Ancak, bu virüs den çok daha az zararla çıkabilme şansımızın olmasına rağmen; maalesef, siyasal iktidarın, ülkenin ihtiyaçlarına öncelik sırası veremeyerek hazinedeki paraları, lüzumsuz, öncelik arz etmeyen işlere, taşa, toprağa, betona, lükse ve şatafata harcayarak sıfırı tüketmesi ve alınması gereken tedbirleri, dinsel nedenlerle zamanında alamaması, umreye gidişlere, toplu namazlara zamanında yasak getirmeyi göze alamaması, okulları zamanında tatil edememesi ve hala, ülkede genel bir karantina kararı alamaması ve benzeri nedenlerle, bu virüsün daha fazla yayılmasının önüne geçilememiş ve bu salgın nedeniyle acilen alınarak uygulamaya konulması gereken ekonomik ve sosyal yardım paket ve tedbirleri, uygulamaya konulamamıştır.
Ülke adeta sahipsiz kalmış, zaman zaman, Sağlık Bakanı medyanın karşısına çıkarak, salgının tahribatını sayılarla açıklamakta, ancak şeffaf bilgiler vermekten, özellikle salgının ülkenin hangi şehir ve kasabalarında yaygın olduğu konusunda bilgi vermekten kaçınmakta, bu gizlilik de, insanların bu salgınla mücadelesinde menfi etki yapmaktadır.
Her gün meydanlara çıkarak, kapalı salon toplantılarına katılarak, yandaş muhtarları ve yandaş iş adamlarını ve sanatçıları sarayda toplayarak siyasi nutuklar atan, partisinin propagandasını yapan, muhalefete ağıza alınmayacak laflar eden partili ve taraflı Cumhurbaşkanı, inzivaya çekilmiş ve vatandaşlarını, her saniye sesini duyma alışkanlık ve bahtiyarlığından esirgemiştir!
Denizcilikde bir kural vardır, bir tehlike halinde, gemiyi en son o geminin kaptanı terk eder. Gemiyi batırmamak için, olmadı gemideki yolcuların can güvenlikleri ve tehlikeden zarar görmemeleri, gemiyi sağ limen terk etmeleri için, sonuna kadar canla başla çalışır ve gerekirse hayatını verir yolcuları için.
Bizler, iyi günlerimizde ağzından çıkanın emir ve yasa olarak kabul edildiği, her şey de kesin ve son söz sahibi olan ülkemiz gemisinin tek yetkilisi, Allah'dan sonra gelen kaptanı cumhurbaşkanını, salgın hastalığa dayalı bu ev hapsi günlerimizde televizyonlarda daha sık görmek, bu salgın için alınan ve alınması düşünülen kararları, onun sesinden duymak isterdik.
Ama, bizim geminin kaptanı kendi canının derdine düştü, iyi günlerde değerleri kendilerinden menkul insanları bile saray'ında kabul eden ve şereflendiren, kaptan köşkünde ağırlayan kaptanımız, bu salgın nedeniyle yaptığı toplantıyı dahi, o beğenmediği ve dışladığı ATATÜRK'ün Çankaya köşkünde yapma gereği duydu, kendi bürokrat ve bakanlarını dahi sarayına kabul etmekten çekindi, mikrop bulaştırırlar endişesiyle.
Şimdi gemisini, kapalı kapıların ardından, dört duvar arasında, tek başına ve beğenmediği Hristiyanların icadı teknolojinin imkanlarından yararlanarak sözde yönetmeye çalışıyor, daha doğrusu yönetmeye çabalıyor.
Ama, sorun çok, Merkez Bankasının kefen parası dedikleri, ülkenin bu afet ve zor günlerinde devreye sokulması gereken ihtiyat akçeleri dahi, yendi ve tüketildi.
Bu makale, kimseyi eleştirmek ve insanlarımızı kötümserliğe sevk etmek amacıyla yazılmamıştır. İnsanlarımız her şeyin farkındadırlar, biz belki ilerisi için ders çıkarılır ümidiyle, bilinen gerçekleri şöyle bir toparlamak istedik o kadar.
Buradan, hukukçu olarak şu anda mecliste üzerinde çalışılan cezaevlerini boşaltma amaçlı infaz düzenlemesiyle ilgili olarak düşüncelerimizi de açıklamak istiyoruz.
Bize göre, cezaevlerini boşaltarak, binlerce hükümlünün dışarıya salıverilmesinin zamanlaması yanlıştır. Şu anda hükümlüler, devletin gözetiminde emin ellerde karantina altındadırlar. Genel bir sokağa çıkma yasağının dahi gündemde olduğu şu salgın günlerinde, infaz yasasında yapılacak bir düzenleme ile yaklaşık yüz bin civarında insanın sokağa salıverilmesi, bu salgının yayılma riskini artıracaktır.
Evet, bir saniye dahi özgülükten yoksun kalmak savunulamaz, ancak bugüne kadar özgürlüklerinden mahrum kalan hükümlülerin, hiç değilse salgının yavaşlayacağı günlere kadar cezaevlerinde tutulmaya devam edilmesi, hem kendilerinin ve hem de ülkenin geneli için yararlı olacaktır.
Zira, salınan her mahkum, özgürlüğüne kavuştuğunda daha büyük bir risk altına girecek, örf ve adetlerimiz gereği, evler geçmiş olsun ziyaretçileriyle dolup taşacak, dışarı çıkmama disiplini delinecek, ister istemez kucaklaşmalar, sarılmalar ve öpüşüp koklaşmalar çoğalacak ve korona virüsünün yayılmasına yol açılacaktır.
Bu nedenle, bize göre öncelikli olarak en başta haksız olarak tutuklanan gazetecilerden başlamak üzere, tutukluların durumları savcılar ve hakimler tarafından yeniden değerlendirilmeli ve haksız olarak cezaevlerinde yatan kişilerin salıverilmesiyle yetinilmeli, salgın tehlikesi geçtikten sonra da, çok kapsamlı, eşitlik ilkesi gereği suç ayrımı yapılmadan infaz sisteminde iyileştirme yoluna gidilmelidir.
Hepinize, sağlıklı ve mutlu günler diliyoruz.
Güner Yiğitbaşı
25/03/2020Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder