İlk kez “Saray”daki Millet Kütüphanesine gittim

İlk kez “Saray”daki Millet Kütüphanesine gittim Günlerdir Ankara-Beştepe’deki “Saray”ın himayesinde açılan, “Türkiye’nin en büyük kütüphanesi” diye söylenilen kütüphaneye gitmek için durak ve araç soruşturuyordum

İlk kez “Saray”daki Millet Kütüphanesine gittim
Günlerdir Ankara-Beştepe’deki “Saray”ın himayesinde açılan, “Türkiye’nin en büyük kütüphanesi” diye söylenilen kütüphaneye gitmek için durak ve araç soruşturuyordum; iki gündür, şoförlere soruyorum, kimi şu duraktan, kimi bu duraktan derken bir iki saat aradıktan sonra vaz geçiyordum. Sonunda oraya giden otobüsü öğrenerek 4.3.20 günü “Saray”ın yanındaki muhteşem kocaman kütüphane binasına vardım.
Kütüphanenin içine girmek için insanlar iki yerde aramadan geçiriliyorlar. İlk girişte, yeni anılan kimlik cüzdanları bir makineye takılıyor, bu makine üyelik girişi yanında kişinin GBT si de taranıyor. Benim çantamın dip köşesinde unuttuğum bir küçük metal çatal varmış, iki kez Xray cihazından geçirdiler, sonunda o minik çatalı bir saldırı edası ile bulabildiler. Baktım, o cihazın yanında onlarca değişik eşya dolu bir büyük kutu vardı, bunlar ne dedim, “unutulan eşya” dediler. Yani çıkarken bu bırakılan eşyaları almayı unutmuşlar. Ama ben o çıkarken o minik çatalımı aldım, kurtardım!
Neyse asıl kütüphane bölümüne girerken ikinci bir X ray cihazından geçtim. Yorgunluktan ve sıcaktan sırtımdaki palto yük olmaya başladı. Danışma memurlarına sordum, vestiyer var mı, diye, yok dediler. Herkes palto, mont vb giysilerini oturduğu yere koyuyormuş. Kütüphanenin içinde dolaşırken cebimle çeşitli fotoğraflar çektim. (Fotoğraf çekmek flaş kullanılmamak koşulu ile serbestti).
Girdim içeri, bir elimde paltom, bir elimde çantam nereye gideceğimi bilemedim. Giriş bölümünde insanların çoğunluğu gezmeye görmeye gelmişler, içeride toplu, tek fotoğraf çektiriyorlar. Her katta kitaplar ve okuma salonları dairesel dizilmiş, altı katlı binanın orta kısmı genişçe boş. Her katta, çay, kahve bedava, 6 ncı katta yemekhane gibi bir yer var, orada çay kahve yanında küçük kutu kalıplarının içinde kek ve çay veriliyor.
Görevlilere süreli yayınlar nerede diye sordum, “zemin katta” dediler, indim zemin kata.
Muhalif gazeteler yoktu

İlk kez “Saray”daki Millet Kütüphanesine gittim
Süreli yayınları izlemek için dolap aralarında dolaşmaya başladım, her türlü dergi var, o sırada bir teşhir rafında “Bekir Abi” diye bir dergi gördüm.
Gazeteler bölümüne geçtim, Millet Kütüphanede ilgimi çeken iki tuhaf olayla karşılaştım.   Hürriyet, Sabah, Akşam, Yeni Şafak gibi iktidar yanlısı gazeteler varken; Cumhuriyet, Sözcü, Birgün gibi muhalif gazetelerin hiç biri yoktu. Kendi kendime “hayret burada da mı seç kat sansürü var” diye söylendim. Her görüşten, her milletten insanların gelip bilgi, kültür edindiği, edineceği ve milletin parası ile yapılan bu kütüphaneye, ayırımcı bir tavırla, sansürlü bir kafa ile muhalif gazetelerin alınmaması çok tuhaftı.
Bu yazıyı yazdığım 5.3.2020 günü, bu kütüphaneye alınmayan gazetelerden Cumhuriyet gazetesinin yazarlarından Barış Terkoğlu’nun yazdığı yazılardan dolayı, gece saat 4 te evi basılıp gözaltına alındığını gazeteler yazıyordu. Aynı gazeteci yazdığı yazılardan dolayı, 9 yıl önce de FETO kumpasından hapse atılmıştı.  O zaman Feto ile “saray” aynı kafadan diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Hiç tereddüt etmeden en muhalif gazetelerin, hatta yabancı dille basılan gazetelerin bile alınması gerekir. Eğer kafanızın içinde bağnazlık duvarı yoksa daha çağdaş, daha evrensel düşünmemiz gerekir.
Oysa nerede bir sansür varsa orada demokrasi asla gelişemez, demokrasinin gelişmediği ülkelere yatırım yapılmaz, dolayısıyla sansürcü ülke geri kalır.
Düşünebiliyor musunuz, milletin parası ile yapılan bir kocaman tesiste, milletin bir bölümünün, belki de çoğunluğun okuyacağı gazeteler yoktu. Sanki AKP veya RTE kendi babalarının paraları ile yaptırmışlar gibi, bir çiftlik kafası ile medyada seç kat yapıyorlar, muhalifleri dışlıyorlardı. Bunu THY uçaklarında, öteki bazı kamu kuruluşlarında görüyoruz,  muhalif gazeteleri dışlıyorlar, ama yandaş medyayı bütçe ile kolluyorlar. Bu çağdaş demokrasilere asla uymaz. Bu kütüphanelere her görüşten kişi gelir, her görüşteki kaynakları rahatlıkla bulmalılar.
İlk kez “Saray”daki Millet Kütüphanesine gittim

Çankaya Kaymakamlığının yanında Kumrular Sokak’ta Adnan Ötüken Halk Kütüphanesi var. İki yıl önceye kadar, devlet alımı veya hibe ile gazeteler gelir orada merkezi yerde olduğu için okurduk. Orada da görmüştüm bu gazete ayırmayı. Yandaş gazeteleri erken gidip alıyorlar, muhalif gazeteleri öğleden sonraya-akşamüstüne bırakıyorlar; istediğimiz zaman, ya “unutmuşlar”, ya da “öğleden sonra gelecek” filan diyorlar. Yahut da ve de çoğunlukla muhalif gazeteleri ertesi gün getiriyorlardı. Sanki Kars’ta imiş gibi ertesi günü geliyordu muhalif gazeteler. Sonra hafta sonu topluca getirmeye başlamışlardı, hiç okunmadan tomarı ile muhalif gazeteleri arşive kaldırıyorlardı.
Süreli yayınlar bölümündeki görevli memurlara “neden muhalif gazeteler yok” diye sorduğumda, “amirlerimiz bilir, yetkililer bilir” gibi cevap veriyorlar.
Ama milli Kütüphane’ye her türlü muhalif gazeteler de geliyordu. Bu Türkiye’nin en büyük kütüphanesindeki bu ayırımcılığı çok yadırgadım, hiç aklıma yatmadı. İçimden çok ayıpladım.
Klozet var psivar yok
Tuvaletlere girdim, klozet vardı, psivar yoktu. Genelde tüm camilerde ne kadar modern olursa olsun asla psivar yoktur. Psivarla çiş yapmayı, “hayvanlar ayakta çiş yapar, insanlar ayakta yapmaz” diye ön yargılı hurafeli bir görüş vardır. Birçok tutucu kimseden şu uyduruk yalanı duymuştum, “ayakta çiş yapan prostat olur” diye söylerlerdi. 
Bunun doğruluğunu öğrenmek için, Ankara İbni Sina Hastanesinde prostattan ameliyat olmuştum; ameliyata başlamadan önce doktorlara şöyle dedim: “halk arasında ayakta çiş yapma prostata neden oluyormuş, doğrumudur” diye sorunca doktorlar aynen şöyle demişlerdi: “Bu boş inanç, doğru değildir, buna inanma, tıpta böyle bir teşhis, tespit yoktur, prostat dokusunun belli bir yaştan sonra şişmesi ile oluşan bir oluşumdur”.
Epey yıllar önce AKP nin iktidara geldiği yıllarda, valilerden biri, kendisine gelen gerici kimselerin hatırlatması ile şehir içindeki genel tuvaletlerde önceden yapılan psivarlaları, “Müslümanlar böyle çiş yapmaz” diye balyozla kırdırdığını hatırlıyorum.
Bağnazlık, hurafe insanları ne hallere düşürdüğünü ibretlik olaylarla görüyoruz. Düşününüz, Türkiye’nin en büyük kütüphanesi denilen bu “Millet Kütüphanesine” binlerce yabancı kişi ve öğrenciler de gelecektir. Onlar da göreceklerdir, kütüphanede muhalif gazetelerin, psivarların olmadığını.  O zaman her alanda çağdaş, uygar düşünce ve eylem içinde olmamız gerekir.

Cevat Kulaksız

Cevat Kulaksız 

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget