İslamın beş şartı öyle mi?

İslamın beş şartı öyle mi? İslam’ın beş şartı olarak bilinen beş şartdan, sadece; namazı, orucu ve haccı ön plana çıkaran, İslamı adeta üç şarta indirgeyen, Ancak, bize göre İslam’ın altıncı şartı olması gereken; yalan söylememe

İslamın beş şartı öyle mi?
Şu Korona virüs, gerçekten iyi oldu, isterse Dünya'nın ve ülkemizin  yarısı, ölsün yok olsun, inanın ki  umurunda değil. Her şerde bir hayır vardır.
Hatta ben de yakalanıp öleyim hiç önemli değil.
Artık, Milattan önce, Milattan sonra diye Bir şey kalmadı.
Bundan sonra; Korona dan önce, Korona'dan sonra var artık.
İslam’ı, İslam’ın ortaya çıktığı Araplardan çok daha fazla önemseyen,
İslam dinini, Allah ile kul arasındaki kişisel bir manevi bağ olarak görmeyip, İslam’ın katı sosyal, ailevi ve ekonomik kurallarını, Devletimizin uyulması gereken temel esasları haline getirmek için çaba sarf eden,
Hem Müslüman ve hem de laik olunmaz diyerek seçim üstüne seçim kazanarak, ülkeyi 18 yıldır hak etmediği halde çok kötü yöneten,
Ülkemizi adeta esir alan,
Bilimden uzaklaşan,
Anayasamıza göre bir devrim yasası olan ve anayasanın koruması altında bulunan, laik eğitimi esas alan  öğrenim birliği yasasını rafa kaldıran, Müslüman gençlik yetiştireceğiz diyerek laik eğitim kurumlarını bir bir kapatarak, imam yetiştiren imam hatip liselerine dönüştüren,
Gençlerimizi pozitif bilimden ve bilimin rehberliğinden uzaklaştıran,
İslam’ı, siyasallaştırarak yozlaştıran ve tanınmaz hale getiren, İslam dini diye bir din bırakmayan,
İslam’ın beş şartı olarak bilinen beş şartdan, sadece; namazı, orucu ve haccı ön plana çıkaran, İslamı adeta üç şarta indirgeyen,
Ancak, bize göre İslam’ın altıncı şartı olması gereken; yalan söylememek, iftira atmamak, namuslu olmak, kul hakkı yememek, hırsızlı ve yolsuzluk yapmamak gibi en önemli şartının üzerini, namaz, oruç ve hac şartlarıyla örtüp gizlemeye çalışan,
İş başındaki bu iktidar ile bizim bu Korona illetinden kurtulmamız, kurtulsak da ileride karşılaşacağımız birçok tehlikeyi atlatmamızı sağlayacak gerekli bilim adamlarına, doktorlara, teknolojiye sahip olmamız asla mümkün değildir.
Politikacısından seçmenine ve en sade insanına kadar, bu halkın; artık aklını başına toplaması, dini kendi içinde gizlice yaşaması, dini inançlarını açık etmemesi, ibadet de gizli günah da gizli politikasını izlemesi, dini cemaat ve tarikatların, mezheplerin piyonu olmaktan kurtulması, tek tapılacak ve inanılacak ve yolundan gidilecek varlığın ,Yüce Allah olduğunu, Allah'ın yeryüzünde hiçbir temsilcisinin bulunmadığını, ahlaklı değilse, yani; yalan söylüyorsa, hırsızlık ve yolsuzluk yapıyorsa, önüne gelene iftira atıyorsa, kılacağı namazın, tutacağı orucun ve gideceği haccın hiçbir işe yaramayacağını, Müslüman sayılamayacağını bilmesinin vakti gelmiştir artık.
Korona virüsünün yayılmasında büyük etken olduğu söylenen umre ziyaretinin farz olmaması nedeniyle, niçin yasaklanmadığını anlayamıyoruz.
Aslında anlıyoruz ama anlayamıyoruz.

Ülke laik olmazsa, İslam dini sanki devletimizin anayasal resmi dinimiymiş  gibi algılanırsa, Diyanet İşleri Başkanlığı çoğu bakanlıklardan daha önemli konuma getirilirse, bu fakir halkın vergileri Diyanet İşleri Başkanlığına peşkeş çekilirse, Diyanet İşleri Başkanı; eski Osmanlının Şeyhülislamı gibi, el üstünde tutulur, protokolde kendisine üstün bir yer verilirse, laik devletin tesislerinin açılışının baş konuğu olur ve onun duası ile bu tesislerin kurdelası kesilirse, kısacası laiklik ilkesi dama atılırsa, bu ülkede ihtiyaç olmadığı halde her sokağa bir cami yapılır, din adına yapılan en kötü işler dahi tabu haline getirilirse,
Bu ülkede; umre ve gerekirse hac yasağı getirilsin demeye, kimseler cesaret edemez.
Ben biliyorum, bazı insanlar, özellikle daha önce hacca gidip oraları görenler, hele ülkemizin kışı ağır geçen yerlerinde ikamet ediyorlarsa, kışı sıcacık ve ucuz bir şekilde geçirmek adına umreye gitmekte ve kış boyunca oralarda kalmaktadırlar. Bunun dini vecibeleri yerine getirme ile dindarlıkla ne ilgisi var Allah’ınız aşkına? Umre dini bir turizm faaliyetinden  ibarettir.
Bu ülkede demokrasi var ama, demokrasinin de bir sınırı vardır, ülkenin çoğunluğunun yararına ve sağlığına aykırı olan uygulamalara, laik devlet bir dur diyebilmelidir.
Bu ülkede, kadınlarımız; kadınlar gününde bile seslerini duyuramıyorlar, bir adım atıp yürüyemiyorlar, sorunlarını dile getiremiyorlar, aksi halde devlet terörü ile karşılaşıyorlar, biber gazı ve coplarla durduruluyorlar, ama sözde İslam adına, insanlar mikrop yuvası umreye serbestçe gönderiliyorlar ve dönüşlerinde de karantinaya alınmadan, birar canlı virüs bombası olarak yurdun dört bir yanına dağılabiliyorlar.
Biz buradan, tabuları yıkmak adına diyoruz ki; İslam’ın Kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek ve zekat verme şeklindeki beş şartı eksiktir.
İslam’ın en önemli altıncı şartı da, bize göre; namuslu ve dürüst olmak, yalan söylememek, iftira atmamak, ölünün arkasından kötü konuşmamak, huzurda bulunmayan insanların yokluğunda onlara ağır sözlerle yüklenmemek, hırsızlık ve yolsuzluk yapmamak, dini siyasete alet etmemek, İslam’ı siyasallaştırmamak, bilime önem vermektir.
Bunları yerine getirmeyenler diğer beş şartın tümünü de yerine getirseler asla Müslüman sayılamazlar, Cennetin tapularının satıldığı ülkemizde, kimse bunu Allah bilir demeye kalkışmasın lütfen.
Var mı bir itirazı olan?
Hodri meydan.

Güner Yiğitbaşı

22/03/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget