez Bankasında döviz ve hazinede para kalmamıştır. 

İşsizlik ve yoksulluk tavan yapmış ve pandemini de işsizlik ve yoksulluğa tüy dikmiştir. 

Hesapsız para harcamayı, lüks ve israfı, şatafatı, ihtiyaç dışı saray ve camiler yaptırmayı, devletin paralarını taşa ve toprağa yatırmayı, miras yedi gibi yaşamayı seven, üretime, istihdama ve ihracata yönelik faydalı ve öncelikli yatırım yapmaktan korkan ve hiç sevmeyen, devletin tüm ekonomik ve parasal imkanlarını,  kendi yandaşlarına ve kendi seçmenlerine peşkeş çeken ERDOĞAN; parasız ve pulsuz kaldığı için,  ekonomiyi ve ülkeyi yönetemez ve dışarıdan gelecek sıcak paraya metelik atar hale gelmiştir. 

 Amerika’da yapılan başkanlık seçimleri sonunda; ABD ile ilişkilerimizi, kurumsal diplomatik ilişkiler şeklinde değil de, ahbap çavuş şahsi ilişkileriyle yürüttükleri TRUMP'ın seçimleri kaybederek,  ciddi bir devlet adamı olan ve ABD ile diğer devletler arasında kurumsal bir dış politika ilişkisi kurmayı amaçlayan BİDEN'in seçimleri kazanarak ABD'nin yeni başkanı olması nedeniyle de, sıkışan, paçaları tutuşan ve zora giren ERDOĞAN; 

Yeniden Avrupa'yı hatırlamış, Avrupa Birliği ipine sarılarak;  kendimizi başka yerlerde değil,  Avrupa'da görüyor,  geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz demek zorunda kalmış ve dışarıdan ülkemize sermaye akşını sağlayarak ekonomiyi döndürebilmek ve iktidarını uzatabilmek için zorunlu gördüğü; adalet, hukuk, yargı,  demokrasi ve ekonomik reform yapmaktan söz eder hale gelmiştir. 

ERDOĞAN; kendi geleceği için köşeye sıkıştığını fark etmiş, ülkenin ve ülke insanlarının istekleri ve onların yararları için değil, kendi siyasal ikbali ve geleceği  için,  elinde tuttuğu dümeni;  hak, hukuk,  adalet ve demokrasiden yana çevirmeyi düşünür hale gelmiştir. 

Bu amaçla, Avrupa Birliği ipine tutundukları dönemin,  kadro dışı bıraktığı eski mensuplarına işbaşı yaptırmış, ARINÇ bir demeç vererek, haksız yere yıllardır tutuklu olan KAVALA ve DEMİRTAŞ'ın tahliye edilmeleri gerektiğini,  alenen dillendirmiştir. 

ARINÇ; eskiden,  kendisini partinin kurucularından ve  ağır ağabeyi olarak görüp, kafasının estiği gibi aykırı konuşabiliyor olsa da, ERDOĞAN'ın güçlü ve tek adam olduğu bugün,  ARINÇ'ın; KAVALA ve DEMİRTAŞ'ın tahliyesine ilişkin çıkışını,  ERDOĞAN'ın icazetini almadan yapmadığını, bu çıkışın,  güya;  yargı, hak,  adalet, hukuk ve demokrasi reformunun ilk habercisi olarak yaptığını düşünüyoruz. 

Ülkede; Anayasa Mahkemesinin,  herkesi bağlayan BERBEROĞLU kararı,  hala yerel ast mahkeme tarafından uygulanmamış ve BERBEROĞLU aklanarak meclise geri dönememişken,  AKP iktidarı ve onun genel başkanı ERDOĞAN'mı;  adalet, yargı ve demokrasi reformu yapacak, yüzünü Avrupa’ya döndürecek?

Bizi güldürmeyiniz. Kafalar ve zihniyet değişmedikçe, laiklik ve ATATÜRK ilkeleri içselleştirilemediği sürece, ERDOĞAN ve partisi;  asla,  hukuk, hak, adalet, yargı ve demokrasi reformu yapamaz. 

Yargı bağımsızlığını ayaklar altına alan, ülkedeki medya'nın yüzde doksan beşini esir alan ve halkın özgür ve doğru haber alma ve basın özgürlüğünü yok eden, özgür kalabilen üç beş adet medya kuruluşunu ise, RTÜK sopasıyla cezalandıran ve ekranlarını kararttıran, emekli bir mafya liderinin, Türk siyasetine müdahale ederek, bu ülkenin ana muhalefet partisi liderine ve Türk demokrasisine hakaret ve tehditler savurmasına sessiz kalan ERDOĞAN mı,  bu ülkede yargı ve demokrasi reformu yapacak?

ERDOĞAN; ülkeyi yönetemediği, kendisine yönelik eleştirilerin azalmayıp giderek çoğalacağını, bunun da kendi siyasal geleceğine zarar vereceğini biliyor, bu nedenle ne basını,  ne de insanları özgür kılar,  ne de bağımsız, kendi talimatı dışında iş gören bir yargı ister. 

Bu nedenle, ERDOĞAN'ın;  adalet, yargı, hukuk ve demokrasi reformu yapması, laikliği özümseyerek yüzünü batıya dönmesi, Avrupalı olması,  asla mümkün değildir. 

Boşuna kimse ümitlenmesin. 

İçine girdiğimiz yeni bir takiye dönemi,  Türk Milletine hayırlı ve uğurlu olsun. 

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin;  kuruluş ve fabrika ayarlarına dönmesi için;  ERDOĞAN ve partisinin,  ilk demokratik seçimlerle iş başından uzaklaştırılması ve en az bir on senenin geçmesi zorunludur.  

Güner Yiğitbaşı

22/11/2020

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget